“Tarihi, geçmişte yaşanmış olayları öğrenmek için değil, bugünümüzü anlamlandırmak ve geleceğimize şekil vermek için okuruz.” (Sayfa 454) Yaşadığımız günlerin ve olayların neye karşılık geldiğini görmek istiyorsak, okuyacağımız ilk eserlerden biri Ben, Öteki ve Ötesi olmalıdır. (İnsan Yayınları, 2016.)
Emek mahsulü bu eser, İslâm âlemi ile batı dünyası arasında yaşanan tarihî münasebeti ve mücadeleyi anlatıyor. İslâmiyetin ilk yıllarından modern zamanlara kadar. Haçlı Seferlerinden Avrupa sömürgeciliğine uzanan dönem, kitabın ana gövdesini oluşturuyor.
İbrahim Kalın’ın Endülüs’e olan kuvvetli ilgisini doksanlı yılların ortalarından itibaren biliyorum. Daha o yıllarda ve yaşlarda, Endülüs faciasıyla ilgili geniş hacimli makaleler yazmış, yayınlamıştı. Özgün metinlerdi bunlar. Dolayısıyla, kitabın çıkış noktasını Endülüs oluşturuyor diyebilirim. Bu bölümü adeta ibret vesikası olarak okudum ve okumalıyız.
Ben, Öteki ve Ötesi, on dört asırlık tecrübemizi gözler önüne seriyor. Tecrübe elbette üzücü ve yorucu bir şeydir. Kitapta sanki dünü değil, bugünü okuyoruz.
Beş yüz seksen altı sayfalık bu hacimli eser, bir köşe yazısının sınırlarını fazlasıyla aşıyor. Karşılıklı yazışmalar, temaslar, etkiler, savaşlar, büyük ve küçük bazı bireysel hikâyeler.
Ben, Öteki ve Ötesi’nin hayatî bölümlerinden biri de Avrupa merkezli sömürgeciliğin gelişmesi ve İslâm coğrafyasındaki yıkıcı sonuçlarıdır. Kitapta birçok sarsıcı örneği bulmamız mümkün.
“Coğrafî ve siyasî işgalleri kısa sürede kültür emperyalizmi izleyecektir.” (287) Bu da “yeni gerilim ve çatışma alanlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur.” (288) Ülkemizden örnek verirsek; batı yanlıları ile yerli ve millî olanlar gibi.
Kitaptaki birçok bilgiyi, anekdotu günümüze uyarlayabiliyoruz. Misal: “İslâm ülkelerine hâkim olmak için kendi aralarında yoğun bir güç mücadelesi veren Avrupalılar, kendilerini İslâm muhibbi ve Müslüman dostu göstermek için ilginç yöntemler uyguladılar.” (289) Anlamlı ve üzücü olan şudur ki, bu yöntemi, onca yaşanmışlığa rağmen hâlâ üstümüzde uygulayabiliyorlar.
Bu muazzam kazançlara rağmen, Avrupa’nın Müslümanlara bakışı pek değişmemiştir. Onların gözüyle: “Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki her savaş, iki milletin yahut ordunun değil, mutlak iki ile mutlak kötünün, aydınlık ile karanlığın karşı karşıya gelmesidir.” (116)
Dün ‘barbar’ nitelendirmesiyle karşı karşıya kalan Müslümanlar, bugün ‘terör’ üzerinden sindirilmek, hatta terbiye edilmek istenmektedir. Ben, Öteki ve Ötesi’nin daha ilk sayfalarında durumun vahametini anlıyoruz: “Soğuk savaşın ardından İslâm, giderek bir güvenlik sorunu olarak kurgulanmış ve ‘İslâm tehdidi’ uluslararası ilişkilerden göçmen yasalarına kadar her alanda kullanılan elverişli bir siyaset aracı haline gelmiştir.” (15) Ayrıca müdahale aracı.
Kitapla ve konuyla ilgili notlarımızı fazla kullanamadık. Artık bir yazı daha şart oldu. Ötesi ne anlama gelir, teklif nedir, bunları da cumartesi günü yazalım inşallah.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.