Serdengeçti ve arkadaşlarından sonra, Hukuk Fakültesinden Said Bilgiç, Hüseyin Kalpaklıoğlu, İsfendiyar Baruönü, Turan Aga ve yürüyüşten bir gün evvel Ankara’ya gelmiş bulunan Said Sadi Danişmentoğlu, Reha Oğuz Türkkan da tutuklanır.
Akşama doğru Ankara Valisi Nevzat Tandoğan, maiyetiyle birlikte Osman Yüksel ve Cemal Oğuz Öcal’ın bulunduğu odaya girerler. Vali bakışlarını Cemal Oğuz’a yöneltir:
‘Delikanlı, gazetenin yazdıklarını okuyor musun?’
Cemal:
‘‘Okuyorum; hepsi yalan, Türk gençliğine iftira ediyorlar.’’ dedi.
Vali aynı soruyu Osman Yüksel’e sorar, o da şöyle cevap verir:
‘‘Okuyorum, baştanbaşa iftira ve tezvir. Falih Rıfkı gibilerden başka bir şey beklenmezdi.’’
Vali Tandoğan’ın sesi duvardan duvara çarpar:
‘‘O kendi kendine yazmıyor. Şimdi Şef’in yanından geliyorum. Şef de aynı fikirde.’’
Osman Yüksel’in cevabı Vali Tandoğan’ı çileden çıkartır:
‘‘Biz bu işin içindeyiz. Hele ben, tam ortasında... Vali Bey, bizim hareketimiz millet ve devlet aleyhinde değil... Şef ne bilsin bu işleri. Ona hadiseler nasıl anlatılırsa hükmü anlatılanlara göre verir. Şef’i iğfal ediyorlar. Gazeteler de halkı kandırıyorlar.’’
Tandoğan iyice küplere biner:
‘‘Demek ki Şef’i biz mi iğfal ediyoruz? Ben hafiyeyim, öyle mi?"
Bunun üzerine Osman Yüksel ‘Bilmem!’ deyince, Vali cin çarpmış gibi olur.
‘Sen görürsün serkeş!’ diyerek kapıyı vurup çıkar.
***
Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinin Dekanı Şevket Aziz Kansu görevden alınmış, yerine Necmettin Halil Onan getirilmişti. Onan ayağının tozu ile Emniyete gelmiş, Osman Yüksel’i odasına çağırmıştı. Onan sinirli halde Osman Yüksel’e şu soruyu sorar:
‘‘Atsız’ı niçin karşılamaya gittiniz?’’
Osman Yüksel şu cevabı verir:
‘‘ İlginç bir adam olduğu için görmek istedim.’’
Bunun üzerine yeni Dekan şunu sorar:
‘Sabahattin Ali, Atsız’dan daha enteresandır. Neden onu görmek istemedin?’
Bunun üzerine Osman Yüksel sert bir cevap verir:
‘Mademki Sabahattin Ali daha enteresan adamdır, oğlun da onu görmeye gitsin!’
Böylece iş zıvanadan çıkmış olur. Daha sonra Osman Yüksel, polise vermiş olduğu ifadede Sabahattin Ali ve Atsız ile ilgili şunları söyler:
‘Komünistlerin bu memleketi parçalamak, bu milletin birliğini ve beraberliğini dağıtmak için çalıştıklarına inanmaktayım. Eserlerinden öğrendim ve anladım ki Sabahattin Ali bir komünisttir. Sonra Atsız denilen adam alelade insan değildir. Olumlu olumsuz hareketleri ile kamuoyunun ilgisini üzerine çeken bir adamın duruşması elbette ilgi çekici bir şeydir. Herkes görmek ve gitmek ister. Bende herkesten biriyim.’
***
Türkiye de komünistlik faaliyeti başka, Türkçülük başkadır; Biri beynelmilel, diğeri yerlidir. Ahmet Emin Yalman, Vatan Gazetesi’nde yayınladığı ‘Acı Tecrübeden Dersler’ başlıklı yazısında bu konu ile ilgili şunları söylemektedir:
‘Güya birleşmek istedikleri insanların büyük kısmı, yeni Sovyet rejimini benimsemiş, bunun için seve seve kan dökmüş adamlardır.’
Yalman’ın hükmü doğrudur; yalnız Sovyet sistemi muhalefette iken bütün milletlere hürriyet vaat ediyordu; bunu hiç aklına getirmiyordu. Yalman’ın daha başka herzeleri de vardı:
‘‘Turancılık düşünceleri, normal insanlar arasında münakaşa mevzu bile olamaz. Hakikatte bu kadar hiçe sayan hülyalarla uğraşacak yerler akıl hastaneleridir. Turancılık fikri, ancak Nazilik fikrinin kör bir yardakçısı olarak tasavvur edilebilir. Türk Milletinin emniyetine, varlığına, istikbaline karşı bundan şeni ve vicdansızca bir suikast düşünülemez.’’
O dönemde, her yerde komünist hareketlerini Sovyetler Birliği yönetiyordu. Yurdumuz da komünizme karşı olmak Sovyetler bloğuna karşı olmaktı; aynı zamanda Türk Milletinin yanında yer almaktı. Hükümetimiz Sovyetler Birliği ile iyi ilişkiler kurmuş, Kırımda ya da başka yerdeki Türk’lere o günün şartları ile arka çıkamamış olabilir; ama bu demek değildi ki genç Türkiye Cumhuriyeti milliyetçiliğe sırt dönecekti; çünkü bu onun kuruluş felsefesi idi.
***
Osman Yüksel’i 15 Mayıs 1914’de evinde arama yapmaya götürürler. Sağında bir polis, solunda bir polis vardır. Bu, mahalleli tarafından utanılacak bir durumdur. Ankara’nın Kale semtinde, Hisar-Demirfırka Mahallesi, Berrak Sokakta, 7 numaralı evin alt katında yaşamaktadır. Evi arayıp, tararlar hiçbir suç aleti bulamazlar. Kitaplarıyla, Çankırı’da hâkim bulunan Selami Ağabeyinden yazılmış mektubunu alırlar. Yeniden Emniyete dönerler.
***
Osman Yüksel’i 17 Mayıs’ta arkadaşları ziyarete gelir; fakülteden atıldığı haberini verirler. Arkadaşları gittikten sonra Yüksel, Necmettin Halil Onan’a okkalı bir mektup yazar:
‘‘Dekan olur olmaz vekil-i aliyeye bir hediye, bir kurban gerekirdi. Kurban olarak beni mi seçtiniz? Sayın Dekanımız işlediğiniz bu kansız cinayetin cezasını elbet bir gün göreceksiniz!’’
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.