Konumuz, New York Manhattan
Mahkemesi’nde devam eden Reza Zarrab davası.
Bir şey söyleyeceğim.
Bu davada şu ana kadar benim en fazla ilgimi çeken şey, duruşmaları izleyenlerin jüri üyeleriyle ilgili gözlemleri oldu.
Kendilerinden bir karar vermesi beklenen jüri üyeleri için de bu dava, bir eziyete dönüşmüş durumda sanki.
Bunu nereden mi çıkartıyorum?
İlk gün, üyelerden birinin duruşma salonunda uyuyakalmasından…
Ertesi gün de bazıları mahkeme salonuna duruşma saatinden epeyce geç bir vakitte gelmişler.
Bu ne demek oluyor?
Üç ihtimal var.
Bu işin normali nedir?
Bu jüri üyelerinin orada olup bitenleri gözlerini kırpmadan takip etmeleri, Zarrab’ın söylediklerini pür dikkat dinlemeleri, merak edip, sorular sorup aldıkları cevaplara göre kanaat oluşturmaları beklenmez mi?
Kasım’ın gelişi, Ekim’den belliydi zaten.
O yazılardan sonra Ankara’da Yüksek Yargı Kurumlarından birinde bir dönem başkanlık yapan bir isim, telefon edip yazdıklarıma itiraz etmişti.
İddiası şuydu:
Ben de, kendisine bir halefinin, yani aynı Yüksek Yargı Kurumu’nun Başkanlığı’nı yapan bir başka ismin yazılarımda kullandığım sözleriyle itiraz ettim.
Jüri üyelerinin duruşma sırasında uyuyakalması skandal bir şey olsa da, mesele bundan ibaret de değil.
Mesela, önceki gün şöyle bir gerçek ortaya çıktı.
Reza Zarrab, ABD’de hapisteyken, bir yakınıyla telefonla konuşuyor.
Zarrab yakınına şöyle diyor:
Zarrab bu kayıtlarla mahkemede yalan söyleyeceğini açıkça dile getirmesine rağmen, hayati niteliği olan bu kayıtlar, savunma makamına uzun süre teslim edilmiyor.
Normalde bunu, o mahkemenin jüri üyelerinin sorgulaması gerekiyor.
Şimdi bu laf, meseleyi daha bir şüpheli hale getirmiş olmuyor mu?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.