İnsan bazen işittiği sözleri anlamlandırabilmek için uzun süre beklemek zorunda kalabiliyor.
Hatta bu durum kimi zaman yıllar alabiliyor.
Şimdi aktaracağım anekdotta olduğu gibi.
2014 ilkbaharında, yani bundan üç yıldan biraz daha fazla bir vakit önce, dönemin etkili bir hükümet üyesi ile seçim bölgesinden Ankara’ya dönüş yolunda sohbet halinde idik.
Muhatabım bir ara sözü İmralı’dan Ankara’ya ulaşan yeni haberlere getirdi.
Şöyle dedi:
Aradan takriben 40 ay geçtikten sonra PKK’nın Suriye uzantısı YPG’nin tam da Öcalan’ın 2014 baharında işaret ettiği miktarda militan sayısına ulaşmasını nasıl okumalı, nasıl anlamlandırmalıyız?
Bu acaba nasıl olmuştu?
Olan şey, 2014 şartlarında Öcalan’ın kendi kendine böyle bir potansiyeli keşfedip örgüte hedef göstermesinden ziyade, kulağına fısıldanan bir ‘vaadi’ kendi talimatı haline dönüştürüp sahaya ulaklar aracılığıyla ulaştırmasıydı.
Öcalan-PKK ilişkileri son yıllarda genelde böyle olmuştu zaten.
Örgüt kendi kararını kendisi oluşturduktan sonra ihtiyaç duyduğu zamanlarda, ihtiyaç duyduğu kadar bunu ‘önderliğe’ mal ederek hareket ediyordu.
Bugün daha iyi anlayabiliyoruz ki ABD, PKK’yı çözüm sürecinden uzaklaştırıp kendi yörüngesine sokmak için daha yolun başında ileri vaatlerde bulunmuştu.
Bu vaatlerden biri de Suriye’de 60 bin kişilik bir PKK ordusunun oluşturulmasıydı.
Bu vaat, daha yolun başında Öcalan’a ulaştırılmış, Öcalan da bunu satın aldıktan sonra sanki kendisi böyle bir fikir geliştirmiş gibi sahaya haber yollamıştı.
Bu konulara neden girdik?
Son bir hafta içerisinde Suriye’nin kuzeyini konu alan beyanatlar, Afrin bölgesinde yaşanan hareketlilik ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ve Rusya Devlet Başkanları ile arka arkaya yaptığı telefon görüşmeleri üzerine yönümüzü bu konulara çevirdik.
Önce bir özet geçelim.
Üzerinde durduğumuz konu ile ilgili işaret fişeğini çoğu zaman olduğu gibi yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan aldık.
Erdoğan’ın birkaç konuşmada daha aynı mesele üzerine sarf ettiği sözler, Afrin bölgesine Fırat Kalkanı’na benzer bir operasyonun yapılabileceği biçiminde yorumlandı.
Erdoğan’ın açıklamalarından hemen sonra benzerine önceden pek rastlamadığımız bir gelişme oldu.
Daha açık anlaşılması için şöyle diyelim.
ABD, havadaki jammerları harekete geçirmiş, uçakların hareket kabiliyetini sınırlamıştı.
Peki neden böyle bir şey yapıldı?
Uydu köreltmede amaç ne idi?
Acaba geçen Cuma günü gerçekleşen bu esrarengiz uygulama ile Türk Hava Kuvvetleri’ne ait savaş uçaklarının Afrin’deki YGP mevzilerini havadan bombalanması engellenmiş, engellenmek istenmiş olabilir miydi?
Elimizde henüz teyitli bir bilgi yok.
Ama ciddi bir şüphe konusu olarak bu soru burada bir dursun, kayıtlara girsin.
Rusya ile işbirliği iddialarının, Afrin civarında yaşanan hareketliliğin gürültüsü Washington’a kadar ulaşınca Suriye’de yürütülen projenin zarar görmesi ihtimalini hesaba katan aktörler Trump’ı harekete geçirdi.
Meselelerin gidişatından anladığımız kadarıyla, Trump’ın Erdoğan’la görüşme talebinin arka planında Türkiye’nin Afrin bölgesine bir operasyon yapma niyetini engelleme çabası vardı.
PKK devleti kuşağı projesinin baş aktörlerinden, ABD’nin DEAŞ le mücadele koordinatörü McGurk’un Aniden Ankara’ya gelişi de bu çabanın bir parçası gibi görünüyordu.
Şunu bilelim.
ABD’nin ana çerçevesini yıllar önce İmralı’da Öcalan’ın kulağına kadar ulaştırdığı bir planı var, bu planı uygulamaktan vazgeçmiş görünmüyor.
Planın adını da koyalım.
Büyük Kürdistan projesi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun okumasını herkesten daha iyi yapıyor, bu oyunu bozmak için kararlı tutumunu sürdürüyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.