Modernizm insanı bireyselleştirdi. Toplumdan, aileden kopardı. Tek başına bıraktı. Yıllarca bireyselliği eleştirdik.
Şimdi daha vahim bir durumla karşı karşıyayız.
İnsanlık, dijital yalnızlık dönemine girdi. Vahim olan konu burada başlıyor. İnsan bireysellikten öteye geçerek yalnızlaştı ve bu durumu fark etmiyor. Zira ona gerçek olmayan, sadece dijital rakam ve görsellikten ibaret sanal bir hayat verdiler.
İnsana başka bir dil öğrettiler. Şekillerden, resimlerden, objelerden ve çizgilerden oluşan bir dil. Onunla ifade ediyor kendini artık. Başka türlü gülüyor. Başka türlü kızıyor. Başka türlü seviniyor. Bu hayatın refleksi, tepkisi, algısı ve davranışı başka türlü.
Bir odadan çıkmadan ona dünyanın her yanını gezme, görme ve orada bulunma imkanı sundular. Sokaklarında dolaştırdılar, dağlarının zirvesine çıkardılar, denizlerinde gezdirdiler. Sanal gerçeklik, insanın asıl gerçekliğine dönüştü.
Ölümleri piksellerle, grafiklerle ve 720p boyutlarında ifade etmeye başladılar. Duygulara dokunmadan, sayısal bir veriye dönüştü insanın ölümü. Vicdan bu nedenle hapsedildi HD ekranların arkasında.
Dijital devrim, insana her şeye ulaşabilme, her şeyi öğrenme ve her şeyi söyleme kudreti verdi. Tarih boyunca, bir kişi kendini hiç bu kadar muktedir ve hiç bu kadar cüretkar hissetmedi.
Kralların, sultanların, başkanların sadece bir sayısal hesap olduğu, ona ulaşabilme, onunla konuşabilme, hatta ona hakaret edebilme özgürlüğünü, hiçbir dönemde bu kadar kolay elde edememişti insanoğlu.
Dijital devrim, biraz çabalarsa ona ‘tanrı’ olabileceğini bile öğretti. Dünyanın en kudretli devletlerini, sistemlerini öldürebilecek (shut down) bilgileri cömertçe verdiler.
İstediği maskeyi kullanıp bir gün rock yıldızı, bir gün kral, bir gün üstün zekalı bir bilim adamı, bir gün isterse korsan olabilirdi. Tanrı bile kullarına böylesine güç vermemişti. O yüzden, kendini ‘tanrı’ yerine koyması için güçlü gerekçeleri vardı ‘dijital insanın’.
Her gün, her saat kendini yeniden doğurabilir, öldürebilir, her gün bir başka ülkede yaşayabilir ve bir başka insan suretine girebilirdi.
Yalnız olduğunu iddia edenlere şaşıyordu. Yüzbinlerce, milyonlarca takipçisi vardı. İşte onlarla konuşuyor, gülüyor ve eğleniyordu. Onları birilerine saldırmaya, öldürmeye, sevmeye ve ağlamaya ikan edebiliyordu. Bunun neresi yalnızlıktı?
‘Gerçek hayat’ denen şey, görece bir bakış açısıydı dijital insana göre. Gerçek hayat burada, dijital dünyada devam ediyordu. Ölümsüzlüğü arayan tüm simyacıların, tanrı kralların elde edemediğini bahşetmişlerdi ona. İnsan tarihinin tecrübelerini, kurallarını, ahlaki değerlerini ve sınırlarını kabul etmiyordu bu yüzden.
İnsan, uzayda kurmayı başaramadığı kolonilerini, sanal olarak kurduğu bir dünya keşfetti. Fiziken ölse de, onun sanal kimliği, adı, hesabı yaşayabiliyor. Üretiyor ve etki edebiliyor.
Bu geçici bir sorun. Yakında onu da çözecek yapay zekalar. Dokunacağı bir insan kopyası (avatar) yapacaklar. O zaman yalnızlığı tam olarak unutacak. Sonra da bu kavram, dijital sözlüklerden çıkartılacak.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.