Sanki Filistinliler'in yaşadığı toprak İsrailliler'in tapulu olarak atalarından kalmış gibi bir algıya teslim edildik ne zamandır. Sanki bu toprağın sadece bir ırktan ve bir dinden insanlara ait özel bir tapusu var! Sanki diğer sakinler otomatik olarak yabancı öteki ve düşman olarak kabul edilmekle yükümlü! Ve Filistinliler'in yıkılan evleri üzerine yapılan evler de sadece yeni yerleşimciler adı altında farklı coğrafyalardan gelir gelmez İsrailli olanlara miras kalacak!
Bu ‘ırk odaklı’ yaklaşımı orada asırlardır oturmakta olan farklı meşrepteki topluluklara/Müslümanlar'a nasıl kabul ettirebilirsiniz? Sadece onlara arka çıkabilecek ülkelerdeki yöneticileri çeşitli şantaj ve darbelerle işbirlikçi haline getirerek ve işbirliği yapmayan yegane lideri de diktatör ilen ederek mi?
***
İsrail liderlerinin yönetimdeki kararları ortada dururken, başbakanının baştan aşağı çarpıtılmış sözlerini bizde örnek olarak gösterenler utanmıyor mu otuz yıldır kökeni ne olursa olsun onca katledilen onca şehit düşen asker ve sivillerin ailelerinden?
Hükümetin –hele 90’lı yılların zulmünü de düşünürsek- devlet adına onca tehdide, suikasta, şantaja rağmen ısrarla devam ettirdiği barış masasını gün gün, saat saat kimlerin nasıl sabote ettiğinin kanıtları halen canlıyken gözümüzün içine nasıl bakabiliyorlar bu yalanları bize yutturmaya çalışırken?
Erdoğan’ı Kürt köylerini yıkmakla suçlayanlar bilmiyor olabilir mi, Kürtler içindeki teröristlerin bizzat kendi halklarını rehin alarak nasıl hendek kazdıklarını? Belediyeleriyle hileli işbirliği içinde vatandaşların katledilmesine göz yumarak direniş algısını oluşturmak için her türlü hileye başvurduklarını? Gencecik çocukların eline silah vererek iki yıl içinde dağdan cesetlerinin dönmesine aldırış etmeden terörizmi övdüklerini? Militanları yüceltmek için canlı bombalarını ekolojist feminist olarak yutturmaya kalktıklarını?
Kürt bölgeleri denilen yerlerde farklı etnik kökenlilerin hiç yaşamadığını mı sanıyorlar? Ya devletin ordusunda teröristlerin kahpece saldırısı karşısında çatışıp direnenler arasında katledilenlerin neredeyse büyük kısmının Kürt olduğunu da mı bilmiyorlar? Ki Türk devleti Kürt vatandaşlarını katlediyor diye bir cümle kurabiliyorlar patavatsızca? Bunca dökülmüş masum kanlarının üzerinden? Anaların yaktığı bunca ağıt üzerinden?
***
Filistin’de yıllar içerisinde gitgide genişleyen sınır işgali orada uygulanan örgütlü zulüm sadece İslam aleminin değil, insanlığın sorunu. Orada katledilen canlar, insanlığın kanı. Patlayan bombalar hepimizin vücudunu delik deşik ediyor.
Kudüs’ün statüsü, Gazze’nin tecridi, Batı Şeria’nın duvarları vesaire derken devletler ister doğuda ister batıda olsun, kendi çıkarları gereği İsrail devletine pek bir yaptırım uygulayamadığı için, vicdan adına asıl söz alan dünyanın farklı bölgelerindeki Yahudiler dahil, fertler oluyor. Ve tabii bazı sivil kurumlar ve kişiler!
Biz neler yapabiliriz bu durumda tek tek? Bu nazardan bakınca bu kanayan yarayı dindirmek isteyenlerin belirleyici ölçüsü dil din ırk milliyet değil, niyet. Dünya siyasetini sömürgecilerin tahakküm dilinden kurtarmanın yolu, insanlığın vicdanında bir niyetler ittifakı kurmaktan geçiyor öncelikle.
Kudüs üzerinden yeni stratejik hatlar belirlenmeli, direniş örgütlenmelidir muhakkak. Ama sadece savaş stratejileri, askeri donanma, istihbarat gibi maddi çabalar zulmü kökünden halletmeye yetmiyor. Dünya 'beş’ten, gönül kainattan büyük olduğuna göre: Devletler arasında olamıyorsa, vicdanlar ittifakını kurmalıyız.
Sonra da bu vicdani terminolojiyi diplomasinin kavramlarına tercüme etmeliyiz. Evet bugünün diplomasi dilindeki aciziyet terminolojisine hapsedilemez bir gönülliyet yönetimi / ittifakı oluşturmanın tam vaktidir artık. Bunun ilk maddesi birbirine güvenmek. Ama nasıl?
***
Her gün hayatı Filistinliler'e dar edecek uygulamalarda bulunan İsrail yönetimi, bu gücünü büyük ölçüde Müslüman dünyanın dağınıklığından, birtakım teşkilatların yaptırım gücü dahi olmayan kınama kararlarından, çıkar ilişkisine odaklı zengin ülke liderlerinden aldı, alıyor.
Büyük bir güvensizlik var Müslüman dünyanın yöneticileriyle halkları arasında. Müslümanlar'ı birbiriyle çatıştıran küresel aktörleri suçlamanın yeterli olmadığını da yıllardır biliyor görüyoruz. Bu çatışmaya teşne olan Müslümanlar'ın iç çekişmelerini sonlandıracak bir tevhid şuuru hepimize lazım.
Bilgi düzeyinde değil, gündelik yaşantıya ve toplumsal tavırlara yansıyacak bir nefs eğitiminden bahsediyorum. Çünkü İslam’ın dinî, itikadi veya tarihi bilgilerle öğrenilmesiyle muteber bir dindar olunduğu yanılgısı hepimizde az çok var. Nefsi Müslüman etmeden kemale ermiyor insanlığımız oysa.
İslam’ın ümmet bilincini özündeki ferdiyyet sırrından yola çıkarak daha derin yorumlamayı yeniden marifet edinmemiz gerek. Çünkü cemaat olmak; sandığımız gibi toplu irşad ile mümkün değil. Sevenlerin bir araya gelmesiyle oluşan gönül cemaatinin yerini çoktandır menfaat cemaati almışsa hele. Din diye diye! Elbette Daeş zihniyetinin alenileşmesi bütün bunların sonucu.
***
Dünyanın neresinde olursa olsun gönüllerin birleşmediği topraklarda işgal ve sömürü devam edip duruyor. Oysa gönül insanın merkezidir, ki fetih bekler. Sevmekle genişler. Gençlere nefret ekilmekle değil!
İnsanlığın düşüş ve kıyamının bütün izlerinin canlı olduğu Kudüs’te Hıristiyanlar İsa’nın çarmıhıyla yürütüldüğüne inandıkları Çile Yolu’nda gözyaşı döker, Yahudiler Ağlama Duvarı’nda. Müslümanların ise Mescid-i Aksa başta olmak üzere, her yerde yaşlıdır gözleri. ‘Kuddus’ isminin adeta tecelli ettiği şehirdir burası. Karşılığı vücudumuzdur! Ki bu mağduriyet gözyaşı artık yakîn gözyaşı olsun. Hep birlikte bizi sağaltıp arındıran, temizleyen. İnsanlığın tekamülüne hizmet eden...
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.