Anadolu’da evlatlarını, torunlarını, yeğenlerini, eş dostunu daima bekleyen birileri vardır. Analar. Bu toprakların sabır abideleri. Kanını, terini, gözyaşını içine akıtan anaların yazgısında atar Anadolu’nun kalbi.
Şehit olmuş kocalarını, gencecik yaşta toprağa düşen ağır işçi babalarını, kayıp evlatlarını... Sessizce bekleyen annelerle dopdolu olduğu içindir ki Anadolu’nun bağrında saklı gizli hazineyi kimse yok edemiyor yüzyıllardır.
Aşktır o. Gönülde sırlanmıştır Anadolu. Dökülen kanların can olduğu yürek. Sevenler yurdu. Analar ile dopdolu.
***
Ülkemiz içerden ve dışarıdan terör ve darbelerle kuşatma altına alınmaya çalışılırken.. Devletin hemen her kademesinde ihanet varken.. Diplomasinin nazik nazik kanırtan sömürgeci dili yine gerçeğe perde edilirken...
Anaların duası çınlıyor eşyanın hakikatinde gümbür gümbür seferinde. Gerçek, samimi, hür.
Dua eden rıza gösterendir, affedendir, merhamet edendir. Anaların duası hepimizi içine alır, sevdikçe genişleyen bir gönül gibi. Yarabbi vatanımıza devletimize milletimize dirlik ve düzenlik ver. Yöneticilerimize basiret ve feraset ver. Her türlü beladan sana sığınırız. Lütuf da senden kahır da... Böyle diye diye kudretini göğsünde taşımayı ögrenir analar. Pes etmeden, isyan etmeden; umut etmeyi sürdüren. Seven. İnanan. Güvenen. Yârenler.
İşte onlardan biri. Fatmana. Hepimizin anası. Anadolu’dan fışkıran canların tohumu. 88’indeydi ama hala kendi işini kendi yapıyordu, aklı başı gayet yerindeydi. Okulların kapanmasını bekledi, bayramı ve düğünü de bekledi. Derken sessizce son nefesini verdi evinde. Kimseye yük olmadan, sıkıntı vermeden, huzur içinde.
Göçeceği vakit öyle bir ayarlanmıştı ki herkes çabucak toparlanacaktı, bir araya gelecekti. Fatmana bu toprakları mayalayan kamillerin anası, Meryem gibi suskun, Hatice gibi ulu çınar, Fatma gibi cesur. Tenhalarda daima işinin başında, Hak ile alıp veren bir ahir zaman dervişesi.
Türkiye’de bakanlar, başbakanlar, müdürler, yönetmenler, patronlar çalışırken, en az onlar kadar uyanık, onlar kadar ağır yük kaldıran, onlar kadar dertli ve muhtemelen pek çoğundan daha dürüst, riyasız, tamahı olmayan, kanaatkar, mütevazı... Didinip durdu vatanına hayırlı nesiller yetiştirme gayretiyle.
Genç yaşta dul kalmıştı Fatmana teyze. Dört çocukla. Geçim derdi bir yandan, iş güç zorlukları, imkanlar ile imkansızlıklar diğer yandan... Geçip gitti yıllar. Kesintisiz mücadele odur ki gönülden verilir. Zaruret olsa bile zorla değil. Bunun ‘tammodel’ bir numinesiydi o.
***
Onu tanıyıp elini öptüğümde yüzüne bakakalmıştım. Hiç de öyle sevgi pıtırcığından ibaret değildi. Güçlüydü. Çelik gibiydi merhameti. Yıllar gözünde birikmiş, yaşananlar iç içe geçmişti. Ne evham ne şikayet. Çökmüş bedenine rağmen diriydi.
Elinde tesbihi sehere dek vatanı memleketi devleti için dua eden, tevhid okuyan bir ana. Hizmet ehli. Ağır yürek işçisi. Geceden gündüze çift vardiyalı.
