Bir seçim gezisindeydik. Seçim otobüsünde Başbakan Erdoğan konuşuyordu. Biz de otobüsün içinde, bir grup siyasetçiyle oturuyorduk. Cemil Çiçek ile her zaman tatlı bir atışmamız olurdu. Devlet ve siyaset tecrübesini önemser, konuşturmaya çalışırdım. Konu dava, etik, ilke ve siyaset ilişkisine geldi nasıl olduysa. Şunu dedi bana:
Bu söz, o gün zihnime çok derin işledi.
Aslında siyasetle ilgilenmeye başladığımdan beri, ahlak ve siyaset, dava ve siyaset, din ve siyaset konuları kafamı hep kurcaladı.
Zor bir konu olduğunu biliyordum. Dün yazdığım ‘dava nedir?’ yazısına gelen mesajlardan bunun aslında birçok kişinin kafasında tartışılması gereken zor bir konu olduğunu anladım.
‘Dava nedir?’ tanımından başlayarak, aslında içinde bulunduğumuz durumun izaha ve yeniden yorumlanmaya muhtaç olduğu aşikar. Hele, dava ve siyaset ilişkisini tanımlamak, yerli yerine oturtmak daha büyük bir sorun. Zor bir durum zira, işin içinde ömrümüzün tam ortasında yer alan bir mücadelenin duygusal etkileri çok fazla. Duygusallık da meseleyi rahatça konuşmayı ve tartışmayı engelliyor.
Yine de denemeliyiz.
İskender Paşa camiasının dini önderi Rahmetli Mehmet Zahit Kotku’nun öğrencilerinden olan Turgut, Korkut Özal ve Necmettin Erbakan’a siyasete girme izni verildiğinde, aslında sürdürdükleri davalarına destek olması için siyaset yapmalarına müsaade edilmişti. Yani siyaset, dava için bir araçtı Kotku için.
Dava ise (muğlak da olsa) daha ulvi, daha kutsal, daha uhrevi ve daha üst bir kimliğin ifadesi olan mücadele yoludur. Bu yolun nasıl ilerleyeceği ve nasıl şekilleneceği ise davanın önderi/lideri tarafından belirleniyordu.
Mısır’da İhvan, Pakistan’da Cemaati İslami, Tunus’ta, Nahda, Lübnan’da Hizbullah, Cezayir’de FİS, Fas’ta Adalet ve Kalkınma Partisi, dava ve siyaset arasında gidip gelen, zaman zaman sıkışan, bazen başarılı, bazen de başarısız olan hareketlerdir.
Tüm hareketler için can alıcı soru şuydu:
Bu soruya tüm hareketler, “elbette davanın ilkeleri geçerli olur” diye cevap verdi. Ama sadece prensipte. Realitede ise bu kural işlemedi. Bunun en tipik örneği İhvanı Müslimin hareketinin içine düştüğü durumdur.
İhvan, ‘dava’ kavramını tüm İslam dünyasına yayan fikir ekolüdür. Ancak yıllarca emek verdiği hareketlerinin siyasette yaşadığı açmazları ve tıkanıkları bir türlü aşamadılar. Siyasetin doğası, davanın ilkeleriyle çakıştı ve İhvan bunu çözecek formüller bulamadı. Ayrıca siyasi liderlikle, davanın liderliği farklıydı. Sonunda İhvan ve kurduğu parti, Özgürlük ve Adalet Partisi acı bir şekilde kaybetti.
Milli Görüş hareketi dünyada bu konuyu başarıyla çözümleyen hareket oldu. Rahmetli Erbakan, Zahit Kotku’nun ölümünden sonra davanın önderliğini ve siyasi liderliği kendi uhdesinde birleştirmek istedi. Bu yüzden de davanın önderliğini (şeyhliğini) yapan rahmetli Esat Coşan ile yolları ayrıldı. Esat Coşan, Erbakan’a isim vermeden, “tekkeyi terk eden müridi mürtetlere yazıklar olsun” dedi.
Erbakan Hoca, dava ve siyaseti şahsında birleştiren, ‘siyasi ve manevi bir lider’ olarak yoluna devam etti. Ancak daha sonra Refah Partisi’ndeki kötü gidişatı eleştiren ve partiden ayrılan, Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarını, bu kez kendisi, ‘davaya ihanet etmekle’ suçladı.
Soğuk kanlı şekilde düşünelim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.