CeKa

04:0013/08/2017, Pazar
G: 17/09/2019, Salı
İsmail Kılıçarslan

Onun gibi adamları çocukluğumun Ankara’sından hatırlarım en çok. Yere sağlam basan, sözünde duramazsa ölecek gibi olan, sevdiğini karşılıksız ve ölümüne seven adamlar. Kara kavruk, mert, müdanasız adamlar. Elinden her iş gelen adamlar.Size CeKa’yı anlatmanın bir yolunu bulmalıyım.‘Gomunizm kovaladık diye ODTÜ’den attılar ya la bizi İsmail abi’ cümlesiyle başlayalım o halde. Dikkat isterim. Standart bir ‘Angara bebesi’ olarak o imkansızlıklar içinde ODTÜ’yü kazanabilmek için öyle böyle değil zehir

Onun gibi adamları çocukluğumun Ankara’sından hatırlarım en çok. Yere sağlam basan, sözünde duramazsa ölecek gibi olan, sevdiğini karşılıksız ve ölümüne seven adamlar. Kara kavruk, mert, müdanasız adamlar. Elinden her iş gelen adamlar.

Size CeKa’yı anlatmanın bir yolunu bulmalıyım.

‘Gomunizm kovaladık diye ODTÜ’den attılar ya la bizi İsmail abi’ cümlesiyle başlayalım o halde. Dikkat isterim. Standart bir ‘Angara bebesi’ olarak o imkansızlıklar içinde ODTÜ’yü kazanabilmek için öyle böyle değil zehir gibi kafaya ihtiyaç var.

Okuldan kovulunca İstanbullar, şuralar buralar. Video kasetlerin altın günleri. Haftada iki filmin çekildiği demler. CeKa nasıl olduysa sektöre girmiş. Onun gibi bir keser, bir avuç çiviyle ev yapabilme becerisine sahip adamlara hastadır filmciler. Hemen cevheri fark etmişler tabii. ‘Yağmur yağdırılacak CeKa, şuraya çadır kurulacak CeKa, şu siperi bir kazıver CeKa.’


‘Yapamam’ kelimesi lügatinde yok. Hepsine ‘olur’ demiş ve her ‘olur’ dediğini mutlaka hayata geçirmiş. Olmuş sana zımba gibi bir set amiri.

Eh, Türkiye’de film işi demek aynı zamanda birçok kötü alışkanlığa kolayca tutulabilmek demek. Serde Angara bebeliği de var zaten. Esip savurmaya müsaitsin yani. Toprağın öyle. İçmeye başlamış CeKa. Ama ne içmek. ‘Küp olsa çatlar’ derler ya, aynen o hesap.

Sonunda iş, evlerden ırak, ispirtoya kadar ilerleyince tedaviye yatırmışlar CeKa’yı. Diazemlerden diazem beğendirmişler. Normal dozu iki tablet, buna altı tablet çakmışlar. Birdi, ikiydi derken... I-ıh. Kurtulamamış illetten. Her hastane çıkışı gitmiş bir tekel bayiine.

Sene 87 falan. Hastaneden son çıktığında Kızılay’a inmiş. Bilen bilir, eski turuncu büfelerden birine yönelmiş. Ya ‘köpek öldüren’ alacak ya ispirto. Büfeye yanaşırken bir yaşlıca amca kesmiş yolunu. ‘İçme şunu be evlat’ demiş. ‘İçmeyeyim de, dayanamıyorum amca’ demiş bizimki. ‘Dayanamıyorsan oruç tut evlat’ demiş amca. ‘Tutayım amca’ demiş CeKa. ‘Söz mü?’ diye sormuş amca, ‘canın her bu illeti çektiğinde oruç tut. Hatta sen Peygamberimiz(sav)’in sünnetine uygun olarak her pazartesiyle her perşembe oruç tut. Söz mü?’ ‘Söz’ demiş CeKa. Dedik a serde Angara bebeliği var diye. O sözü hiç yere düşürmemiş. 30 yıldır ‘pazartesi-perşembe orucu’nu bıraktığını ne bilen var ne gören.

Sonra. Sonrası hayat gailesi. Setleri bırakmış, taksicilik yapmış. Oğlu avukat çıkmış, kızı tıp okuyor falan. Çok nadiren, hiç kıramayacağı yapımcılar ‘sete gelir misin?’ dediğinde ekibi toplayıp geliyor. ‘Hiç kıramayacağı’ şu demek. Bir, namaza gitmesine izin verecekler; iki, yapımcıların ‘iyi insan’ olduğuna emin olacak.

Şimdi Bosna’da beraberiz CeKa’yla. Bazen usulca koluma girip ‘hadi gidek la İsmail abi’ diyor. ‘Gidelim’ diyorum. Usul usul yürüyüp bir Bosna camiinde namazları kılıyoruz. Camiden her çıktığımızda ‘Allah anandan, babandan, atandan razı olsun. Sayende camiye geldik’ diye dua ediyor. Beni camiye getiren kendisi değilmiş gibi.

Arada beni yazı yazarken yakalıyor. ‘Beni de yaz la İsmail abi. 15 Temmuz gecesi Emniyet'e, Genelkurmay'a nasıl gittiğimizi yaz’ diyor. ‘Angara bebesi nasıl olunurmuş onu yaz la’ diyor. ‘Dur ben sana bir çay yollayayım da yazında benden söz et’ diyor.

Gülümsüyorum her seferinde. Çünkü şimdi onu yazdığımı görünce ‘la İsmail abi, meşhur etmişsin ya la bizi’ diyecek. Sonra usulca koluma girip ‘hadi gidelim’ diyecek. İkindiye akacağız. Yolda bana ‘adı Türkiye olmayan her memleket gavur memleketidir değil mi?’ diyecek. Gülümseyeceğim buna da. Sette çok zor bir işin üstesinden gelmek için ‘çikolatamı alırım ama’ diyerek rüşvet isteyecek, ‘çikolata kolay’ diyeceğim.

Fakat en çok şuna üzüleceğim. Hikayesi hakiki böyle adamlar niçin giderek azalıyor? Niçin her yanımız standart, daha da standart, daha da standart insanlarla doluyor? Bu güzel abileri kim, niçin üzüyor? Niçin çekiliyorlar hayatımızdan?

Neyse. Bu soruların cevabı yok. Ben iyisi mi varayım da CeKa ile Bosna’nın dillere destan gece hayatına akayım. Sinanova Tekkesi bizi bekler zira.

#Türkiye
#CeKa
#ODTÜ