Sivil vatandaşlar Saray diye alay edilen külliyenin önünde katledilirken, resmi kurumlar korkunç bir bombardımana tutulmuşken gıkı çıkmayanlar terör örgütüne silah bırakmaması için defalarca çağrı yapmıştı.
Ne var ki, aşağılanan, düşmanlaştırılan, eli sıkılmayacak olan, tahammülsüzlük nesnesi olarak kodlanan bizler olacaktık; yaşadığı yeri seven, uğruna bedel ödemeyi göze alan bizler. Sevenlerin biz’liğiydi oysa bu sadece. Kimliklerin, ideolojilerin, bizi ayırmaya ant içmiş onlarca sıfatların bizi değil!
Küresel güce doğal bir önkabul ile / normatif olarak biat edenlerin ülkesi için ölmeyi göze alanlara ‘yalaka biatçı’ demelerindeki soytarılık nasıl da ele veriyordu içlerindeki nefreti, hıncı, ikiyüzlülüğü.
Onların ılımlı ve kuşkucu olmakla övündükleri kadar gerçeğe yaklaşmakta samimi olmadığını defalarca gördük. İhtiyaç duymadılar yaklaşmaya. Bizim yerimiz yurdumuz besbelliydi. Sevenlerin yurdudur gönül. Genişler sevdikçe. Hendek kazamazsınız. Tutmaz.
Ama onlar için gönül salt bir benlik mahalli idi. Dini bağları çoktan geride bırakmış, bağımsızlaşmış olduklarından, asıl yakınlaşılması gereken kendileriydi daima! (Ki benim de içine doğup büyüdüğüm, ciğerini bildiğim, doğuştan hümanist-muhalif çevrenin kibir gerçekliğidir bu.)
Tevhid gerçeğini aşk ile ispat edenlerin (kanını göğsüne akıtmayı göze alanların) iradî gücünü ‘reise biatçılık’ olarak algılamaya mahkumdurlar. Bu kadar kibirle / benlik fazlalığıyla kendi gücüne biat edenlerden elbette bu ‘benliksiz ben’ makamını idrak etmeleri beklenemez. Canını vatanı için feda edenlerin boşuna öldüklerini söylemelerini mazur görmek gerekir. Kalbinin tecrübesi kadar yaklaşır zira kişi karşısındakine.
***
Gelelim Amerikan devletinin terörü desteklemesinin bu mevzuda nasıl da turnusol olduğuna. Acizane bakışımız ortada:
Nice zorluklarla Amerika’da okuyan öğrencilere kapıyı kapat ama memleketin altını üstüne getiren katil darbecilere oturma izni ver, sığınma hakkı tanı. Hepimizin gözleri önünde ülkemizde sivilleri acımasızca katleden terör örgütlerine son iki yıldır onlarca tır silah gönder. Ama Türkiye’nin cumhurbaşkanını ki ( gerek Amerika’dan gerekse batıdaki pek çok ülkeden çok daha yüksek bir katılım ve seçilme oranıyla seçildi) ailesiyle birlikte tatil köyünde olduğunu varsayarak bombardımana tutanları meşrulaştırmaya çalış sabah akşam.
Ülkenin kalbindeki bütün resmi kurumlarını bombalayan, vatandaşın üzerine ateş açan örgüt üyelerini ve onların beyin takımını destekle. Bütün hileli kadrolaşmalarını, şantajlarını, casusluklarını, istihbarat bilgilerini kaçırmalarını vesaire desteklemek adına seçilmiş lideri diktatör ilan etmek için durmadan gerçekleri çarpıt!
Sonra da bütün bu zulme itiraz edenleri ‘dinci yalaka terörist’ filan ilan et. Tıpkı başta anlattığım kültürel seçkin çevremizin yaptığı gibi. Ve onlar da hep sana biat etsin, inansın! Külli/milli iradesiyle sanatını icra edenleri, küresel vicdansızlığa karşı tepki verenleri karalamak için ellerinde sadece yalanlar olsun, silah niyetine.
