İmsak yaklaşırken bahçedeki horoz ötmeye başlıyor. Neyin haberidir verdiği, kendi biliyor. Birazdan sahur sofrasındaki suyu, çayı, ekmeği terk edeceksin. Bir an için her şey tabağında senin hizmetinde iken bir an sonra senin için yasak olacak, el sürülmez hale gelecek sofradaki nimetler. Tabağındaki sırra vakıf olabilmek için nefsinin sultanlarına veda edeceksin.
Henüz vakit var. Bir bardak suya, bir iki lokmaya. Ama zaten gözün dönmüş bir vaziyette, aman mideme ne tıksam kârdır, demiyorsun. Diyemiyorsun. Çünkü iki lokmayla doyulduğunu Ramazan’da yeniden hatırlıyorsun. Kaç saat aç kalırsan kal, gözüne, diline, eline oruç tutturmaya başlamışsan ilahi bir gıdayla gıdalanmakta olduğunu fark ediyorsun.
Ne sıcak işliyor sana, ne yorgunluk. Aksine perdelerin kalkıyor biraz da olsa. Lokma ne büyük nimet olursa olsun, perdeleme özelliği de var. Rızkının Allah’tan olduğunu bilerek aldığın her lokma, evet kaldırıyor örtüleri. Yemek yemek, şükrün edası olabiliyorsa, kanaatkar oluyor zaten insan. Hapur hupur yiyemiyor, ne iftarda ne sahurda.
Gönül azığı bu. Bazen rızkın tabağında seni bekliyor. Bazen de sen onu bekliyorsun. Kimileri kameralar önünde kendi iradeleriyle açlık grevi yaparak merhamet tahakkümünde bulunuyor. Kimileri iradeleri dışında açlıkla, susuzlukla, hastalıkla, sakatlıkla, tehcirle, savaşla, yetimlikle sınanıyor. Kimileri de hiç tanımadıkları açlık sınırındaki bir çocuğu doyurduğu sürece, insanlığın dirilişine katkıda bulunuyor. Sessizce, kameralardan uzak. İradesini kullanıyor.
***
Seher vaktinin yeli Sevda Tepesi’nin servilerine doğru eserken karanlığın içindeki nur dağına tırmanacaksın. Senin vücudun o. Hakkın konuşan dili, gören gözü, işiten kulağı olmaklığa... Benliksiz makamlara ulaşmaya... Uykuya dalmadan evvel uzuvlarının her birinin uyanık olması gerekiyor.
Benlik dağlarını devirip nurla kaplandığını anlamaya, ölmeden önce ölmeye yatacaksın. Benlik orucu tutabildiğin ölçüde marifet orucuna namzetsin. Ne var menüde? Gayret, samimiyet, halis niyet, ihlas var. Bütün bunların tezahürü olarak da bazı hasletler var tabii. İncinmemek bunlardan biri.
Haset, kin, kibir, kıskançlık, riya, yalan, tamah, gazap, şehvet gibi nefsin zaaflarını iradeyle terk ettiğin irfan sofrasına oturmuşsan. Bütün varlık bir gönülden ibaret olmaya başlamışsa. Nasıl gönül yapılır biraz olsun tecrübe etmeye başlamışsan. Sevmeyeceğin bir şey kalmayana dek. Cemalinden olduğu kadar celalinden de razı O’na dönmekte olduğunun şuuruna varmaktaysan: Evet, incitmemek kadar hatta daha fazla, incinmemek gerektiğini de fark etmişsindir. İlla.
***
Ama ah bu alınganlık. Düşmanlaştırmanın, ayrı gayrı var vehminin ana malzemesi. Yâr olmaya gelmişken ağyar olduğunu iddia etmeye olan meylimizin, ikiliklerimizin ürünü. Sanki gayrı Hak varmış gibi kendimize benlik izafe etmemize yol açan ilk zaaflardan biri.
