İstanbul’da yapılan İslâm Zirvesi’nin sonuç bildirgesinden benim bu yazıyı yazdığım saatlerde haber kanallarına yansıyan son dakika bilgileri bunlardı.
Görmeye alışık olduğumuz türden kuru bir kınama beyanının ötesine geçen, somut eylem planı ortaya koyan, 50’den fazla ülkenin altına imza attığı bir metin bu.
Bu yönüyle, İslâm İşbirliği Teşkilatı İstanbul Zirvesinin tarihe geçen bir paye elde ettiğini söyleyebiliriz.
Zirveden çıkan en önemli karar, hiç kuşkusuz bütün ülke temsilcilerinin Doğu Kudüs’ü Filistin’in başkenti olarak ilan eden ortak bir tutum sergilemeleri oldu.
Zaten bu, uluslararası hukukun çizdiği sınırlara da uygun düşüyor.
Şu rahatlıkla söylenebilir:
Türkiye, Trump’ın Kudüs kararı sonrası hem eylem hem söylem düzeyinde, İslâm ülkelerinin motivasyonunu güçlendiren bir rol üstlendi.
El hak doğru bir yakıştırma bu.
İstanbul Zirvesi de, İslâm ülkeleri arasındaki dağınıklığın getirdiği ümitsizliğe karşı, güçlü bir dayanışma tablosunun sergilenebileceğini dünya-âleme göstermiş oldu.
Bu önemli.
Uğultuları, homurtuları, kakofoniyi, ortak bir senfoniye dönüştürmek kıymetli bir şey.
Bunu böyle tespit ettikten sonra, Türkiye’nin oynadığı Kudüs rolüne bir yerlerden gelebilecek rahatsızlık ifadelerine kulaklarımızı kabartabilirdik.
Beklenen haber Atlantik ötesinden geldi.
İstanbul’daki zirvenin devam ettiği saatlerde Washington’dan, zamanlaması İslâm zirvesine göre ayarlandığı izlenimi veren bir beyanat gündeme düştü.
Beyanatın sahibi, ABD Başkanı Trump’ın yanında görevi bulunup da karar alıcı pozisyona sahip ilk 5 kişiden biri diyebileceğimiz Ulusal Güvenlik Danışmanı Raymon McMaster idi.
McMaster, Türkiye ve Katar’ı radikal ideolojilerin yeni sponsorları olmakla suçluyordu.
Trump yönetimi içinde sık sık dışa vuran dağınıklık görüntüsünü akılda tutmakla birlikte, Beyaz Saray’da görev yapan bir Ulusal Güvenlik Danışmanı’nın böyle bir laf etmesi her zaman ciddiye alınır.
McMaster’ın açıklamasında AK Parti’yi doğrudan hedef alan ama tuhaf bulabileceğimiz, ne anlama geldiği kolayca anlaşılamayacak bir bölüm de var:
“Sivil toplum üzerinden etkin hale gelerek gücü tek parti elinde konsolide etmek…”
Her ne demekse…
AK Parti ile ilgili 16 senedir içeride dışarıda yazılmış tonla analiz yazısı arasında böyle bir gözleme/değerlendirmeye ilk defa rastlıyorum.
Ama bu çok önemli değil.
Esas, niyet ne ona bakmak lazım.
Aslında Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanının, Türkiye’nin radikal görüşlere sponsor olmakla suçlamasını, Arap ve İslâm ülkelerinin sokaklarında, yani halk nezdinde ürettiği etki ile ilişkilendirmek daha doğru olacaktır.
Asıl rahatsızlık konusu burası.
Bir de şu var:
İsrail’in temel karakteri, propaganda üzerine kurulu bir devlet olmasıdır.
Tersinden bakarsak propaganda ile ayakta duran bir ülkeyi sizce en fazla ne rahatsız eder?
İstanbul zirvesinin hem Washington’u, hem İsrail’i, hem de onların dümen suyuna giren kimi Arap ülkelerini rahatsız etmesinin bir sebebi de bu olmalı.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.