Evet, yine uyuşturucu meselesi

04:0011/11/2017, Cumartesi
G: 18/09/2019, Çarşamba
İsmail Kılıçarslan

Zira mesele çok ciddi. O derece ciddi ki ‘2016 yılında uyuşturucu kullanımına bağlı ölüm’ konusunda gerilediğimiz yaş on üç. ‘Resmi olarak’ uyuşturucuya verdiğimiz kurban sayısı altı yüz on bir. ‘Resmi olarak’ diyorum zira bazı sentetik uyuşturucuların kanda tespiti oldukça zor olduğundan pek çok ölüm kayıtlara ‘kullanıma bağlı ölüm’ olarak değil ‘kalp krizi’ olarak geçiyor. Uzmanlar bu rakamın böylelikle 4.000 civarında olabileceğini söylüyorlar. ‘Etki altında ölüm’ istatistiğini bilmiyoruz bile.

Zira mesele çok ciddi. O derece ciddi ki ‘2016 yılında uyuşturucu kullanımına bağlı ölüm’ konusunda gerilediğimiz yaş on üç. ‘Resmi olarak’ uyuşturucuya verdiğimiz kurban sayısı altı yüz on bir. ‘Resmi olarak’ diyorum zira bazı sentetik uyuşturucuların kanda tespiti oldukça zor olduğundan pek çok ölüm kayıtlara ‘kullanıma bağlı ölüm’ olarak değil ‘kalp krizi’ olarak geçiyor. Uzmanlar bu rakamın böylelikle 4.000 civarında olabileceğini söylüyorlar. ‘Etki altında ölüm’ istatistiğini bilmiyoruz bile. Varın tehlikenin boyutunu siz hesap edin.


Uyuşturucu ile Mücadele Daire Başkanlığı’nın verilerine göz atalım mı? Uyuşturucu bağımlısı sayısı 2016 yılında 200.000 kişi olarak tespit edilmiş ki bu rakam bir önceki yıldan %28 daha fazla. Yani günden güne, aydan aya, yıldan yıla ışık hızından daha fazla yayılan bir bağımlılık durumu söz konusu.

Verilerin devamı da can sıkıcı. Kullanıma bağlı ölümlerin %90’ı 35 yaş altı, %30’u 20-24 yaş aralığında. ‘Uyuşturucuya 13-17 yaş aralığında başladım’ diyen kullanıcıların oranı ise %84.

Burada bir duralım.

Uyuşturucu ile mücadele konusunda ciddi gayretleri olan Avukat Murat Keçeciler’le dertleştik geçenlerde. Diyor ki ‘uyuşturucu ile mücadele edilmesinin ilk ve en önemli adımı uyuşturucu kullanımının çok ciddi bir sorun olduğunun kabul edilmesidir. Türkiye’de henüz, uyuşturucu ile mücadele edilmesinin önemine inanılan bir düzlem yok.’

Keçeciler keşke haksız olsa, ama değil. Türkiye’de uyuşturucu ile mücadeleden anlaşılan şey ‘torbacıyla mücadele’ çünkü. Polisiye tedbirler elbette çok önemli, ama asla yeterli değil.

Yeşilay’ın canhıraş şekilde, Milli Eğitim ve Aile Bakanlığı’nın ellerinin uçlarıyla yaptığı çalışmalardan olumlu sonuçlar almanın henüz bir mümkünü yok. Çünkü hem nitelik hem de nicelik olarak yetersiz bir mücadele dili ile olmuyor bu işler. Dolayısıyla ‘önleyici eğitim’ konusunda bir şey yapabilmiş değiliz.

Uyuşturucuyu bırakmak isteyen bağımlıların tedavi ve rehabilitasyonu ile ilgilenen hastaneler konusundaki durum da çok iç açıcı değil. Tesisler de, uzman sayıları da, yatak kapasitesi de henüz istenen düzeyde değil.

Burada da bir duralım.

