Katar krizinden 10 gün önce dinlediklerimiz

04:007/06/2017, Çarşamba
G: 17/09/2019, Salı
Mehmet Acet

ABD Başkanı Trump’un maskesiz hali, bir yerde bir şey olduğu zaman o işin arka planında ne olduğunun kolayca kavranmasını sağlıyor.Mesela, bu hafta başı patlak veren Ortadoğu’nun yeni kriz konusu ile ilgili bir analiz yapmak isteyenler için, Trump’ın seçim kampanyası sırasında sarf ettiği şu sözler yeterince aydınlatıcı olabilir:“Körfez ülkelerine gideceğim ki, inanın onlar daha fazla ayakta duramazlar. Körfez ülkelerinin sahip olduğu tek şey paradır. 19 trilyon dolar civarındaki borcumuzu onlara

ABD Başkanı Trump’un maskesiz hali, bir yerde bir şey olduğu zaman o işin arka planında ne olduğunun kolayca kavranmasını sağlıyor.

Mesela, bu hafta başı patlak veren Ortadoğu’nun yeni kriz konusu ile ilgili bir analiz yapmak isteyenler için, Trump’ın seçim kampanyası sırasında sarf ettiği şu sözler yeterince aydınlatıcı olabilir:

“Körfez ülkelerine gideceğim ki, inanın onlar daha fazla ayakta duramazlar. Körfez ülkelerinin sahip olduğu tek şey paradır. 19 trilyon dolar civarındaki borcumuzu onlara ödeteceğim. Bunu biz ödemeyeceğiz, onlar ödeyecekler. Bu borcu Körfez ülkelerine ödeteceğiz. Unutmayın, Körfez ülkeleri, biz olmadan varlıklarını sürdüremezler.”

Mafya babası konuşuyor sanki öyle değil mi?

Aşağılama var, hakaret var, konuşmayı sesli dinlediğiniz zaman öfke ve nefret dilini de görebiliyorsunuz.

DEMEK Kİ İLK ZİYARETİN DİYETİ
SADECE PARA DEĞİL İMİŞ

Trump, Başkanlık koltuğuna oturduktan sonra ilk yurtdışı ziyaretini Suudi Arabistan’a yapmıştı.

Bu kararın diyetinin 110 milyar dolarlık silah anlaşmasından ibaret olduğunu düşünenler, pazartesi sabahına 6 Ortadoğu ülkesinin Katar’la bütün ilişkileri kestiği haberiyle uyanınca, ziyaretin düşünüldüğünden de
‘pahalıya mal olacağını’
görmüş oldu.

Son günlerde Suudi Arabistan ile ilgili gördüğüm her yazıyı dikkatlice okuyor, bu ülkeyi yakından takip edenlerin söylediklerini dikkatlice dinliyorum.

Mesela, Katar krizi patlayınca aklıma ilkin, 10 gün kadar önce Ankara’da Körfez ülkelerini, Ortadoğu’yu saatlerce konuştuğumuz bir güvenlik yetkilisinin şu sözleri geldi:

“Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen... Bu dört ülke bundan sonra birçok meselede ortak hareket edecekler. Mesela yakında Katar’a bir operasyon çekebilirler. Devamında hedef, önce İran ve Türkiye hedef olabilir. Bütün bunların arkasında da bir İsrail faktörü var tabi”
BÜTÜN YOLLAR İSRAİL’E ÇIKIYOR

İsrail faktörü…

Mısır’daki darbenin arkasında onlar var.

Sadece Sisi’nin hareketlerinden bunu anlayabiliyorsunuz.

Birleşik Arap Emirlikleri zaten bir süredir İsrail’in pis işlerinin taşeronluğunu yapıyor.

Yemen, Suudi Arabistan’ın güdümünde.

Gerisini siz düşünün artık.

Bir de bu işler, İsrail ile Arap ülkeleri arasında yapılan 6 gün savaşlarının 50 yıl dönümüne özel olarak denk getirilmişse eğer, Arap halklarının uğradığı ihanetin boyutlarını varın siz düşünün.

Trump Katar krizi sonrası, bu işin kendi bilgisi ve onayıyla geliştiğini izhar eden şöyle bir cümle sarf etti:

“Ortadoğu’ya ziyaretim sırasında, radikal ideolojinin daha fazla fonlanmaması gerektiğini söyledim. Liderler Katar’ı işaret etti”

Küçük bir düzeltme…

Yok “liderler” değil, kendisi, “liderlere” işaret etti, “liderler” de bunu yaptı.

Hatırlarsanız, Sisi, o gezide Trump’a
‘He-man’
muamelesi çekmiş,
“Kendisi imkansız olanı yapabilecek yetenekte birisi”
demişti.
ANKARA’DA EN ÇOK
KILIÇDAROĞLU SEVİNDİ

Katar operasyonunun arka planında bu ülke ile ilişkileri kesen 6 ülke açısından iki faktörün belirleyici olduğu kanaatindeyim.

1-İran üzerinden yürütülen Şii kuşatması

2-Halkların demokrasi taleplerinden duyulan korku

Bu iki korku, bu bloku, İsrail ve ABD’den gelen/gelecek her türlü telkine açık olmaya itmiş görünüyor.

Obama döneminde bilinçli bir şekilde önü açılan Şii kuşağı projesi, bölgede en fazla Suudi Arabistan’ı olumsuz yönde etkilemişti.

Yemen’den İran güdümlü Husi militanlarının birkaç defa Suudi topraklarına balistik füze gönderdiğini hatırlatırsak, bu meselenin Riyad’da ürettiği panik yeterince anlaşılabilir.

İkinci başlığımız, dönüp dolaşıp meseleyi Ortadoğu’daki otoriter rejimlerin korkulu rüyası İhvan hareketine getiriyor.

O kadar büyük zulümler görmesine rağmen silaha davranmayan, silaha davranmadığı halde terörist olmakla suçlanan İhvan’ın hala birincil tehdit görülmesinin asıl nedeni, Katar’la ilişkileri kestik diyen bu ülkeleri yönetenlerin sokaktan, halktan korkmaya devam ediyor olmaları.

Katar krizi Ankara’da bir kişiyi çok sevindirmiş görünüyor.

Kemal Kılıçdaroğlu…

O da, meseleyi İhvan üzerinden ele alıp Sisi ağzıyla şöyle şeyler söyledi:

“İhvan’ın demokrasiden yana hiçbir zaman takınmadığını, dini kullanarak geniş kitleleri etkilemeye çalıştığını dünya biliyordu. Ama Türkiye’de iktidar olanlar, İhvan’dan yana tavır koydular. O kadar ki İhvan’ın dört parmağını Türkiye’ye getirdiler.”

Bıraksanız Kılıçdaroğlu’ndan iyi bir Sisi çıkacak…

#ABD
#Donald Trump
#Katar
#İhvan