Milliyetçilik ve mezhep arasında sıkışmış Kerkük ağıtı

04:0018/10/2017, Çarşamba
G: 18/09/2019, Çarşamba
Kemal Öztürk

Ankara’dan İstanbul’a gidiyordum. Uçakta yanıma bir bey oturdu. Selamlaştık. Türkçesi dikkatimi çekti. “Nerelisiniz?” dedim. “Kerkük” dedi. “Hayatımda en çok etkilendiğim türkü, Altın hızma mülayimdir. Nasıl da insanın ciğerine dokunuyor” dedim.Tebessüm etti. “Sağ olun. Beni mutlu ettiniz” dedi. Birden yüzüne dikkatlice bakınca. “Evet, türkü bana ait. Ben Abdurrahman Kızılay” dedi.Hem büyük üstadı tanıyamadığıma üzüldüm, hem de yan yana oturmak ve sohbet etmekten dolayı çok mutlu oldum.Son görüşüm

Ankara’dan İstanbul’a gidiyordum. Uçakta yanıma bir bey oturdu. Selamlaştık. Türkçesi dikkatimi çekti. “Nerelisiniz?” dedim. “Kerkük” dedi. “Hayatımda en çok etkilendiğim türkü, Altın hızma mülayimdir. Nasıl da insanın ciğerine dokunuyor” dedim.


Tebessüm etti. “Sağ olun. Beni mutlu ettiniz” dedi. Birden yüzüne dikkatlice bakınca. “Evet, türkü bana ait. Ben Abdurrahman Kızılay” dedi.

Hem büyük üstadı tanıyamadığıma üzüldüm, hem de yan yana oturmak ve sohbet etmekten dolayı çok mutlu oldum.

Son görüşüm oldu. Kısa bir süre sonra (2010) vefat etti.

KERKÜK, MEZHEP VE MİLLİYETÇİLİK
ARASINDA SIKIŞIP KALDI

Altın hızma, tüm Kerkük türküleri gibi, bir ağıt olarak kalbimize dokunur. Çünkü Kerkük’ün tarihi ağıt yakılacak kadar acıdır.

Şimdi bu ağıtlara yenilerinin ekleneceği dönemlerden geçiyoruz. Belki Abdurrahman Kızılay yaşasaydı yeni, içli bir türkü daha yakacaktı şimdi.

Kerkük mezhep ve milliyetçilik arasında sıkışıp kaldı. Bir acıdan, başka bir acıya savruluyor.
Dün Kerkük’ten, Erbil’den, Bağdat’tan insanlarla konuştum. Türkmenler, Kürtler, Araplar vardı konuştuklarım arasında. Kerkük’ün kaderi ve geleceği üzerine hepsi kaygılı, hepsi tedirgin, hepsi hüzünlü.

Dört saat içinde Talabani’ye bağlı Peşmergeler, şehri Irak ordusuna teslim etti. O saatten sonra Barzani güçleri küfretmeye, Talabani güçlerini hain ilan etmeye başladılar. Eski defterler açıldı, kan davası hatırlandı.

Haşdi Şabi’nin korkunç üne sahip komutanlarından
Ebu Azrail
,
“Kerkük’e gireceğiz ve çok kan akacak”
demesinden korkan on binlerce Sünni Arap ve Türkmen şehri terk edip, Erbil ve Süleymaniye’ye kaçtı.

Kerkük’te, Erbil’de, Musul’da bana onlarca video izletip, Haşdi Şabi’nin ne kadar vahşi olduğunu anlatan Sünni Türkmenlerin bir kısmı, şimdi onların gelişine seviniyor. Ne acıdır ki, bir zamanlar Türkiye aleyhine savaş naraları atan Başbakan İbadi, şimdi Türkmenlerin ve Türkiye’nin umudu haline geldi.

Kerkük’ün etrafını kuşatan binlerce Haşdi Şabi militanı şehre girmeyecek diye garanti verilirken, boşalan şehre sel gibi akan Irak ordusu içindeki askerler, Haşdi Şabi militanlarından çok mu farklı? Yakında göreceğiz.

