İsrail’le savaşmanın caiz olmadığına dairSuudi Arabistaneksenli fetvalar,“İsrail kardeşimiz, ABD abimiz”şeklindeBAEeksenli siyasi açıklamalar, din adamlarından gelen“ABD ile bölgeyi yeniden dizayn ediyoruz”mealinde talihsiz yaklaşımlar bize ne anlatıyor?İran’a karşı olduğu iddia edilen ama kesinliklecoğrafyanın tamamınakarşı olduğuna inandığımArap-İsrail stratejik ortaklığı, İsrail ile S. Arabistan’ınistihbaratpaylaşımları, ortak hedef ülkeler belirleme veortak askeri harekâtplanlamaları bize ne
İsrail’le savaşmanın caiz olmadığına dair
eksenli fetvalar,
“İsrail kardeşimiz, ABD abimiz”
şeklinde
eksenli siyasi açıklamalar, din adamlarından gelen
“ABD ile bölgeyi yeniden dizayn ediyoruz”
mealinde talihsiz yaklaşımlar bize ne anlatıyor?
İran’a karşı olduğu iddia edilen ama kesinlikle
karşı olduğuna inandığım
Arap-İsrail stratejik ortaklığı
, İsrail ile S. Arabistan’ın
, ortak hedef ülkeler belirleme ve
planlamaları bize ne anlatıyor?
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) üzerinden pazarlanan,
hattında yeni bir
olarak öne çıkan,
Ürdün’ü, Irak’ı, Filistin’i
yanına katmaya çalışan, arka planda tamamen
ABD ve İsrail’in coğrafyamıza yönelik istila planlarına göre biçimlendirilen
yeni blok bize ne anlatıyor?
NATO tehdidi de, ekonomik
saldırılar da tutmayacak..
İsrail-BAE-S. Arabistan ekseni ile, ABD’nin Suriye ve Irak’ın kuzeyinde
Türkiye karşıtı bütün terör örgütlerine silah yağdırmasını
, Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’yi
,
saldırısını başaramayınca
PKK ve DEAŞ üzerinden Türkiye’ye ağır saldırılar başlatmasını
birlikte düşünün.
En son
üzerinden Türkiye’nin bütün hassasiyetlerini hedef alıp ülkemizi
çalışmasını, ittifakı Türkiye’ye karşı harekete geçirmeye yönelik girişimlerini,
ülkemizi bir NATO-ABD saldırganlığı ile yüzleştirmek
istemesini, artık örgütler eliyle değil doğrudan hedef almasını,
üzerinden kararlar çıkartarak Türkiye’ye karşı
hazırlanmasını birlikte düşünün.
Türkiye’nin bütün bunlar karşısında kendi
öz savunma yöntemlerini geliştirmesin
i, yeni ittifak arayışlarına girişmesini, tehditleri hissedip
olağanüstü bir şekilde savunma hazırlıklarına
girişmesini, asla
kendisine yönelen tehditlere
, bu meydan okuyuşun güçlü bir toplumsal desteğe sahip olmasını bir kez daha düşünün.
Türkiye’nin,
kurtulmasını,
kendi tarih yoluna yeniden yerleşmesini
,
Selçuklu-Osmanlı-Cumhuriyet sürekliliğine göre kendini yeniden kurmasını
, tarih yapıcı siyasi genetiğini harekete geçirmesini, artık bir
olmayı reddetmesini,
ülkeler arasına girmek için
şaşırtıcı bir yükseliş dönemi
başlatmasını, Batı bloku duraklarken
geçtiğini, güç haritalarının değiştiğini,
ekonomik ve siyasi ağırlığın Doğu’ya kaydığını
, Türkiye’nin de kendi gelecek hesapları için bu değişimi okuyup pozisyon aldığını,
ABD ile asıl meselenin bu değişim olduğunu
, Türkiye’nin artık tek yanlı bağımlılığı reddetmesi olduğunu bir kez daha düşünün.
Bu kavganın Haçlı Saldırıları’ndan beri devam ettiğini
, Birinci Dünya Savaşı ile paramparça edilip
altına alınan bu ülkenin, o
yeni yeni kurtulduğunu ve
bin yıllık bir hesaplaşma
ile bağlantılı olduğunu düşünün. Bugünkü mücadelenin, karşı karşıya olduğumuz tehditlerin,
PKK ve DEAŞ’la vurulmamızın, FETÖ ile içeriden çökertilmek istenmemizin sebebinin bu büyük hesaplaşma olduğunu
asla unutmayın. PKK’nın da, DEAŞ’ın da, FETÖ’nün de aslında bir
olduğunu not edin.
Soğuk Savaş döneminde
Batı’yı Sovyet ve Çin komünizminden korumak için Türkiye, İran, Afganistan, Pakistan, Endonezya hattında bir Batı Kalkanı kurulduğunu
, Soğuk Savaş’tan sonra bu kalkan ülkelerinin, Müslüman ülkelerin tamamının tehdit görüldüğünü, bugün
bu ülkelerin tamamının ABD karşıtı pozisyon aldığını
, bu yüzden
Batı’nın sadece Türkiye’yi değil, bu kuşağı tamamen kaybettiği
gerçeğini kabul edin.
