Altıncı dalga kıyılarımızı vuruyor.
Olmakta olan bu.
New York’taki Manhattan Mahkemesi’nde devam eden Zarrab duruşmasını, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, bu davaya acemice senkronize olma çabasını, başka bir mantıkla izah edemeyiz.
İlk 5 dalganın neler olduğunu biliyoruz.
Ama yine de sayalım.
Sırasıyla gidersek, 7 Şubat 2012’de yapılan MİT operasyonu, Haziran 2013 Gezi kalkışması, 17/25 Aralık, Ekim 2014 Kobani eylemleri ve 15 Temmuz girişimi…
Bu sıralamayı ezbere biliyoruz artık.
Ya da şöyle diyelim:
Sırada böyle bir şey varmış işte.
Meselenin sevindirici tarafı şu:
Artık AK Parti çevreleri dışında da bu yürüyen sürecin Tayyip Erdoğan üzerinden Türkiye’yi dizayn etme niyetiyle ilerlediğini gören sesler yükselmeye başladı.
MHP lideri Bahçeli’nin yeni pozisyonunu biliyoruz.
Manhattan duruşmasına karşı, normalde muhalif çizgide yer alıp da, bu işin operasyonel kısmını fark edip daha ılımlı bir pozisyon alanları da görüyoruz.
Bunu değerli buluyorum.
Mesela, CHP’li Şükrü Elekdağ’ın sözlerini buna örnek gösterebiliriz.
Ne demişti:
Elekdağ’ın sözlerinden bir aktarım daha yapalım:
Şükrü Elekdağ’dan örnek verdim ama muhalif çizgide yer aldığı halde bu işi tam da onun gördüğü yerden görenlerin sayısı az değil.
Bu iyi bir şey.
Geçen haftadan bir anekdot.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu aralar partisinin milletvekilleriyle gruplar halinde toplantılar yapıyor.
Toplantıların amacı, vekillerin seçim bölgelerinde olup bitenleri Erdoğan’a anlatması.
Ama doğal olarak herkesin aklında Zarrab davası var.
Bu toplantıların ilkinde AK Parti Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara konuyu açınca, Erdoğan şu sözleri sarf ediyor:
Meselenin bam telini tam da burası oluşturuyor.
Artık şu soruyu sormamız gerekiyor?
Türkiye-ABD ilişkilerinin inceldiği yerden kopmaya doğru yöneldiği bir zaman diliminden mi geçiyoruz?
Bilerek söylüyorum, Batı blokunda bu soru, Türkiye’de sorulduğundan daha fazla soruluyor.
Bir örnek vereyim:
15 Temmuz gecesinin üzerinden birkaç gün geçtikten sonra Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, telekonferans yöntemiyle 800 civarında yabancı yatırımcı ile bir görüşme yapmıştı.
Darbe başarısız olunca, yatırımcıların aklında kala kala bir tek soru kalmıştı:
Türkiye/ABD ilişkileri kopar mı sorusu.
Bu soru, güncelliğini koruyor.
Biz sormasak bile, onların kafası sadece buradan çalışıyor.
Şunu da bilmek zorundayız:
Muhatap olduğumuz akıl, Türkiye’yi elde tutmanın yolunu, bu ülkeyi Ortadoğu cehenneminin bir parçası haline getirmekte görüyor.
Böyle bir durumda, ABD ile ilişkilerin kopmasıyla ortaya çıkacak maliyet hesabı kadar, kopmaması için ödenecek bedellerin de hesabını yapmak gerekiyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.