Ne kadar kolay, ucuz, vasat, bütçesiz terör, bütün bu kullanışlı çaylakları kandıran algı operasyonlarınız. Kardeşinden nefret eden herkes kalbiyle katildir, ki vebali sizin bu yalanlarınız, bitip tükenmeyen kalleşliklerinizdir. Diyorum küresel gücüne biat ettirmeye çalışan devletlere.
***
Amerika’ya ilk kez iki yıl önce gitmiştim. Her zaman sevmişimdir insanlarını. Orada bir daha sevdim; yumuşak huylu, sivil, çoğulcu, vicdanlı buldum genel anlamda. Devletleri tarafından sürekli kandırılmayı hiç hak etmiyorlardı. Bitip tükenmez algı operasyonlarıyla dünyanın dört bir yanına ihraç edilen terörü meşrulaştırmak için bu ortalama Amerikan vatandaşını yalanlarla ikna etmek bu kadar kolay olmamalıydı. Ne var ki, terzi kendi söküğünü dikemez. Bizde de durum farklı değil.
İlk kez devlet adına bir hükümet, iç ve dış baskılara, kanlı istismar ve sabotajlara boyun eğmeyerek ve onlarca tehdit ve şantajı atlatıp bedel ödeyerek samimiyetle barış müzakere ettiğinde başımıza türlü çeşit ihanet gelmeye başlamıştı zaten. IMF’ye olan borcumuz sıfırlandığı günlerde sözümona iki ağaç yüzünden ve haklılıkla başlayan Gezi hareketinin Başbakanlık binasını ateşe vermeye giden örgütlü bir saldırganlığa dönüşeceğini ilk anda kimi provokatörlerin çadır yakma operasyonuyla fark etmişti pek çoğumuz.
Nice bedel ödedik durmadan. Küresel aktörlerin müdahalesine fazla olanak tanımayan son derece yerli bir barıştı çünkü samimiyetle niyet ettiğimiz. Barış masasının anbean terör örgütünün ideologları tarafından nasıl devrildiğine, sürecin katliamlarla cinayetlerle provokasyonlarla sızıntı haberlerle nasıl sabote edilmeye çalışıldığına, hükümete bu barışı yaptırmayacağız diyen sosyalist aydınların daha ilk günden nasıl kararlı olduklarına ve bu uğurda patlayan bombaları dahi sineye çektiklerine defalarca şahit olduk.
6-8 Ekim’de Kobani’yi bahane ederek halkına savaşma talimatı veren siyasi lider yüzünden elli küsur vatandaş katledildiğinde / zalimler ortadayken bunu etnik köken (Kürtlük) mağduriyetiyle açıklamaya bel bağlayamazdık. Tıpkı. halk savaşı kalkışması yapanların, hendek çukur kazıp halkını canlı kalkan olarak kullananların, vücudunu sivilleri katlederek patlatanların kahraman direnişçi, ekolojist, feminist, özgürlük savaşçısı olarak yüceltilmesi karşısında sus pus olamayacağımız gibi.
***
Yerimiz yurdumuz besbelliydi evet. Gönüldür, sevenlerin yurdu. Bir toprak parçasından ibaret değildi yaşadığımız yer. Manası vardı, manadan içeri.
15 Temmuz’da gördük ki meğer sizin alay edip durduğunuz sıradan vatandaş kendisi için neyin iyi neyin kötü olduğunu ayırt edecek kadar demokratik olgunluğa çoktan ermiş. Milli / külli iradesine sahip çıkmanın anlamını kanıyla ödemeyi göze alacak kadar da iyi öğrenmişti.
Evet. Sevebilenlerin yerli / yakîn ve sevemeyenlerin yabancı / uzak olduğu gerçek. Nefret edenler uzaklaşıyor, yabancılaşıyordu. Adalet ile zulüm ekseninin daha sağlam bir ölçüye gereği var mıydı acaba?
Vatan. Sevenlerin gönlü. İçinde sultan. Sevdikçe saray olacak, şehir olacak. Medine olacak. İnsan olacak. Hazret olacak. Aşkımızın, vicdanımızın, sanatımızın, sevdiklerimizin yuvası. Yerimiz yurdumuz besbelli!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.