Büyük hayallerimiz vardı. Büyük ideallerin peşinden koşan insanların, küçük ihtiraslara kurban edilen hayalleriydi bunlar.
Dünden beri bu insanların hüzünlü hikayelerini dinliyorum. ‘Milli medya teknolojileri üretmek için bir babayiğit aranıyor’ konulu yazımdan (7.11.2017) sonra arayan, mesaj atan, mail gönderen birçok insan, kurduğu hayalleri ve ardından yaşadığı hayal kırıklığını anlattı. Bu ülke için, bölgemiz için, insanlık için kurulmuş hayallerdi bunlar.
Gençler, girişimciler, idealist insanlar, üretmek, keşfetmek, yenilik yapmak, daha da güçlü bir ülkeye sahip olmak için çaba gösteren ne çok insan varmış. Ve ne kadar çok insan sesini duyuramamış, gölgede kalmış, bir ele tutunamamış.
Bu kaçınılmaz bir kader midir?
Kısır bir döngü içinde sürüp giden bu tarihin akışı değişmeyecek mi? Tanzimat’tan bu yana, vatan severlerin ve ikbal severlerin mücadelesi bitmedi. Şehirlerimiz, iş dünyamız, kurumlarımız, bürokrasimiz, devletimiz… hepsi aynı kısır kavgaya şahitlik etti.
Bu sıra çok üzerinde konuşuyoruz, şehirlerimizi perişan eden şey nedir mesela? Dünya markası olsun diye çaba gösteren insanların karşısına, muhteris, aç gözlü, daha çok kazanmak için uğraşan kifayetsizler çıkıyor. Sonra imar planları değişiyor ve şehirler betona boğulup perişan ediliyor. Küçük ihtiraslar, büyük hayallerin önüne geçerken, hepimiz izliyoruz ve sonra da hayıflanıyoruz.
Bir kurumu dünya markası yapmak isteyen, bu ülkeye yakışır güçlü bir yapıya dönüştürmek isteyen bürokratların, yöneticilerin, idealist insanların yaşadıklarını gidin Ankara’da dinleyin. Dün yine birkaçını dinledim. Bir kifayetsiz muhterisin koltuğunu sağlama almak için, terfi etmek için, ek göstergesini arttırmak için, nasıl büyük hayalleri katlettiğine bu gözler çok şahit olmuştu zaten.
Memur olmak istemeyip, proje üreten, fikir üreten, hayal kuran insanlar da devletin gri, soğuk duvarlarına çarpıp dönüyor. ‘Ankara’da bir dayısı olmayanın hali böyle olur’ diye de umutsuzluğa kapılıyor bu insanlar.
Her şeyi devletten bekleyen özel sektör de bundan çok farklı değil. Devlet garantisi olmadan, devlete sırtını dayamadan elini taşın altına sokmak istemiyor kimse. ‘Devlet versin, biz yapalım, biz kazanalım’ dedikçe, bir arpa boyu yol alamaz bu ülke. Son yıllardaki büyük projelere, yatırımlara bakın. Hepsi devlet garantisi ile yapılıyor. Bu mu özel sektör, girişimcilik?
Bana haber gönderen büyük holdingler oldu dünden beri. ‘Cumhurbaşkanımız istesin hemen girelim bu projelere’ diyorlar. Neden? Neden özel sektörün yatırımı, projesi için Cumhurbaşkanımız arayacak ki? Milli bir proje yaptığınızı, bu ülke için bir şey yaptığınızı düşünüyorsanız, kimseye sormanıza, kimsenin de aramasına bakmadan öne atılmanız gerekmez mi?
Herkesin şikayet ettiği konular bunlar. Ne ilginçtir ki sorumluluk sahipleri de şikayetçi. Neden çözemiyoruz, bunu anlamış değilim.
Yıllar önce Kanada’da 28 Şubat baskısından, ekonomik bunalımdan kaçan insanlarla karşılaşmıştım. ‘Neden dönüyorsun?’ demişlerdi bana. “Borcum var. Bu ülkeye, bu millete ödemem gereken borcum var” demiştim.
Bugün yurtdışına giden, gitmek için uğraşan inşaların sayısı yine arttı. Onlara da şunu demek isterim:
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.