Görmez Hoca’ya veda ederken

04:003/08/2017, Perşembe
G: 17/09/2019, Salı
Mehmet Acet

1965 yılında dönemin Diyanet İşleri Başkanı İbrahim Bedrettin Elmalı, Tunus Devlet Başkanı Burgiba’dan bir davet alır.Tabii bu, Ankara için kulağa aşina gelebilecek bir davet değildir.O güne kadar bir Diyanet reisinin bırakın herhangi bir ülkeyi, Hac için yurtdışına çıkması bile yasaktı.Aylarca süren uzun tartışmalardan sonra dönemin Bakanlar Kurulu‘kerhen de olsa’bu ziyarete izin verir.Fakat o daha yoldayken basında çok sert yayınlar çıkınca gitmesi için izin veren devlet, Elmalı Hoca’yı Roma’da

1965 yılında dönemin Diyanet İşleri Başkanı İbrahim Bedrettin Elmalı, Tunus Devlet Başkanı Burgiba’dan bir davet alır.


Tabii bu, Ankara için kulağa aşina gelebilecek bir davet değildir.

O güne kadar bir Diyanet reisinin bırakın herhangi bir ülkeyi, Hac için yurtdışına çıkması bile yasaktı.

Aylarca süren uzun tartışmalardan sonra dönemin Bakanlar Kurulu
‘kerhen de olsa’
bu ziyarete izin verir.

Fakat o daha yoldayken basında çok sert yayınlar çıkınca gitmesi için izin veren devlet, Elmalı Hoca’yı Roma’da aktarma yaptığı sırada geri çağırtır.

Hoca bu çağrıya uymaz ve
“Senelik iznimi kullanıyorum”
diyerek Tunus’a uçar.

Bedrettin Elmalı, Tunus’ta çok güzel karşılanır.

Ama devamında Bingazi’den de bir davet alınca bu gezi, hem kendisi hem de dönemin hükümeti için tam bir kabusa dönüşür.

Ankara’dan Libya Büyükelçiliği’ne Diyanet İşleri Başkanı’nın
“Gerekirse derdest edilerek zorla Türkiye’ye gönderilmesi”
şeklinde acıklı bir nota gönderilir.

Türkiye’ye döndükten sonra Elmalı’dan behemehal görevinden ayrılması istenir.

Hükümet baskılara dayanamaz ve bir süre önce Tunus’a gitmesine izin verdiği Diyanet İşleri Başkanı’nı Bakanlar Kurulu kararıyla görevinden uzaklaştırır.

ANNEME ANLATAMAM!

Mehmet Görmez hoca ile birkaç yıl önce yapacağımız program öncesi konuşurken kendisinden şöyle bir cümle işitmiştim:

“Türkiye’nin cumhuriyet tarihi Diyanet tarihinden bağımsız değerlendirilemez. Ama öyle sorunlu dönemler var ki, bunları anlatmam halinde annemin yüzüne bakamaz hale gelmekten korkarım”
Görmez, Diyanet tarihini,
“Devletinin Diyaneti olduğu dönemler ile Milletinin Diyaneti olduğu dönemler”
diye ikiye ayırıyor.

Devlet derken bugünkü devleti unutun.

Bütün yetkilerini bir Albay’a devredenler, ya da kurulu düzenin sahiplerince istenilenleri harfiyen yerine getirenler dışında Diyanet reisleri, basın ve onlara sufle verenler tarafından hep
‘aşağılayıcı bir figür’
olarak görüldü.

Bazı örnekler verelim;

Mesela, 27 Mayıs darbesinin yapıldığı günlere gidelim.

Darbeyi yapanlar Ömer Nasuhi Bilmen’i yeni Diyanet İşleri Başkanı olarak atamak isterler.

Hoca, yerine getirileceği bir önceki Başkan’ın
“Mefsedet (fesat) dönemlerindeyiz. Bu dönemde neyi ne kadar engelleyebilirsen kardır”
telkini üzerine görevi kabul eder.

Ama tabi bu görev uzun sürmez.

Çünkü dönemin sahipleri, Menderes ve arkadaşlarının idamıyla ilgili
“Katledilmelerinin dinen de caiz olduğu hatta vacip olduğu”
yönünde bir hutbe okumalarını isterler.

Hoca bunu kabul etmez ve istifa eder.

FUTBOL MİLLİ BİR İBADETTİR!

12 Mart 1971 darbesinden sonra muvazzaf bir Albay Diyanet’e Başkan Yardımcısı olarak atanır.

Dönemin cunta yönetimi her şeye karışmakta bir beis görmez.

O kadar ki, bu dönemde fetvalara müdahale edilerek Diyanet’e
“Futbol milli bir ibadettir”
dedirtilmiştir.
Devamında bir de Diyanet’i halka açmaya çalışan Süleyman Ateş ile ilgili 1980 öncesi Taha Akyol’un başında bulunduğu Her gün Gazetesi’nde Zekeriya Beyaz imzasıyla başlatılan
‘Ermeni’
kampanyası var.

Taha Akyol o dönemdeki yayınlarla ilgili bir özeleştiri yaptı mı bilmiyorum.

Tabii, bütün darbelerin bir bileşkesini oluşturan 28 Şubat döneminden söz etmeden bu bağlamı kapatmak yanlış olur.

Görmez Hoca’nın
“Annemin yüzüne bakmaktan korkarım”
diyerek hayıflandığı dönemlerden birisi de bu dönem olsa gerek.

Camilerin ajanlarla doldurulduğu, dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’ın bütün yetkilerini makam odasının hemen bitişiğinde bir oda tahsis ettiği Albay’a devrettiği, 30 binden fazla caminin imam ve müezzinsiz kaldığı dönemler…

GÖRMEZ’İN VESAYET
ODAKLARIYLA KAVGASI

Bu anlattıklarımın büyük bölümünü Mehmet Görmez’in kendi ağzından dinledim.

Görmez’in kurulu düzenin vidalarının gevşediği yakın vakitlere kadar Başkan ve özellikle Başkan Yardımcısı olarak görev aldığı dönemlerde Diyanet’i kendi hedefleri doğrultusunda yönetmek isteyen vesayet odaklarıyla ciddi kavgalar verdiğini biliyoruz.

Ama şurası kesin.

Mevcut siyasi iradenin de sağladığı ortam/iklim sayesinde Diyanet, tarihinin en parlak dönemini şu 7 yıl içerisinde yaşadı.

Konda’nın iki yıl önce yaptığı bir araştırmada halkın Diyanet’ten duyduğu memnuniyet oranının yüzde 85’ler düzeyinde olduğu görüldü.

Başkanlarının Hacca gitmesinin bile yasak olduğu dönemlerden, 40 ülkede şubeler açan, 120 ülkeye dini hizmetler götüren bir Diyanet seviyesine gelindi.

Mesele eğer
“Şu gök kubbede hoş bir seda bırakma”
meselesi ise, Mehmet Görmez Hoca bunu ziyadesiyle yerine getirdi.

Onun üzerimizdeki hakkı daha fazladır ama varsa bizimkisi de helal olsun.

#Diyanet İşleri Başkanlığı
#Mehmet Görmez
#İbrahim Bedrettin Elmalı