Kendi vehimlerimize inanmaya, zannımızı gerçek sanmaya, illa kendimizi haklı çıkarmaya bizi tutsak eden kırgınlık. Bitmeyen vehim, vesveselerin kaynağı. Öfke ve gazabın, kibrin, hasedin kısacası savaşların ve iç savaşların ana teması alınganlık, kırgınlık.
Bir ucu kıskançlığa, rekabete, hasede açılıyor. Kabil’in Habil kadar sevilmediğini fark edince ona olan hasediyle cinayet işlemesi misali. Berikinin daha fazla sevilmesinden alınarak çıkardığı fitne bu insanlığın. Beriki ile bir olduğunu ispat etmeden de bertaraf olmayacak bir fitne.
Kimi zaman uzaktan gelerek gücünü ortaya koyup bu petrolün tamamı benimdir diyerek ideolojik gerekçelerle herkesi birbirine düşüren fitnecinin gücünü benliğine izafe etmesinden çıkıyor alınganlık. Kendisine direnenler, karşı koyanlar olduğunda “vay bana ha” kibri, “bunu bana nasıl yapar” patolojisiyle birleşip gazap dolu bir alınganlığa, düşmanlık dolu bir sataşkanlığa dönüşüyor.
Muktedirliğini sömürerek ispat etmeye çalışanların tüm payı kendine ayırma suretiyle zayıfları sömürerek güç devşirmelerinin zavallılığını maruz kalanlar bilir. Ama bir yandan bambaşka payları kendine ayırma telaşıyla aynı şeyi farkında olmadan yapmaya devam ederler.
Evet kibir yatıyor büyük oranda alınganlığın altında. “Vay bana ha” kibri! Tahakküm edenin, sömürenin sevilmediğini bilmesinin trajedisi var bir de. Son derece tehlikeli bir alınganlıkla tecelli ediyor hep. Devamı da var. Yenilmeye olan tahammülsüzlük. Bana yâr olmayan petrol, doğal gaz sana da olmasın diyerek kışkırttığın benlik terörüne esir düşenlerin sen ben davacılarının da pınarında kaynıyor alınganlık.
***
Halbuki asıl zafer nefsin zaaflarına yenik düşmemekte. Asıl kudret, muktedirlik incinmemekte. Yunus “Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim” derken bizimle süslü felsefi sözlerle bir pamuk dede olarak konuşmuyor. Çok meşakkatli bir gerçeğe değiyor. Biri sana düşmanlık yaptığında kırılmayacak, biri seni övüp ikrama boğduğunda sevinmeyeceksin. Nimet geldiğinde bölüşecek, bela geldiğinde şükredeceksin İbrahim Edhem misali.
Evet övgüyle sövgüyü eşitleyebildiğin ölçüde benliğinin zaaflarından beslenen vehim ve vesvese kaynaklarını kurutuyor, yerine hepsinin kaynağındaki “Yarabbi Sensin” algısını koyabiliyorsun. Kahrın da hoş, lütfun da. Övgü de senden, sövgü de. Atan el de sensin, tutan el de. Bunu ispat edebildiğin ölçüde bir caydırıcı etkisi oluyor karşındakini kırmamanın.
Kırılmanın nelere yol açtığını görebilen biri, hem kırmamaya özen gösterir ama hem de kırılmamaya çalışır asıl olarak. Çünkü kendinden bilir ki, kırıldığında tamiri çok zordur ve hasarı kainata mutlaka yansır dalga dalga. Sunullah Gaybi hazretlerinin (Gaybî Divânı / Haz: Bilal Kemikli- H yayınları 2017) “Belâ bârân gibi gökden yağarsa / Hakikat sufilik incinmemekdür” diye başlayan şiirinden birkaç dize alıntılayarak bitirelim:
“Hüda’yı fâil-i mutlak bilirsin / Celalinden ya niçin incinirsin / Şikayetler edip zâri kılarsın / Hakikat sufilik incinmemektir / Belâ âyine-i vech-i Hüdâ’dır / Belâdan kim kaçar Hak’dan cüdâdır / Belâ Hak’dan bize lüf u atâdur / Hakikat sufilik incinmemektir."
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.