Son zamanlarda en çok duyduğumuz ve kullandığımız kelimelerden biri de ‘operasyon.’ Terör örgütlerine ve ihanet içinde olanlara yönelik operasyon değil sadece.
‘Vasatların dayanışması’ hayatın her alanında olur. Şu sıralar en çok siyaset dünyasında görüyoruz bunu. Yetenekleri sınırlı birine imkân verdiğiniz vakit, meziyet ve şahsiyet sahipleri tehdit olarak görünür ona. Onların önünü kesmek için elinden geleni yapar. Bunun örnekleri pek çoktur.
İnsanlar bir araya gelir ve sonra ayrılabilir. Vazife bitebilir. Şartlar değişebilir ve başka isimler gerekli olabilir. Sorun bu değil.
Özellikle dikkat ediyorum. Aramızdaki itimat duygusu ve kardeşlik bağı her geçen gün zayıflıyor. Dost bildiklerimizle bile dertleşmeye çekiniyoruz. Telefonda tutuk ve temkinli konuşuyoruz. Acaba neden?
Özellikle bakıyorum. Mutsuzluk ve bezginlik yayılıyor. Huzursuzluk artıyor. Mevki ve yetki sahibi kimi görsem, tedirgin. Çünkü her an bir operasyona kurban gidebilir.
Bu acımasızlık bize nereden geldi? Nasıl oldu?
***
Bazı büyüklerimizin yanlışlarında dahi bir hikmet arıyorduk. ‘Öyle yaptıysa vardır bir bildiği’ gibi. Yokmuş. Hikmet olarak gördüğümüz şey, meğer siyaset imiş. Meziyet ve şahsiyet sahibi insanların alternatif olarak temayüz etmesini engellemek istiyormuş. Şimdi bir başlarına kaldılar. Yalnız ve yorgun.
Şu da oluyor: Vaktiyle bir yeri ele geçirmiş. Günümüzde hiçbir karşılığı olmamasına rağmen, hükmünü yürütmeye devam ediyor. Bizi yakından ilgilendiren kararlar alıyor yahut veriyor.
Bu ağır sözü kim bilir kaç kez duyduk: “Siyasetin doğasında vefasızlık vardır.” Bunu söyleyen kişi, vefasız olabileceğinin haberini de veriyor demektir. Oysa mümin vefa yurdudur.
Sözümüz şahıslara değil, yaşananlara. Sadece bakan, başbakan, cumhurbaşkanı değil, bir yayın yönetmeni veya dergi editörü de çalışacağı insanları kendisi seçmek ister. Yol arkadaşlarına, ekibine istediği gibi karar verir. Buna karışmaya kimsenin hakkı yoktur. Yardımcı olmak düşüncesiyle bir şeyler söylenebilir, o kadar.
Devamı sıkıntılı bitiyor. Ayrılıklarda kırgınlık ve küskünlük elbette olur. Başka bir şey oluyor. Bazı isimler haddi aşabiliyor, insafı unutabiliyor. Üzücü ve şaşırtıcı olan evvela budur.
***
Birkaç gün önce yaşanan ve aslını bildiğimiz bir olay. Mahrem sayılabilecek şahsi bir bilginin en sıkıntılı zamanda ifşa edilmesi. Sohbet esnasında bir arkadaşın diğerine verdiği bir emanet. Sırrı veren isim, bir sene sonra görevinden ayrılıyor. Mahrem bilgi, aynı gün, sözde arkadaş tarafından ortaya dökülüyor.
Sürekli söylüyoruz, yine söyleyelim: Canımızı emanet edecek insanları bulmakta zorlanmayız. Önemli ve kıymetli olan, hayatımızı emanet edebileceğimiz insanları bulabilmektir. Çünkü sayıları sınırlıdır.
İtirazımız ve sitemimiz işte buradan başlıyor. Millet hayatının emanet edilebileceği isimlerin sistemli bir şekilde gözden ve gönülden düşürülmeye çalışılması. Algı, bir müddet sonra, maalesef olguya dönüşüyor.
Bunları bu şekilde yazıyoruz. Kendimizden önce memleketimizi düşünmemiz gerekiyor. Birbirimize karşı daha adaletli ve merhametli olmamız icap ediyor. Camiamızda, ağır haksızlıklar bile rahatlıkla taraftar bulmaya başladı. Bu hayra alâmet değildir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.