Çok değil bundan üç-dört yıl önce “son dakika” dediğimiz acil kodlu haber yayını ender olurdu. Krizimiz ve büyük sorunlarımız azdı çünkü.
Şimdi neredeyse saat başı telefonumuza “son dakika” alarmı düşüyor. Hepsinde hop oturup hop kalkıyoruz.
İki sebebi var bu durumun:
Birincisi, dünyanın ve ülkenin uğraştığı krizler, sorunlar çok arttı. Gerçekten de insanı alarma geçirecek gelişmeler yaşıyoruz.
İkincisi, “son dakika” uyarısının suyunu çıkardılar. Her şey ve her gelişme acil koduyla yayınlanıyor ki, tam rezalet. Bu yüzden alıştık, sadece hop oturuyoruz.
Şimdi son on günde yaşadığımız krizlere bakalım:
K. Irak referandumu.
İdlip’e operasyon.
Afrin’e operasyon.
Suriye’de çatışmasızlık alanları için Astana görüşmeleri.
Almanya ile kriz.
TEOG’un kaldırılması.
Tüm bu konular hepimizin gündeminde. Bu yüzden de her saat başında bir son dakika düşüyor.
Peki bu kriz konularını nasıl okuyoruz? Nasıl analiz ediyoruz ve çözümlüyoruz? Sonunda sağlıklı bir çözüme kavuşuyor muyuz? En azından anlıyor muyuz?
Benim gördüğüm krizi anlama ve çözümlemede sorunlarımız var. Kriz türleri ve dereceleri farklı farklı olsa da, sorunu çözümleme konusunda yaşanan problemler ortak.
Benim tespit ettiğim ortak nedenler şunlar:
O zaman buna göre davranmak, buna göre konuşmak, buna göre strateji belirlemek lazım. Aslında dostluk değil, müttefiklik vardır. Düşmanlık değil, çıkar çatışması olur. Böyle tanımlamak zorundayız.
Rusya ile bozuştuğumuzda, eteğimizdeki tüm taşları döküp, ne kadar düşman olduklarını dünya âleme anlatmak da, barıştığımızda ‘Putin Reis çok yaşa’ demek de aynı derece yanlıştı. Amerika, Almanya, Hollanda, K. Irak, Suriye, İran, İsrail, Suudi Arabistan ile yaşanan krizler de aynı sorun ortaya çıktı.
Duygusal tepkiler, duygusal demeçler, duygusal kararlar en büyük problemimiz oldu. Söylediklerimizin tersini yapmak zorunda kaldığımızda, önümüze düşen haber kupürlerinin tamamı duygusal tepkilerden oluşan demeçlerdi.
Duygusal tepkilerimizi, hamaset dolu, sloganlarla süslenmiş ve popülizme kaymış bir dil ile ifade ediyoruz. Gazetelerin manşetleri, yazarların köşeleri, siyasilerin demeçleri ve liderlerin tutumu hep aynı yere çıkarıyor bizi.
Son örnek, eğitim politikasının olmamasının neden olduğu krizdir. Sınavları kaldıralım da yerine ne koyacağız? Bunu bilmiyoruz henüz. Çünkü önceden politika belirlenmedi.
Neden her konuda demeç vermek, her konuda bir açıklama yapmak zorunda hissediyor insanlar kendilerini? Dünyada en az konuşan ama en çok iş yapan ülke, İngiltere ve İsrail’dir. Her konuda başrol oynuyorlar ama gören, duyan yok.
İş yapmak için konuşmak, yapacağın hamleyi belli etmek, kendini bağlamak demektir. Biz alakamız olmayan konularda bile demeç verip, kendimizi ortaya atmaya çok hevesliyiz nedense. Sonunda krizleri çözsek yine dert değil. O da olmuyor. ‘Ciddi bir iletişim sorunu var’ demekten artık herkes yoruldu.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.