Altı çizilenler

04:004/10/2017, Çarşamba
G: 18/09/2019, Çarşamba
İbrahim Tenekeci

Hem yeni yayınları hem de eskileri okumaya gayret ediyorum. Karşılıklı olarak. Böylece dünü öğrenmeye, günü ise kaçırmamaya çalışıyorum.Yaş ilerliyor, vakit azalırken yoğunluk çoğalıyor. Okunması gereken kitap, dergi ve yazılara bakıp üzülüyorum. Üstelik yeni ve güzel yayınlar sürekli artıyor, birikiyor. Milletimizin aziz evlatları kıymetli ve derinlikli işler yapmaya devam ediyor.Son günlerde önemsediğim işleri ve altını çizdiğim cümleleri sizlerle de paylaşmak isterim.*Hasanali Yıldırım, Bilge

Hem yeni yayınları hem de eskileri okumaya gayret ediyorum. Karşılıklı olarak. Böylece dünü öğrenmeye, günü ise kaçırmamaya çalışıyorum.

Yaş ilerliyor, vakit azalırken yoğunluk çoğalıyor. Okunması gereken kitap, dergi ve yazılara bakıp üzülüyorum. Üstelik yeni ve güzel yayınlar sürekli artıyor, birikiyor. Milletimizin aziz evlatları kıymetli ve derinlikli işler yapmaya devam ediyor.

Son günlerde önemsediğim işleri ve altını çizdiğim cümleleri sizlerle de paylaşmak isterim.


*

Hasanali Yıldırım
, Bilge Mimar Turgut Cansever’i anlatıyor: Seksenli yıllarda kendisini idrak edenler, siyasette, sanatta, kültürde, bürokraside bir yerlere geldikten sonra kendisine hürmeti arttırdılar ama irtibatı kestiler. Dünya çapında bir mimar yetiştirmek kadar, o mimarı anlamak ve anlatmak da şart. (Düşünen Şehir, Eylül 2017, sayı 3, sayfa 77.) Kişisel bir not: En güzel şehir dergilerimizden biriyle karşı karşıyayız. Tebrikler, teşekkürler.

*

Dursun Çiçek’ten besin değeri yüksek bir Ahi Evran yazısı:
İnsan vardır; silinmez bir iz bırakır yolunu şaşıranlara, gittiği yolundan, bıraktığı izinden bilinir.
(Şehir Kültür Sanat, Eylül 2017, sayı 9, sayfa 17.)

*

Mehmet Dinç’in yeni yayınlanan kitabından birkaç cümle: Herşey tamam oldu dediğimiz zamanlarda en başa dönebiliyoruz. (…)
Hakkaniyetli davrandığımız insanlar bizi istismar edebiliyor. (…)
Nezaketimiz zayıflık ve acizlik olarak algılanabiliyor. (…) Çevremizdeki insanlar iyilikleri konuşmak yerine kötülükleri konuşmaktan daha çok keyif alabiliyorlar. (Bırakma Kendini, Aşina Kitap, Haziran 2017, sayfa 9, 10.)

*

Kaç zamandır tesbih, kalem gibi nesneler üzerine düşünüyordum. İmdadıma yetişen iki cümle: Cansız objeler dâhil herşey, var olmaları sebebiyle bir şuur derecesine sahiptirler. (…)
Ariflere göre herşey canlıdır.
(Doç. Dr. İbrahim Kalın, Varlık ve İdrak, Klasik Yayınları, Ocak 2015, sayfa 205, 207.)

*

İtibar dergisinin ekim sayısında Prof. Dr. Mehmet Narlı’nın kısa notlarından oluşan bir yazı var. Başlığı: Yazılamayan. Beni sarsan ‘kötü ve kötülük’ bahsini herkesle paylaşmak isterim:

- Dede bunlar kim?
- Bunlar ‘diri’ olan hiçbir şeyi sevmeyenlerdir evladım.
- Dede kötülük nedir?
- Kötülük, kendini sevmeyenin ötekinden intikamıdır evladım.

*

Palandöken belediyesinin yayınladığı Beyaz Şehir dergisi de dikkatimizi çekenlerden. Bir ilçe belediyesinin bu mühim işi örnek olarak gösterilebilir. Büyük bütçeli kurumlara duyrulur.

