Dünya nükleer savaşların eşiğinde mi?

04:0014/08/2017, Pazartesi
G: 17/09/2019, Salı
Mehmet Acet

General Kim Rak Gyom geçen hafta o lafları edeli beri dünya teyakkuzda.(Bizim buralar hariç dersek daha doğru olacak sanki.)General Kim’in kim olduğunu tahmin etmiş olmalısınız.Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong Un’un Kim’i oluyor kendileri.Dünyada pek kimi kimsesi olmayan Kuzey Kore’nin nükleer füze tehdidi, Uzakdoğu'da epeyce bir süredir çalmakta olan savaş tamtamlarının gürültüsünü daha bir artırmış durumda.Biraz zevzekçe bir giriş yaptım galiba ama mesele ciddi.O yüzden derhal ciddiyetimi takınmam

General Kim Rak Gyom geçen hafta o lafları edeli beri dünya teyakkuzda.

(Bizim buralar hariç dersek daha doğru olacak sanki.)

General Kim’in kim olduğunu tahmin etmiş olmalısınız.

Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong Un’un Kim’i oluyor kendileri.

Dünyada pek kimi kimsesi olmayan Kuzey Kore’nin nükleer füze tehdidi, Uzakdoğu'da epeyce bir süredir çalmakta olan savaş tamtamlarının gürültüsünü daha bir artırmış durumda.

Biraz zevzekçe bir giriş yaptım galiba ama mesele ciddi.

O yüzden derhal ciddiyetimi takınmam gerektiğinin farkındayım.

General Gyom’un açıkladığı plana göre, Hwasong-12 modeli 4 füze aynı anda ateşlenecek ve Japonya üzerinden Guam’a yönlenecek. Füzeler 3 bin 356.7 kilometreyi 17 dakika 45 saniyede geçerek Guam’ın 30-40 kilometre açığına düşecek.

Dün Yeni Şafak’ın ilk sayfasında okumuşsunuzdur.

Kuzey Kore’nin göstere göstere tehdit ettiği ABD toprağı Guam Adası’nda savaş sirenleri şimdiden çalmaya başlamış.

Ada’da yaşayanlara füzelerden korunma dersleri veriliyormuş.

Radyoaktif maddelerin ciltten nasıl temizleneceğini anlatacak kadar detaylı dersler…

SİLAH GÖRÜNDÜYSE
MUTLAKA KULLANILIR!

Rus yazar Anton Çehov’un meşhur oyun kuralını bilirsiniz.

Eğer birinci perde açıldığında duvarda bir tüfek asılı duruyorsa ya da oyunculardan birisinin belinde tabanca görülüyorsa, o tüfek patlamalı, o tabanca kullanılmalı, yoksa seyirci şaşırır.

Bir süredir
‘nükleer silah’
lafının aleni biçimde ve çok sık kullanıldığını fark etmiş olmalısınız.

Dünyada nükleer silaha sahip kaç ülke var?

Hangi ülkenin ne kadar nükleer başlığı var?

Nükleer başlıklı füzeler kıtalar arasında kaç km gidebiliyor?

Bir şehre atom bombası atıldığında ilk anda kaç kişiyi öldürecektir?

Mesela ben şu an bu soruların hepsini ezbere biliyorum.

Özel olarak çaba harcayıp araştırdığım için değil.

Sosyal medyaya bakarken, gazete okurken karşıma çıktığı için öğrenmiş durumdayım.

Trump bile geçenlerde
“Başkan olduktan sonra ilk emrim nükleer silahların yenilenmesi olmuştu”
demedi mi?

Bilmiyorum belki de bu aralar İkinci Dünya Savaşı ile ilgili gereğinden daha fazla belgesel/film izlediğim için bana böyle geliyordur.

Mesela şimdi Guam Adası’nda verilen eğitimler haberini okuyunca, İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere’de şehirlerdeki çocukların kırsala gönderilmesi, radyoaktif saldırılara karşı verilen maske kullanma eğitimleri, eli silah tutabilecek kadar yaşlanmamış olan kadınlara otur/kalk dahil bir dizi askeri eğitimin verilmesi gibi görüntüler gözümün önünden akıp gitti.

İşte perde açıldı ve ilk sahnede bir tüfek görüyoruz.

Çehov’un tezine göre bu tüfek patlamazsa seyirci için şaşırtıcı bir durum olacak.

İnşallah patlamaz da seyirci şaşırır, biz de Çehov’a
“Sen de adam mısın”
falan der geçeriz.
MESELE SALT KUZEY KORE MESELESİ DEĞİL
Kuzey Kore ile ilgili korkuların en büyük nedeni bu ülkenin “
bilinmezliği.”
Ecnebilerin tabiriyle
‘unpredictable/öngörülemez
” olması, ABD’nin, Japonya’nın korkularını tetikliyor.

Mesela, askeri gücünün futbol takımının gücü kadar olduğu bilinse bu kadar korkulmayacak.

Son dünya kupalarından birinde Portekiz’den 7 tane gol yiyip bir tane bile atamamışlardı.

Bu, Kuzey Kore milli takımı ile ilgili korkuları gidermişti.

Ama şimdi 60 tane nükleer bombasının olduğu söyleniyor ve bu bombaların gerçekten kullanılıp kullanılmayacağını kimse bilmiyor.

Mesele sadece Kuzey Kore meselesi olsa neyse.

Başka büyük korkular da var.

Mesela Japonların büyük korkuları.

İkinci Dünya Savaşı bitiminde Japonya’nın güvenliği ABD tarafından garantiye alınmıştı.

Donald Trump gelince Japonlar, meselenin bu kısmının
‘kuzunun kurda teslim edilmesi’
gibi bir şey olduğunu düşünmeye başladılar.

Neden derseniz, Trump, güvenliği ABD garantisinde olan Japonya’ya daha seçim kampanyasında bir sürü hakaret etmişti.

BANA ATIMI GETİRİN!
ABD Başkanı,
‘taç’
giydikten sonra, hakaretlerini sürdürmese de, Japonlara karşı lakayt bir tutum takınmaya başladı.

Mesela, Japonya Başbakanı Abe’nin ziyareti sırasında Beyaz Saray’da yapılan basın toplantısında, uzun süre kulaklık takmadığı, Abe’nin Japonca konuşmasını dinlemediği ortaya çıkmıştı.

Şimdi soralım.

İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra silahlanmasına izin verilmeyen, ordu kurması engellenen Japonlar Kuzey Kore’nin nükleer füzelerinden mi korksunlar, yoksa Trump’ın ilk fırsatta kendilerini satışa çıkarmasından mı?

Bunları anlattık ama meselemiz, Japonların bu sıkışmışlığından da ibaret değil.

Dünyanın her tarafında fay hatları harekete geçmiş durumda.

1945 sonrası oluşan uluslararası
‘kurulu düzen’
her yerinden dikiş atıyor.

Sorun şu ki, dünya tarihinde savaş olmadan yeni bir düzenin kurulduğuna dair örnekler tarihte pek mevcut değil.

Eskiden bir padişah ya da kral bir ülkeye savaş açmak istediği zaman
“Bana atımı getirin”
derdi.

Şimdi o atın yerinde nükleer silahların kodlarının bulunduğu kalın çantalar var.

Nükleer güce sahip ülkelerden birinin başkanı
“Bana çantamı getirin
” derse ne olacak?
#ABD
#Kuzey Kore
#Japonya
#Çin
#Rusya