Bu yüzden
’in; kaybettiği bu kuşak yerine BAE-S. Arabistan öncülüğünde
daha güneyde ve daha Batı’da yeni bir eksen
kurduğunu, eksen ülkelerinin
kullandığını, bu durumun
ABD için coğrafyada büyük bir geri çekilme
olduğunu,
Arap milliyetçiliği ve Ilımlı İslâm
gibi söylemlerle pazarlanan yeni eksenin aslında
Arap dünyasını rehin alma operasyonu
olduğunu, bir
olduğunu göreceğiz.
Arap rejimlerinin, emirliklerin
üzerinden inşa edilen yeni eksen,
Müslüman dünyayı, Arap Müslümanlar ve Arap olmayan Müslümanlar olarak iki ana cepheye bölme planıdır
. Ama unutmayın ki, 1991 Körfez Savaşı’ndan bu yana coğrafyamızdaki savaşların merkezi hep
olmuştur.
Perslerle savaşı: İslâm’la hiç ilgisi yok
Bu yeni plan,
kalan Arap topraklarının da parçalanması
yla sonuçlanacaktır. ABD, İsrail ve İngiltere’ye rehin verilen bir
Arap siyasi aklı, tarihi kaybedecektir
. Böyle devam ederse, Araplar aklını başına almazsa,
Arap olmayan Müslüman ülkeler yükselirken
onlar paramparça olacaktır. Çok yakında Basra Körfezi’nden Suudi Arabistan’a kadar
tartışıyor olacağız.
, BAE kökenli açıklamalar hamasetle söylenen sözler değildir.
Birileri Arap-İsrail ittifakı ile “Amca Çocukları”nı biraraya getiriyor. Ve Sami ırkından olanları Persler’e karşı savaşa hazırlıyor
. İşte o savaş, coğrafyamızı imha savaşıdır.
Bu savaşların, hazırlıkların İslâm’la, mezheple, kimlikle hiçbir alakası yoktur.
Bu, küresel ölçekte bir
hesabın Araplara pazarlanış biçimidir. Genç jenerasyonun hamaseti, heyecanı ile Arap ülkelerine
bir yüz yıl daha vesayet tesis etmek
amacıyla planlanmıştır.
alınacak Kudüs’ün işgali meşrulaşacak,
Bu iş böyle devam ederse çok yakında
zihinlerimizde büyük sarsıntılar yaşayacağız
.
Arap-İsrail meselesi, Filistin davası, İslâmcılık ya da siyasal İslâm tartışmaları
gibi söylem ve kavramlar altüst olacak, birçok insanın ve çevrenin bulunduğu pozisyonda derin değişimler yaşanacak, belki de coğrafya algımızda değişiklikler olacaktır. Arap dünyası, İslâm üzerinden sahip olduğu
tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
En önemlisi de şudur:
Arap-İsrail ortaklığı, Kudüs’ün işgalini meşrulaştıracaktır. İslâm dünyası Kudüs’ten sonra Mekke ve Medine’nin de rehin alınmak istendiğini görecektir.
Küresel ölçekte
herkes kendi siyasi havzasına, savunma hattına çekiliyor
. ABD’deki iç siyasi tartışmalar, Avrupa Birliği’nin çözülmesi ve dağılmaya yüz tutması,
Baltıklar’da Doğu-Batı gerilim hattının belirginleşmesi
,
Pasifik’teki güç hesaplaşması
ve daha birçok gösterge, dünyanın tamamında bir yeniden pozisyon alışın varolduğunun işaretidir. Bu, bir
dönemidir, büyük
bombanın nerede, kimlerin başına patlayacağı
kestirilememektedir.
Türkiye Ekseni: ‘Acımasız Direniş hatları’
Büyük gerilimin
noktasındayız biz ve
tarihi bir yükseliş dönemine girdi
k. Birçokları
kaybederken, bazı merkez ülkeler sahneden çekilirken, bizim böylesine
yürüyüşümüz küresel güç haritasını sarsıyor. Bize;
“Sen kenarda dur, boyun eğ, bu işlere karışma, başına buyruk hareket etme”
diyorlar. Biz bunu hiç dinlemeyeceğiz. Büyük yürüyüşü devam ettireceğiz.
Belki 15 Temmuz’dan sonra bir dalga daha gelecek ama
bunun da üstesinden geleceğiz
.
Milli dayanışma,
Türkiye Ekseni’nde, tek cephede toplanma
, ABD ve İsrail’in FETÖ ve PKK ile ortak biçimde Türkiye’ye saldırı hazırlıklarına karşı ülke genelinde
öz savunma, acımasız direniş hatları
yolunda daha keskin adımlar atacağız.
2018 için olağanüstü savunma hazırlığı, gerekirse
acil bir hale gelmiştir. Ama
bu bir tarih dönüşüdür. Yüzlerce yılda bir kez gelir
. Ve o tarih bize geniş bir alan açıyor ve biz bu alanı dolduracağız.
Tehdit ne kadar büyük olsa, saldırılar ne kadar şiddetli olsa da küresel güç kaymaları bize bu mücadeleyi kazanacağımızı söylüyor.
Ve gerçekten de kazanacağız…