Bana vereceğiniz görev nedir?

04:0012/08/2017, Cumartesi
G: 17/09/2019, Salı
İsmail Kılıçarslan

Ahmet Tezcan ağabeyin Alija dizisi için yazdığı senaryonun birinci bölümünü okurken yeniden hatırladım o çok mühim meseleyi.İkinci Dünya Savaşı tüm hızıyla sürerken Aliya İzzetbegoviç’i askere almak isterler. Hırvat Naziler yani Ustaşalar ile Sırp Çetnikler arasında sıkışıp kalmış bir Müslüman olan Aliya, bu kirli savaşın bir parçası olmak istemez. Zira bu savaş onun savaşı değildir, hiç olmamıştır. Hem Sırpların hem de Hırvatların Yugoslavya’nın dört bir yanında yaşayan Müslümanların varlığına

Ahmet Tezcan ağabeyin Alija dizisi için yazdığı senaryonun birinci bölümünü okurken yeniden hatırladım o çok mühim meseleyi.

İkinci Dünya Savaşı tüm hızıyla sürerken Aliya İzzetbegoviç’i askere almak isterler. Hırvat Naziler yani Ustaşalar ile Sırp Çetnikler arasında sıkışıp kalmış bir Müslüman olan Aliya, bu kirli savaşın bir parçası olmak istemez. Zira bu savaş onun savaşı değildir, hiç olmamıştır. Hem Sırpların hem de Hırvatların Yugoslavya’nın dört bir yanında yaşayan Müslümanların varlığına saygı duymadıklarını bilir çünkü.


Çareyi, doğduğu topraklara yani Şamats’a sığınmakta bulur. Burada gözlerden uzak şekilde yaşayabileceğini düşünür ama öyle olmaz. Yugoslav polisleri Aliya’yı, rahmetli dedesinin evinde yakalar.

Hikaye uzun. Meraklısı Aliya’nın otobiyografisinden okuyabilir bu kısmı. Aliya, zihnim beni yanıltmıyorsa, iki yıla yakın bir ceza alır. Ağır şartlarda bir işçi-mahkum olarak çalıştırılır. Bu iki yıl boyunca ne sonradan evleneceği ve o sıralarda aşkından tir tir titrediği Hersekli Halida’sını görür ne de hayatının diğer aşkını, yani annesi Hiba’yı.

Sayılı gün bittiğinde tutulduğu hapishaneden bir jip ya da kamyon arkasına atlayıp Saraybosna’ya gelir.

Meselenin ek yerine geldik işte. Aliya, Saraybosna’ya geldiğinde ilk nereye gider dersiniz? Doğruca annesi Hiba’yı görüp ona sımsıkı sarılmaya mı? Hayır. Doğruca Halida’ya koşup hasret gidermeye mi? Hayır. Nereye peki? Arkadaşlarıyla kurduğu ve Yugoslavya Müslümanlarının uyanışını hedefledikleri Miladi Müslümani teşkilatının yönetim ofisine.

Ofiste can dostları Hasan Biber ve Halid Kaytaz’ı bulur. Onlara sarılır ve şunu sorar: ‘Bana vereceğiniz görev nedir?’

Şimdi burada bir duralım. Duralım ve meseleyi doğru anladığımızdan emin olalım. Henüz 20 yaşında bir delikanlı olan Aliya, 2 yıl aradan sonra şehrine döner ve sevdiği kızı ya da annesini görmek yerine doğruca Miladi Müslümani’ye gider.

Eh, 1992 yılında başlayan o amansız soykırım çabasına karşı ülkesine liderliği bu adam yapmasın da kim yapsın?

Bugün ‘bir meselem var’ diyen insan teklerine sormamız gereken soru tam olarak şudur böylece: ‘Bana vereceğiniz görev nedir sorusunu sormaya hazır mısın?’ Sonra başka sorular takip eder bu soruyu: ‘Meselen için nelerden vazgeçebilir, hangi fedakarlıkları yapabilirsin? Lükslerinden, yaşam alışkanlıklarından, özgürlüğünden, hatta canından vazgeçmeye hazır mısın?’

İsmet Özel ‘nöbet yerinde uyuklayan askerin kurşuna dizildiği bir Türkiye hayal ediyorum’ dediğinde onu faşist olmakla suçlayanların atladığı yer burasıdır işte. İsmet Bey de tıpkı Aliya gibi sadece ‘görev’e vurgu yapmaktadır.

Bugün Türkiye’de dar gündelik politikanın esiri olmuş, reelpolitik ile hayat geçirmeyi bir şey yapmak zanneden kim varsa görevini ihmal etmekte, nöbette uyuklamaktadır. Mesele bundan daha büyük, bundan daha önemlidir.

Mesele, bana parası karşılığı söz verdiği tomrukları arabamın Türkiye plakalı olduğunu gördüğünde vermeyen Sırp’ın ‘görev bilinci’ne muadil bir görev bilinciyle donanmaktır.

Bu köşede bunu çokça yazdım ama tekrar ve tekrar yazmaktan vazgeçecek değilim. Bütün ideolojik ve siyasi yönelimlerin ötesinde ifade etmem gerekirse bugün ‘görev isteyen’ insanların tamamının asıl görevi Türkiye ve onun bütün anlamlarıdır. ‘Türkiye’nin var olması ve var kalmasının dünya için anlamı nedir?’ sorusuna cevap aramaktır. ‘Türkiye niçin Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ya da Mısır gibi bir ülke olamaz’ sorusunun peşine düşmektir.

Ne olacaksa, yaşadığı esaretin ardından doğruca inandığı meseleye yönelip ‘bana vereceğiniz görev nedir?’ sorusuna cevap arayan Aliyalar eliyle olacaktır.

Ötesi hamasettir, düz ovada yürümenin yolunu bulamamaktır. O halde soralım: ‘Bana vereceğiniz görev nedir?’

Ne diyordu Ahmet Tezcan: ‘Sen şimdi bu Alija senaryosunun ne olduğunu da sorarsın yeğenim. Alija, TRT için hazırlanan 6 bölümlük bir dizidir. Çekimleri sürmektedir. Çok güzel olacaktır inşallah.'

#Aliya İzzetbegoviç
#Bosna Hersek
#Sırbistan