Ahir ömründe evlat acısı da yaşadı Fatmana teyze. Torun büyütürken Hakka yürüdü büyük oğlu. Bütün evlatların acısıyla yandı yüreği. Tevekkül etti. Kesintisiz bir dua idi onun gönlündeki sır. Anadolu böyle anaların diyarı. Fatmana. Hepimizin anası.
Bayramda görüntülü telefondan seni çok özledik, tez gelip göreceğiz, elini öpeceğiz dediğimde bana espri yaptı, gülücükler attı, yerimiz var dedi, bekleriz.
Meğer düğün hazırlıkları onun vuslat sevincine eşlik etmiş. Bütün aile ve geniş sülale hısım akraba bir arada sarmaş dolaş oldular onun kucağında. Sinesinde ezel ile ebed. İnsanlığın bütün yaşlarını minik bedeninde topladı. Dünyadan yaşlı idi, ne çok yaşlı idi yüzü. Birkaç ay sonra göçerim evladım diyecekti ilk ve sok kez elini öpmeye gelmiş bir gence. Sahiden de birkaç ay olmuştu sadece. Ve eklemişti: “Çok zahmet oluyor.”
***
Hasretini yitik bir vatan gibi gönlünde canlı tuttukları naz ve niyaz dolu sözlerden alan anaların nicesine şahit olduk. Odalarının duvarında, raflarındaki çerçevelerde, çekmecelerinde anıların tozlanmış görüntüsünü, yıllara saplanmış bıçağın derin iziyle saklıyorlar. Hüznünü kapanmayan yaralara merhem ediyor, sustuğu dillerde özlüyor, sessizce sonsuzluğun koynunda biriktirdikleriyle avunuyorlar. Fatmana teyze misali hizmet teslimiyet fakr içinde. Kendini usulca akışa bırakan, esrarını içinde büyüten...
Sonra bir bakmışsın memleketten gurbetteki oğluna reçel turşu erişte meyve kuru yemiş kazak palto yorgan yastık yollayıvermiş. En acilinden ihtiyaçların uzaktan kumanda ile görülüvermiş. Çünkü ahtapot kolludur rıza ehli analar. Nereye uzansalar halis niyetle, orayı ihya ederler. Uzakları yakına getirirler.
Sana ayrılıkların olmadığını fısıldarlar. Bunca yarım kalmış vedanın ortasında bunca ağıtları bir ninni ferahlığıyla akseder ve her şeyin yerli yerince olduğunu hissettirirler. Göçüp gitseler de kavuşmanın zevkini bırakırlar miras.
Devlet; ana olur onların imanlı parmakuçlarında. Ana; devlet olur. Türkiye’nin kalbi Ankara’da uzun kış gecelerinde kesintisiz tevhid vurdu Fatmana teyze.
Şimdi onun köyündeyiz, Kızılcabölük’te Anadolu’nun her yanından bölük bölük geldik. Meğer geleneksel kültür sanat festivali varmış bugünlerde burada. Gönül festivali dedik, şeb-ı arus. Hiç böyle huzur damlaları içinde inmemişti gözyaşları.
Fatmana teyze fedakarlığın ana kraliçesi. Evlatlarının gözyaşında bir damla olup yeryüzünün bütün çocuklarını birbirine bağladı. Şimdi hepimiz sıla-i rahim yaptık, onun evinde, anavatandayız.
Kaç kuşak en iç halkadan en dış halkaya onu anıyoruz kendi sessizliğimizde. Tatcıların Fatmana nurdan bir kanat taktı; oğlu Muatafa’nın nefesiyle:
“Muhabbetti mayası / Muhammetti hayası / Makbuldü hem duası / Merhamet saçtı anam / Bir saye i çınardı / Muhabbeti pınardı / Daim Hakk’ı anardı / Başlarda taçtı anam / Hüküm Allah’tan câna / Beli dedik Rahman’a / Tatcıların Fatmana / Visale geçti anam.”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.