‘Türkiye’de uyuşturucu ile mücadelede en çok zorlanılan yer neresi’ diye sorsanız duraksamadan ‘ailelerin eğitimi’ derim. ‘Benim çocuğum asla uyuşturucu kullanmaz’ cümlesi kadar uyuşturucuyu meşrulaştıran bir başka cümle yok. Çok basit bir takım tedbirlerle çocuğunun uyuşturucu kullanıp kullanmadığını anlayabilecek aileler, çocuğuna uyuşturucu kullanımını konduramadığı için durum ancak ‘bağımlılık’ haline geldiğinde uyanabiliyor. Eh, geç kalınmış oluyor tabii.

Bir ‘ara çağrı’ olarak şunu şöylece demek isterim: Abi, abla, amca, teyze... Senin çocuğun da uyuşturucu kullanıyor olabilir. Çünkü artık uyuşturucu erişimi çok kolaylaştı. Çünkü artık uyuşturucu kullanım yaşı çok düştü. Çünkü artık ‘bağımlılık geliştirme’ meselesi dünyanın en mühim meselesi.

Bir başka mesele, uyuşturucu ile mücadelede çağdışı bilgilerle hareket etme meselesi. ‘Uyuşturucu, uyarıcı, halusinojen, sentetik uyuşturucu, yatıştırıcı’ gibi kavramları dahi birbirinden ayırt edemeyecek bir bilgi düzeyiyle nasıl mücadele edeceğiz uyuşturucuyla? ‘Kullanıma bağlı ölüm’ dediğimizde neyi, ‘etki altında ölüm’ dediğimizde neyi, ‘kalıcı hasar’ dediğimizde neyi, ‘düşüş’ dediğimizde neyi kastettiğimiz konusunda bilgisizken nasıl üstesinden geleceğiz uyuşturucu alışkanlığının? Esrarla kokainin, meth ile flakkanın ‘aynı’ olduğunu düşünüp hepsini ‘uyuşturucu torbasına atmak’, uyuşturucu ile mücadele etmenin değil, etmemenin ilk adımı.

Türk medyasının basma kalıp habercilikle, yani aslında cehaletle önümüze koyup durduğu ‘uyuşturucu kötüdür’ haberleri ise tam fecaat. Belki uzun uzun bir yazının konusu.

Bir başka sorun, internetten uyuşturucu satışının ulaştığı korkunç tabloyla mücadele edilemiyor oluşu. ‘Darknet’ denilen internet karaborsası ile bir mücadele yürütülüyor ve haberimiz yoksa tabii onu da bilemem.

Bütün bunları aslında niçin anlatıyorum biliyor musunuz? Türkiye maalesef ‘inisiyatifi sadece siyasi iradenin talimatıyla alabilen’ bürokratların, memurların, STK’ların, bakanlıkların ülkesi. Siyasi irade, her geçen gün daha da devasa bir sorun haline gelen uyuşturucu işi ile etkin bir mücadelenin fitilini ateşlerse belki rakamları durdurabilir, belki mücadele etkinliğini artırabiliriz.

Belki bu sayede Milli Eğitim Bakanlığı ‘uyuşturucu ile mücadelede acil eylem planı’ yapar, belki Aile Bakanlığı ‘ailelerin uyuşturucuya karşı bilinçlendirilmesi’ işini ciddiye alır, belki Yeşilay’ın ‘uyuşturucu ile mücadele bütçesi’ artırılır, hatta belki bakarsınız Diyanet İşleri Başkanlığı 4-5 tane ‘uyuşturucu ile mücadele hastanesi’ kurar, hatta ve hatta bazı alim ve hocalarımız ‘zaten dindar ailelerin zaten dindar çocuklarını bir başka dindarlıkla donanmış hale getirmek’ yerine ‘uyuşturucu kullanan dezavantajlı çocukların rehabilitasyonu’ alanında gayret sarf etmeye başlarlar...

Yoksa 2016’da 4.000 civarında olan ‘kullanıma bağlı ölüm’ sayısı 17’de 8.000, 18’de 11.000 bin, 23’te 25.000 olacak.

Bu tablonun korkunçluğunu daha nasıl anlatabilirim, bilmem ki...

#Türkiye
#Gençlik
#Uyuşturucu
#Zararlı Madde