KERKÜK ŞİİLEŞTİRİLİR Mİ?
Kerkük Kürtlerin kontrolündeyken, Türkmenlere ve Araplara yönetimde söz hakkı verilmiyordu. Hatta baskı gördüklerini söyleyen Türkmen ve Araplar da vardı. Şimdi Bağdat hükümeti Kerkük’ü ve çevresini ele geçirdi. Artık Sünnilere ve Kürtlere yönetim hakkını onlar vermeyecek.
Hep birlikte göreceğiz, Kerkük Şiileştirilip, tamamen İran’ın kontrolüne geçecek. Tıpkı Bağdat gibi, Telafer gibi, Tikrit gibi, Musul gibi… Nasıl ki, Kürt nüfusu Kerkük’e taşınıp demografik yapı bozulduysa, şimdi Şii nüfus tanışacak sosyoloji yine bozulacak.
Kerkük, kurtulduğu milliyetçilik baskısından, bu kez mezhep cenderesine düşecek. Bitmeyen ağıta devam edecek yani Türkmen ozanları.
KERKÜK KİME AİTTİR?
SORUNLU BAKIŞ AÇILARI

“Kerkük Kürtlerin kalbidir, Kudüs’üdür” demişti Barzani. Erdoğan ve Bahçeli de, “Kerkük Türkmen yurdudur” diyor sürekli. Araplar ise anayasal haklarını gösterip, “Kerkük Irak’ın bir paçasıdır, bölünemez” diyor.

Peki nedir Kerkük gerçekten? Kime aittir?

Bizim tüm sorunumuz şudur:

Etnik ve mezhep temelli tüm bakış açıları ve tüm çözüm önerileri, Irak, Suriye başta, tüm Ortadoğu’da yeni çatışma alanları doğurdu ve doğurmaya devam ediyor. Kerkük bunun en küçük ve tipik örneğidir.
Mezhep açısından bakanların, etnik kimlik açısından bakanların bölge için çözüm önerileri de, stratejileri de kısa sürede iflas ediyor. İflas ederken de coğrafyayı daha küçük parçalara ayırıp, yaşanmaz hale getiriyor.
Kaybettiğimiz şey, yüzlerce yıldır bölgenin temel taşı olan fikirdir: Bu coğrafya çok dinli, çok kültürlü, çok etnisiteli, çok renkli bir yerdir ve tüm bunlara ortak yaşam hakkı verildiğinde ancak huzur bulunur.
Buna, ‘Müslüman bakış açısı’ denir. Tıpkı Osmanlı'da olduğu gibi.
IRAK’IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ
BAĞDAT’TAN BAŞLAR, KERKÜK’TEN DEĞİL

İngiliz ve Fransızların, Sykes-Picot ile yaptığı şey, bu coğrafyayı din, mezhep, etnik kimlik, inanç, aşiret, cemaat kriterlerine göre bölmek, ayrıştırmak ve yönetilmez hale getirmekti. Yüz yıldır acısını çektiğimiz bu haritalara, bu projelere karşı diyeceğimiz tek söz, “Kerkük Türklerindir, Kerkük Kürtlerin kalbidir, Kerkük Arap toprakların parçasıdır” mı olmalıydı? Onların istediği şey de bu zaten.

Kerkük sadece Türklere, sadece Kürtlere ya da sadece Araplara ait bir yer değildir. Kerkük Müslümanlara aittir. Müslüman olan herkesin özgürce yaşadığı ve söz sahibi olduğu yerin adıdır Kerkük. Oradaki petrol de, şehrin ve bölgenin sahibi Müslümanlara aittir. Amerikan, İngiliz, İsrail, Fransız, Alman şirketlerinin ait olamaz.
Kerkük meselesi bir prototiptir. O şehir tek başına hiçbir etnik ve mezhep grubu tarafından yönetilmemeli. Bu kural aynı şekilde Irak’ın bütünü için de geçerlidir.
Irak’ın toprak bütünlüğü Kerkük’ten değil, Bağdat’tan geçer. İşgalci ABD anayasasını bir kenara bırakıp, Irak’ın, mezhep ve ırk ayrımı yapılmaksızın, nasıl iyi yönetileceğini tespit etmekle başlanmalı.
Yani daha büyük vizyona, daha büyük stratejilere, daha uzun vadeli çözümlere ihtiyacımız var.
#Irak
#Kerkük
#Din
#Milliyetçilik