Kırsalda neler oluyor?

04:0013/09/2017, Çarşamba
G: 17/09/2019, Salı
İbrahim Tenekeci

Allah nasip etti ve ülkemizin birçok yerini gezdik. Yeni hayatlar tanıdık. Beni heyecanlandıran varmak, ulaşmak, kavuşmak değil, yolda olmak duygusudur. Yolda olmak güzeldir. Akıp giden tarlalar, ağaçlar, insanlar, evler. “Her şey akar.” Bu size fâniliği, gelip geçiciliği hatırlatır.Bazen planlı, bazen de plansız yolculuklar yaptık. Mesela Osmanlı’nın doğduğu ve ilk adımlarını attığı toprakları sistemli bir şekilde gezdik. Tarihî güzergâhları, eski yolları ve yerleşimleri takip ettik. Söğüt ve Domaniç’ten

Allah nasip etti ve ülkemizin birçok yerini gezdik. Yeni hayatlar tanıdık. Beni heyecanlandıran varmak, ulaşmak, kavuşmak değil, yolda olmak duygusudur. Yolda olmak güzeldir. Akıp giden tarlalar, ağaçlar, insanlar, evler. “Her şey akar.” Bu size fâniliği, gelip geçiciliği hatırlatır.

Bazen planlı, bazen de plansız yolculuklar yaptık. Mesela Osmanlı’nın doğduğu ve ilk adımlarını attığı toprakları sistemli bir şekilde gezdik. Tarihî güzergâhları, eski yolları ve yerleşimleri takip ettik. Söğüt ve Domaniç’ten başlayan yolculuğumuz ilk fetihlerin izlerini sürdü. Yenişehir’den Samsa Çavuş köyüne kadar. Kaleler ve kurucu babalar. Belikoma kalesi ve Dursun Fâkih, Şeyh Edebali türbesi. Askerî ile dinî. Türklerin kurduğu ilk köylere gittik: Akdoğan, Umurbey, Kınık. Kimi dağda, kimi yamaçta.

Bu coğrafyayı gezerken, Yunan işgalinin izlerini de görmeniz mümkün.

Bazı yerleri birden ve ondan fazla ziyaret ettik. Oralarda yeni dostlar edindik. Zorlu ve dokunaklı hayatlara şahitlik ettik. Anadolu insanın fedakârlığını, vefasını bildik. Hiç ummadığımız ve bayındır bildiğimiz yerlerde inanılmaz bir yokluk ve yoksullukla karşılaştık.
‘İhmal edilmişlerdi’ demiyorum, adeta bir ihmalin içine doğmuşlardı.
Buna rağmen devletten şikâyetçi olmuyor, hürmet ve sadakat gösteriyorlardı.
UNUTULMUŞ KÖYLER, BELDELER

Karadeniz bölgesinden Anadolu’nun içlerine kadar geniş bir sahayı da gezme, tanıma imkânım oldu.

Dağların içinde, vadilerin arasında, bozkırın bir köşesinde unutulmuş köyler, beldeler gördüm.

Tamamen kurumuş köylere ulaştık. Mezarlıkları inceledik. En son defin hangi tarihte yapılmış, ona baktık. Hiçbir iz bırakmadan gitmiş hayatlar, hatıralar.
Bir kuşun dala konduktan hemen sonra uçması gibi. O dalda ne kalır?

Bazı yerlerin kaderi yüzlerce yıldır neredeyse hiç değişmemiş. Basit ifadeyle söylersek; sadece asker ve vergi için hatırlanıyorlar. Tek yenilik bu: Bir de oy zamanı akıllara geliyorlar. Yatırım sıfır. Hizmet yok.

Hep batı illerinden doğu illerine düzenlenen yardım kampanyalarına şahitlik ediyoruz. Sürekli iyilik ve yardım köprüsü kuruluyor. Elbette güzel. Fakat bir ayaklı köprü olmaz, en az iki ayaklı olur.
Fedakârlık karşılıklı yapılırsa iyidir, güzeldir, kıymetlidir. Tek taraflı ve sürekli tekrarlanan fedakârlık, yorucu hale gelir.
Bu yorgunluğu yerinde gördüğümüzü söyleyebilirim.

Aklımda kalan son kampanya: “Kütahya’dan Van’a Kitap Yolculuğu.” Eyvallah. Keşke Vanlılar da Kütahyalılar için bir kampanya düzenlese. O vakit, köprü hakikaten kurulmuş olur. Anlam yerini bulur. Her iki vilayeti de bilen biri olarak söylüyorum bunları.

TURİZMİN GETİRDİĞİ VE GÖTÜRDÜĞÜ
Aynı beldeye / bölgeye birkaç yıl arayla çok gittik. Her seferinde daha zayıflamış bulduk orayı.
En son Dokurcun beldesini yazmıştım. Dikkatli okuyucular hatırlayacaktır.

Bazı yerler de turistik hale geliyor. Ekonomik olarak biraz toparlıyor belki. Oralarda da başka bir şey oluyor. Öz kaybolup gidiyor. Tabiat tahribatı yaşanıyor. Günübirlik gelenler, keyifli bir hafta sonu yaşamak isteyenler, sahiplenme duygusunun oldukça uzağındalar. Bu durumun sonuçlarına Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan da geçenlerde itiraz etmişti.

Turizmin getirdiklerini hesap ediyoruz çoğunlukla. Biraz da götürdüklerine odaklanmalıyız.
KIRSAL NÜFUS HIZLA AZALIYOR

Önümüze yeni rakamlar geldi. Bir araştırmanın, raporun sonuçları. Ciddi bir uyarı. Ülkemizin kırsal nüfusu hızlı ve tehlikeli bir şekilde düşüyor, azalıyor. Gidişata müdahale edilmezse daha da azalacak.

Önceden “köyler boşalıyor” diyorduk. Şimdi kasabalar, ilçeler boşalıyor. Anadolu’nun derinliği kayboluyor.
Modern yollar yapıp ulaşımı süratli ve güvenli hale getirmek, nüfusu yerinde tutmak için yetmiyor demek ki.
Yirmi yıllık şahitliğimdir: Tarım arazilerinin bir kısmı ziyan edildi. Hatta moloz döküm sahasına dönüştürülenler bile oldu. Önlem alma noktasında yavaş davranıldı. Millî tohum politikası ihmale uğradı. Bir çiftçinin bana söylediği budur:
“Ektiğimiz tohumu her yıl yeniden alıyoruz.”
Meyve ve sebzecilik yapanlardan biliyorum.
Kazanç, emek sahibinin olmuyor.
Konuştuğum köylülerden duyuyorum: Buğday ve arpa ekince zarar ediyorlar. Hazır almak daha kârlı hale geldi. Hayvancılık ise ayrı bir mesele. Bunlar konunun bir kısmı sadece. Reklâmlardan dizilere kadar neredeyse her şey insanları modern ve rahat hayata özendiriyor.

Yazıyı rakamlarla, teknik bilgilerle boğmak istemedim. O yüzden böyle sade yazdım.

Devletin birinci önceliği, Anadolu’yu yeniden ihya etmek, ayağa kaldırmak olmalıdır. Masadan bakmak yerine sahaya inmeyi tercih etmeliyiz. Nüfusun ve yatırımların belli şehirlere yoğunlaşması, Anadolu’nun birçok yerini ‘insansız bölge’ haline getirmiştir.

#Turizm
#Karadeniz
#Kırsal