Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar’ı kapsayacak bir mini körfez turunu başlatmış olacak. Kendisine biçilmiş role aktör yazılmak istemediğini her fırsatta ve gerektiğinde bedelini de ödeyerek ortaya koyan Türkiye, bu kez bir barışın, bir ittihadın, bir ittifakın, bir birlikte hareket edebilme kabiliyetinin imkânlarını arayacak Cumhurbaşkanı Erdoğan eliyle. Dikkat isterim: ‘Bulacak’ demedim, ‘arayacak’ dedim. Zaten şu aşamada asıl ve önemli olan bu arayışın kendisidir.
Bir kez söylemiştim, bir kez daha söyleyeyim. Ben aslında dış politikadan hiç anlamam. Basit bir algoritmam vardır: ‘Gâvurun tam karşısında durunca başarılı bir dış politika uyguluyorsun.’
Ne o, zoruna mı gitti? Gâvura ‘gâvur’ demem zoruna gidiyorsa birazdan okuyacakların daha da zoruna gidecek demektir.
Söz konusu İslam coğrafyasının geleceği olduğunda bir tehdit olarak ortadan kaldırılması gereken ilk gâvur, ilk düşman İsrail’dir. Siyonizm, kılıçtan başka tedavisi olmayan bir akıl hastalığı biçimidir ve mutlaka, bugün olmazsa yarın ortadan kaldırılması elzemdir.
Fakat soru şudur: Müslümanları temsil eden devletlerin sinikliği, gevşekliği, esareti ve özgüvensizliği bu ortadan kaldırmanın önündeki en büyük engel değil midir?
Bağlantılı bir başka soru da şudur: Bugün varlık kaygısıyla, beka kaygısıyla, bilmem ne kaygısıyla küresel emperyalist güçlerin emrinden çıkamayan İslam ülkelerinin beklediği rüzgâr nedir? O rüzgâr nereye, nasıl esecektir?
Şimdi bu soruların cevabını vermeden önce bir soluklanalım ve İbrahim Karagül ağabeyin dünkü yazısından, soruların cevabını çok kolaylaştıracak bir bölüm okuyalım: ‘Batı geriler, Doğu yükselir, Türkiye büyür, yıldızlaşır. Türkiye’nin bugün yaşadığı tam da budur. Türkiye artık büyük ölçekli bir ülkedir, geleceğin dünyasının yıldız ülkelerinden biridir. Şaşırtıcı, hesap bozucu bir yükseliş dönemine girmiştir, bu da beraberinde bir tarih hesaplaşması, bir güç mücadelesi getirmiştir. Türkiye, tarihsel iddialarını bugüne taşımıştır. Bu da, coğrafya üzerindeki hâkimiyet tezlerini sarsmış, bazı ülkelerin hükümranlık alanlarına müdahale olarak öne çıkmıştır. 2050 yıllarına dönük bütün siyasi, ekonomik tezler ve öngörüler, Batı’nın gerilemesine, Doğu’nun yükselmesine, Türkiye’nin yıldızlaşmasına işaret etmektedir. Bugün açıktan ya da örtülü biçimde Türkiye ile çatışmacı bir ilişkiyi tercih eden güçler, ülkeler aslında bugünün değil, geleceğin Türkiye’si ile kavgaya tutuşmuştur.’
Siz çeşitli gerekçelerle ne bileyim mesela Erdoğan düşmanlığınızla, AK Parti karşıtlığınızla, Avrupa ve ABD yanlılığınızla falan kabule yanaşmasanız da ortada basit, yalın, açık bir gerçek vardır: Bütün bir İslam dünyasını derleyip toparlayabilecek, Siyonizm'le ve emperyalizmin her türlüsüyle hesaplaşabilecek tek güç vardır İslam dünyasında. O gücün adı Türkiye’dir. O rüzgârın adı Türkiye’dir.
Ülke olarak bir süredir ödediğimiz bütün faturalar bu yalın gerçekle ilgili olarak masamıza konulmuştur. Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da, Libya’da, Tunus’ta kocaman riskler alarak ‘sizin kurduğunuz bu büyük oyunun bozucusu olmaya niyetliyim’ diyen Türkiye bedel ödemiştir, ödemeye de devam edecektir.
Haydi çekinme. Bana de ki ‘Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da, Libya’da, Tunus’ta’ neyi başardı Türkiye?’ Ben de sana diyeyim ki ‘başarmak ayrı ve bambaşka bir bahistir. Türkiye, sadece niyetini belli ederek bile İslam âleminin dört bir yanında ‘kurucu, kurtarıcı ve oyun bozucu ülke’ olarak değerlendirilmektedir. Bu bile başlı başına büyük bir başarıdır.’
Başa dönersek, Türkiye aramaya devam ederse mutlaka bulacaktır. Aslına bakarsanız Anadolu kıtasının kaderi de tam olarak budur. Sürekli arar ve sürekli olarak bir çaresini, bir yolunu, bir çıkışını bulur. Ve derler ki ‘kaderle kavgaya tutuşan pehlivanın sırtı yerden kurtulmaz.’
Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye Cumhuriyeti adına Körfez turunda aradığı şeyin adı açıktır: İslam dünyasını kavgasız, çekişmesiz, ortak düşmanlara birlikte yönelme kabiliyeti olan bir yer haline getirmek.
Kudüs’te olan bitene Türkiye’nin, İran’ın, Mısır’ın, Suudi Arabistan’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Fas’ın v.b aynı anda çok sert tepkiler verebileceği bir dünya hayalimiz varsa sevdamızın adı Türkiye’dir, Türkiye olmalıdır.
Yaklaşmakta olan yaklaşmaktadır. ‘Küresel güçlerin iğrenç hesaplaşmaları arasında ezilen, mağdur olan, kanı akıtılan Müslümanlar olmasın’ cümlesi bizim için bir anlam ifade ediyorsa ittifakların ve ittihadın yolundaki tüm engelleri kaldırmak için aramaya devam etmek zorundayızdır. Türkiye de tam olarak bunu yapmaktadır.
Çünkü aramaktan vazgeçmezsen sonunda mutlaka bulursun.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.