Arşivlik beş metin:
Enver Konukçu
: Mehmet Ali Paşa’nın Erzurum’da Ölümü,
Burak Kazan
: Ahlat Kitabeleri ve Abdürrahim Şerif Bey,
Naci Elmalı
: Mahir İz ve Ailesinin Erzurum’la İrtibatları,
Abdurrahman Zeynal
: Kandilli beldesi.
Derginin birinci yazısı Şeyhülislâm Musa Kâzım Efendi hakkında. İmza: Enver Konukçu. Musa Kâzım Efendi, Birinci Cihan Harbi yıllarında şeyhülislâmlık makamda bulunuyor.
Savaştan ve mağlubiyetten sonra işgal yönetimi tarafından tutuklanıyor, mahkemeye çıkarılıyor. Sonuç: Beş yıl kürek cezasına mahkûm oluyor.
Burada dikkat çeken ve manidar olan, son büyük Osmanlı âlimlerinden birinin böyle rencide edici bir cezaya maruz kalması.
Batı dünyası ve yerli işbirlikçileri, maalesef, Müslümanların izzetiyle oynama alışkanlığını sürdürüyorlar.
Allah fırsat vermesin.

*

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın altmış beş yıl önce Yaşar Nabi’ye yazdığı mektubundan: Günün birinde kendimi edebiyattan başka bir işe yaramaz buldum. (…)
Cemiyetimizin bence en büyük meselesi medeniyet ve kültür değiştirmesidir.
(…) Hiçbir milletin münevveri, bizim kadar içtimaî olamaz. Eğer ferde ait bazı tabiî hakların bile peşinde koşmamışsak, bu, daimî bir tehlike içinde yaşamamızdan gelir. Türk milleti, iki yüz sene muhasara edilmiş bir kale nizamiyle yaşadı. Muhasara şiddetlendikçe fert kendisini cemiyete bağışladı. Bu hal, bizim neslimizde büsbütün kuvvetli oldu. Çocukluğumun hangi devresine baksam, etrafımda ve kendi içimde bu vatan endişesini gördüm.
Tanpınar’ın Musul günleri:
Arap memleketlerinde daha yanık ve çok ezici olan ezan sesleri, salâlar, ölüm düşüncesini âdeta içime hakkediyordu. (…) Ölüm Arap memleketlerinde çok haşin oluyor, insanda mukavemet hissi bırakmıyor.
Tanpınar, Birinci Cihan Harbi’nin son anlarını anlatıyor:
Büyük, çok büyük, bizim fert hudutlarımızı geçen bir şey ölmüş gibiydi.

Yahya Kemal hakkında: Fakirliğin ta kendisi olan yalancı zenginlikten bizi o kurtardı. (Edebiyatçılarımız Konuşuyor, Varlık Yayınları, Kasım 1976, sayfa 42 - 55)

*

Memet Fuat’tan anlamlı bir alıntı: Ulusca benciliğe tutsak oluşumuzu göremeyenlerin mutluluğunu düşünüyorum. Oysa apaçık görülüyor; ne yana baksanız, korkunç bir benciliğin durmadan büyüdüğü, her olayı, her davranışı kendi kurallarına bağladığı apaçık görülüyor. Üstelik ahlaksızlıkla el ele değil bu büyüme. Ahlakı kapsıyor, kendine uyduruyor. (…) Sanırım, kendi çıkarını düşünme üzerine kurulan ahlak Batılı insanı bizleri yadırgattığı gibi yadırgatmaz.
Kimseye elini uzatmayan, karşılıklı alışverişleri aşan dostluklar kurmaya yanaşmayan Batılıyı bunun için sevemiyoruz.
(Çağını Görebilmek, Adam Yayıncılık, Ekim 1982, sayfa 14, 15.)

*

İhsan Ilgar
, geçmişin çalışkan isimlerinden. Tarih Boyunca Türk Şehitlikleri, birçok kitabından sadece biri. Beraber okuyalım derim: “Vefâ, Allah’ın insanlara verdiği en büyük meziyettir. Unutulmak ise ıstırapların en büyüğüdür. Hizmet etmiş, yararlılık göstermiş olanları takdir, yeni hizmetlere daima yol açar, teşvik olur. Bugün Avrupa’da gördüğümüz birçok müessesenin kitabelerinde savaşta kaybolmuş personelin isimleri yazılı, bunları aziz bir hâtıra olarak asıyorlar. Hatta İngilizler, insanlara ilâveten, hizmet etmiş katırlara kadar yazmak suretiyle kıymet bilirliklerini göstermişlerdir. (Ekim 1968, sayfa 4.) Kitapta, yabancı memleketlerde bulunan ve çoğu kaybolup giden şehitliklerimiz var. Ülkemizin dışındaki şehitliklerimizin sayısı, ülkemizde olanlardan daha fazla. Bu da nasıl bir şey yaşadığımızı acı bir şekilde ortaya çıkarıyor. Yurtdışındaki şehitlik sayımız toplam iki yüz otuz altı. Kimi Sibirya, kimi Birmanya, kimi Hicaz’da kalmış. Çoğundan geriye en ufak bir iz bile kalmamış.

Ara sıra böyle iktibaslar yapmayı düşünüyorum.

#İhsan Ilgar
#Memet Fuat
#Mehmet Narlı
#Kırım
#Sibirya