ABD Başkanı Trump başı sıkıştıkça, kendisini sıkıştıranlara Ortadoğu’da tavizler vererek yırtma çabasına giren bir tutum izliyor.
En son Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etme kararının ülkesindeki güçlü İsrail lobisini susturmaya, ya da yanına çekmeye dönük bir yönünün olduğu su götürmez bir gerçek.
Şunu diyebiliriz:
Bu işin yangın mahalline bir bidon daha benzin dökmekten başka bir anlamı bulunmuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Salı günü Meclis Grubu’nda yaptığı açıklamayı biliyoruz.
Daha fazla ne diyebilirdi ki?
Kudüs krizi, Türk-Amerikan ilişkilerindeki krizin son perdesi olan Zarrab yargılamasının Manhattan Mahkemesi’nde devam ettiği bir sürece denk geldi.
Bu planın güneyimizde, Suriye’de yürüyen işlerle ilgili Ankara’dan taviz kopartmaya, geri vites yaptırmaya dönük niyetler taşıdığını da bizzat kendisi açıklamış oldu.
Zarrab meselesi ile ilgili Erdoğan’ın bir cümlesi daha var:
Peki bu ne demek oluyor?
Trump’ın bu işin siyasi bir operasyon olarak yürütülmesini engelleyecek bir gücü, bir yetkisi var mı?
Aklımdaki bu soruları, mesaisinin önemli bir kısmını bu işlere ayıran önemli bir kabine üyesine sordum.
Bu, şu anlama geliyor:
Yargıya intikal eden bir meselenin soruşturma kısmında ABD Adalet Bakanı, soruşturmayı yürüten savcılara doğrudan talimat verebiliyor.
Benim konuştuğum bakan, buna bir örnek de verdi.
Erdoğan’ın ABD ziyareti sırasında çıkan olaylar nedeniyle ABD makamlarının soruşturma konusu yaptığı 19 koruma görevlisinin 4’ünün ABD Adalet Bakanı’nın talimatıyla dosyadan çıkarıldığını söyledi.
Soruşturma safhasında böyle oluyor.
İşin bu kısmıyla ilgili olarak da, sözünü ettiğim kabine üyesinin ifadelerine kulak verelim:
Sorularımızın yanıtları sanıyorum ortaya çıkmış durumda.
Peki, ABD yargı sisteminin yönetimle işbirliği yapma kanallarının sonuna kadar açık olması, Zarrab meselesi üzerinden Türk-Amerikan ilişkilerine dair bize ne söylüyor, ne tür mesajlar veriyor.
Gelinen noktada şöyle bir sıralama yapmak yanlış olmayacaktır:
Teyit edebilmiş değilim ama, ABD tarafının Zarrab meselesinin çözülmesi için Ankara’ya bir takım tekliflerde bulunduğu yönünde bir takım iddialar da kulağımıza çalınmıyor değil.
Peki böyle bir teklif yapılmışsa, bunun bir pazarlığı yapılıyor olabilir mi?
Erdoğan’ın Salı günü ses tonunu yükselterek yaptığı grup konuşmasından, hele hele Türkiye’nin güvenliğini doğrudan ilgilendiren konularda geri adım atmayacağını anlayabiliyoruz.
Kişisel kanaatim şudur:
ABD’yi bu dava konusunda frenleyebilecek tek baskı aracı, Türkiye’yi tümden kaybedebileceğini Washington’a göstermek.
Galiba gösteriliyor da…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.