Hasbünallahi ve ni’mel vekil

04:003/09/2017, Pazar
G: 17/09/2019, Salı
İsmail Kılıçarslan

Bazısı baba yadigârı olan bıçakları iki gün önceden ayaklı masatta bilemişti zaten. O sabah sert deriden yapılma bıçak kemerini beline doladı. Daha kara geceydi. Salona baktı. Kızının mışıl mışıl uyuması gereken somyaya takıldı gözü. Somyanın kimsesizliğini garipsedi. Çaresiz büktü boynunu. ‘Bu da geçer inşallah’ dedi.Sabah ayazı yüzüne yüzüne çarpıp biraz dağıttı hüznünü. Usul usul yürüdü. Yürüdükçe bıçak kemeri hışırdadı, gün çatladı. Altındağ sırtlarından Çankaya’ya doğru onlarca kez sarıp boşalttı,

Bazısı baba yadigârı olan bıçakları iki gün önceden ayaklı masatta bilemişti zaten. O sabah sert deriden yapılma bıçak kemerini beline doladı. Daha kara geceydi. Salona baktı. Kızının mışıl mışıl uyuması gereken somyaya takıldı gözü. Somyanın kimsesizliğini garipsedi. Çaresiz büktü boynunu. ‘Bu da geçer inşallah’ dedi.

Sabah ayazı yüzüne yüzüne çarpıp biraz dağıttı hüznünü. Usul usul yürüdü. Yürüdükçe bıçak kemeri hışırdadı, gün çatladı. Altındağ sırtlarından Çankaya’ya doğru onlarca kez sarıp boşalttı, boşaltıp sardı yükünü.

Babasının öğrettiği iki meslek vardı İhsan’a. Biri kasaplık, diğeri suskunluk. Senenin altı ayı mezbahalarda iş varsa altı ayı yoktu. İşte Altındağ’da, son kalan gecekondulardan birinde geçinip gidiyordu yine de. Allah’ın bugününe de, her gününe de şükürdü. Aç’ın mezarı yoktu ya. Yeter ki sıdk ile rızkını arasın insan.

Bayram namazını kılıp kapıda Mehmet Ali Bey’i buldu. Elini öptü. ‘Bayram mübarek olsun’ dedi. Mehmet Ali Bey her geçen yıl biraz daha yaşlanıyor, her geçen yıl biraz daha çöküyordu. Ne demişti bakalım geçen sene çocukları: ‘Baba, bahçede kurban işi mi kaldı Allah’ını seversen. Veriyorsun vekâleti, kolilere doldurup kapına getiriyorlar. Biz de öyle yapalım artık.’ Mehmet Ali Bey dik adamdı. ‘Ben ölünce siz öyle yaparsınız’ deyip kestirip atmıştı.

Tekbirler getirilirken irice danayı ıh deyip çökertti yere. ‘Bismillah Allahuekber’ deyip tek çekişte aldı canını hayvanın. Eziyetsiz, üzüntüsüz. ‘Hey maşallah’ dedi Mehmet Ali Bey, ‘yine hiç eziyet çekmedi hayvancağız. Yaşa sen evlat.’

Yarım saat içinde derisini, işkembesini, bilmem nesini halledip dörde böldü hayvanı. Sıra Emine Ablaya geldi yani. ‘Oğlum şurasını bi bana ver bakayım’dan başlayıp ‘aman diyeyim yağını da üstünde bırak ki kıyması güzel olsun’a kadar ilerledi mesele. Bir saate de incesi bitti yani.

‘Hadi bayram sofrasına’ dedi Mehmet Ali Bey ama her zamanki gibi müsaade istedi İhsan. Etin hürmetlice bir parçası ile kesme parasını alıp, el öpüp düştü yola.

‘Kasap, az bir dur hele’ dedi az aşağıda bir kadın sesi, ‘koyunu kaça kesiyon?’ ‘Ne verirsen ablam?’ dedi İhsan, ‘koyun kesmeye ne var?’

Çok konuştuğu için hayat hikâyesini mecburen öğrenmek zorunda kaldığı yaşlıca dul kadının yönlendirmesiyle iki koyun daha kesti o gün İhsan. ‘Allah bereket versin’ diyerek ne verirlerse aldı usulca.

Eve döndüğünde vakit öğleyi aşmıştı. Etleri ve paranın çoğunu hanıma verdi, yundu, üzerini değiştirdi. ‘Ben kıza gidiyorum, sen de gelirsin işin bitince’ deyip çıktı evden.

Dik bir yokuşu tırmanırken soluklanma ihtiyacı hissetti. Bayram nedeniyle kapalı olan bir perukçunun vitrinine takıldı gözleri. Renk renk, çeşit çeşit peruklar. Sarılar çoğunluktaydı. Baktı, baktı, baktı...

Bir oyuncakçıya girdi sonra. Ucuz ama oldukça güzel bir bebek seçti.

Çok sevindi kızı bebeği görünce. İhsan, çok sevindi kızını görünce.

‘Bugün bayram ya baba, bari bugün bıraksalardı’ dedi. ‘Bırakmadılar ama işte ben geldim kızım. Annen de gelir birazdan’ dedi İhsan. Sesindeki hüznü bastırmak, gözünün ucuna kadar gelen yaşları orada tutabilmek için büyük bir mücadele veriyordu. Kalktı, odada az dolandı.

‘Sana resimlerimi göstereyim mi? Hemşire ablalar çok beğeniyor’ dedi kızı. Usulca oturdu yanına İhsan. Resimlere baktı. Bütün resimlerde bir kız çocuğu anne ve babasının elinden tutuyordu. Kiminin arkasında bir dağ, kiminin yanında bir dere, kimisi bomboş. Ama hep anne, baba ve kız. Böyle saçları beline kadar gelen, gözleri iri iri bir kız.

‘Afferin benim kızıma’ dedi İhsan. Alışkanlıkla elini başına koyup okşamak istedi. Kızı, çekiverdi başını. Ardından bunu niçin yaptığını açıklama ihtiyacı hissetti: ‘Saçlarım yok ya.’

Dudaklarını ısırdı İhsan. ‘Hasbünallahi ve ni’mel vekil’ dedi rahmetli babasından öğrendiği gibi. Sonra boşluğa doğru tekrarladı: ‘Hasbünallahi ve ni’mel vekil.'

#Çankaya
#İhsan
#Resim
#Kurban
#Bayram