İçine güçlükle girdiği takım elbisenin verdiği yabancılaşma hissiyle boğuşurken bir taraftan da tuza değmiş koruk gibi terliyordu. Avuçlarının içi yanıyor, başı dönüyor, gözlerini yerden kaldırmaya cesaret edemiyordu. Bir takım uğultular dolduruyordu kulağını.
‘Tabii askerlik mesleğinin de eski tadı kalmadı efendim. Ben bölüğü yönetirken böyle potinler pırıl pırıl, kamuflaj tertemiz olmazsa üç saat ceza verirdim. Şimdi değişti her şey.’
İster istemez çoraplarına baktı. Pırıl pırıl olup olmadıklarına. Nedense şu hafif transparan olanlardan vermişti tezgahtar. ‘Madem önemli gün, bu daha iyi olur abi tabii’ demişti sırıtarak.
Kamuflaj kelimesine takıldı aklı. Henüz askerliğini yapmamıştı. O yeşilli kahverengili tuhaf kıyafetin içinde hayal etti kendini. Mutlaka iki beden büyük bir tane vereceklerdi. Asker kostümü giymiş bir çocuğa dönecekti böylece. Sanki asker kostümü giyenlerin hepsi çocuk değilmiş gibi gülümsedi...
Başını kaldırınca annesini gördü. Fısır fısır bir muhabbete koyulmuşlardı Merve’nin annesiyle.
‘Ah Merve, ne işler açtın başıma’ diye düşündü. Şu gerginlik sürerken aynı dakika içerisinde iki kez gülümseme başarısı göstermesine şaşırdı ikinci kez gülümserken.
Merve dedi mi gülümsemesini saklayamıyordu ki...
Niye böyleydi bu? Çünkü ‘söyle bakalım beni nasıl seviyorsun’ sorusuna ‘Yıldız Tilbe’nin Kardelen’i gibi’ diye cevap veren kızın adıydı Merve. Birden hayatın acemisi olmuştu o cevap karşısında. Birden hayat ve kadınlar ve aşk ve başka şeyler hakkında bildiği her şeyi unutmuştu. Dur bakayım nasıldı sözler: ‘Ne masal ne rüya... Varlığın şiire benzer, ruhumu gezer / Adını her söylemende aklımı alıyorsun / Ne olur hiç gitmesen benden’
‘Efendim tabii, bariz bir yaşayış, bariz bir kültür farkı var ailelerin arasında. Malum evlilik kurumunda sadece çocuklar değil...’
Kulaklarındaki uğultu arttı, zonklamaya dönüştü. Ne demişti Merve: ‘Babam evet, sert adamdır. Sonuçta asker. Ama yumuşar inşallah. Seninle her şeye razı olduğumu biliyor. Biraz afra tafra yapacak ama geçer herhalde.’
‘Bariz bir yaşayış, bariz bir kültür farkı’ lafına takılı kaldı o zonklama. Başını güçlükle kaldırıp babasının oturduğu tarafa baktı. Çizgili kahverengi takım elbisesine, berber Hacı Mehmet amcaya ‘kız istemeye gidecez, ona göre çevir’ diyerek kestirdiği sakallarına... Her şey tamamdı ama Almanya’dan memlekete hatıra fotoğrafı gönderen işçi oturuşuydu babasının oturuşu, o rahat esnaf oturuşu kaybolmuştu...
Babasının ‘Tahtakale’de evet’ deyişini duydu o esnada, ‘çekirdekten yetiştik. Şimdi bilhassa Ortadoğu’ya ihraç ediyoruz gömleklerimizi. Şükür işlerimiz yolunda. Benimkine ‘gel otur şu sistemin başına, yoruldum artık’ diyorum ama o ille de okulda kalacağım, sosyolog olacağım diyor. Eh, çocuklar mutlu olsunlar da, gerisi ne olursa olsun. Varsın azıcık daha yorulalım.’
Merve’nin babasından ‘öyle öyle, haklısınız’ onayı gelmeyince arttı kulaklarındaki zonklama. O yüzden ‘efendim, bugün bir akademisyen maaşıyla yuva kurmak kolay mı, geçim kolay mı’ cümlesini güçlükle seçebildi.
Erenköy’ü geçtiklerinde ‘beğenmediler oğlum bizi’ diyerek ölümcül sessizliği bozdu babası, ‘albay malbay ama iyi insan değil. İyi insan olsa çocuğunun mutluluğunu düşünür.’
Arabanın arka koltuğunda iyice büzüşmüştü. Terlemesi geçmiş, zonklaması artmıştı. Babasına ‘radyoya biraz ses verir misin’ dedi. Çünkü Yıldız söylüyordu: ‘Her ayrıntım sayıklıyor / Sükunetim deliliğimden / Aşk yok olmak diyor biri / Yar ben yokum yok zaten’.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.