O koridor bir imha planıdır: Bizi aptal mı sanıyor bunlar!

04:0024/08/2017, Perşembe
G: 17/09/2019, Salı
İbrahim Karagül

ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde PKK üzerinden oluşturduğu veaçık biçimde Türkiye’yi hedef alan yeni haritaçalışması ileMesut Barzani’ninbağımsızlık referandumuplanı arasında hiç mibağlantıyok?O harita,İran sınırından Akdeniz’ekadar değil miydi?Peki bu kuşağı kim tanımladı? Kim, Irak işgali sonrası Kuzey Irak statükosunu planlayıp uyguladı?Kim, Irak sonrası Suriye kuşağı planlamalarını yaptı ve uyguluyor? Irak’ın kuzeyini ana üs,coğrafyaya müdahale garnizonuyapanlarla Suriye’nin kuzeyiniana üs, bölgeye

ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde PKK üzerinden oluşturduğu ve
açık biçimde Türkiye’yi hedef alan yeni harita
çalışması ile
Mesut Barzani
’nin
bağımsızlık referandumu
planı arasında hiç mi
bağlantı
yok?

O harita,
İran sınırından Akdeniz’e
kadar değil miydi?
Peki bu kuşağı kim tanımladı? Kim
, Irak işgali sonrası Kuzey Irak statükosunu planlayıp uyguladı?
Kim
, Irak sonrası Suriye kuşağı planlamalarını yaptı ve uyguluyor? Irak’ın kuzeyini ana üs,
coğrafyaya müdahale garnizonu
yapanlarla Suriye’nin kuzeyini
ana üs
, bölgeye müdahale garnizonu yapanlar
aynı güçler
değil mi?
O harita için iki ülke imha edildi, sırada iki ülke var
2003 Irak işgalinden bu yana
adım adım, ince ince işlenen, uygulanan politika
ile bugün Suriye’nin kuzeyinde uygulanan politika birbirini tamamlamıyor mu? Bütün bunlar
tek bir harita çalışması
değil mi?
Bu harita için iki ülke imha edildi
. İki ülkenin daha imha edilmek isteneceği, bunun hazırlıklarının yapıldığı bugün açık seçik ortada değil mi?
Bir şeye
taraf ya da karşı olmanın
ötesine geçip en azından bu gerçek üzerinde
kafa yormak
gerekmiyor mu?
Bir adım sonrası
nda
imha edilmek istenen
iki ülkeden birinin Türkiye olmadığını iddia edecek kimse var mı bu ülkede?
PKK’yı yıllardır Türkiye içinde besledikleri, silahlandırdıkları, bu ülkenin kanını akıttıkları hep bir
sis perdesi
ardına gizlendi.
“Türkiye cephesi”
açacaklar: Bizi aptal mı sanıyor bunlar!
Hadi bu
yemi yuttuk
. Peki, Suriye’de
yüzlerce TIR dolusu silahı PKK/PYD’ye gözümüzün önünde aktarmıyorlar mı?
O ağır silahlar, o füzeler,
füze üsleri
, eğitim kampları DEAŞ için mi?
Aptal mıyız biz!
Gözümüzün önünde
yüzlerce kilometrelik bir cephe
kuruyorlar. Bir ordu hazırlıyorlar. Sınırın
sıfır bölgelerine
yerleşiyorlar. ABD ve Avrupa’dan askeri uzmanlar, güvenlik şirketleri,
emekli askerler
bu bölgelere yerleşiyor,
PKK’nın ana iskelet yapısını
oluşturuyor.
Daha büyük savaşa hazırlık
yapıyorlar.
Bu planlar, yığınaklar Suriye için değil,
açın gözlerinizi
.
Hepsi Türkiye için
. Bir sonraki sahnede, Suriye sonrasında açılacak
“Türkiye cephes
i” için. Artık bu mesele,
“stratejik ortaklık” diplomasisi
yle hoş görülebilecek, geçiştirilebilecek,
çözülebilecek
bir sorun değil.
Kararlar verilmiş, planlamalar yapılmış, harekete geçilmiş
, kimsenin durmaya da niyeti yok, bu kesinleşmiş.
Öz savunma refleksi harekete geçirilmeli
Böyle zamanlarda ülkelerin
“öz savunma refleksi”
öne çıkar.
Hiçbir ittifak ilişkisi, hiçbir çokuluslu söylem ya da anlaşma
o ülkenin güvenliği için garanti oluşturmaz. Ne yapılacaksa
kendi elinizle
yapmak zorundasınız. Çünkü bundan daha
“yakın tehdit”
yoktur ve o tehdit sınırlarınıza dayanmıştır.
Böyle ortamlarda kimlerle işbirliği yapabilecekseniz onunla ortaklıklar yapabilirsiniz ve bu hep
değişkendir
. Çünkü
hiçbir ilişki kalıcı ortaklık garantisi verm
ez. Böyle durumlarda,
bütün hesaplarınızı masaya koyar
yeniden değerlendirirsiniz. Eski alışkanlıkların, yakınlıkların, dostlukların ya da düşmanlıkların
esiri olmadan
bunu yaparsınız.
Yine aynı çevreler bir karartma uyguluyor!
15 Temmuz darbesi gerçekleşseydi Türkiye bugün paramparça edilmiş olacaktı
. Türkiye cephesi açılmış,
yeni Türkiye haritası
şekillenmiş olacaktı. Şükür başarılamadı ama
şimdi bir başka senaryo ile
, tamamen güneyden bir tazyikle aynı sonuca ulaşmaya çalışıyorlar.
Ayn-el-Arab (Kobani)
olayları sırasında
Barzani birliklerinin düğün dernek Anadolu topraklarından geçip
bölgeye gelmesi nasıl güçlü bir kamuoyu inisiyatifiyle
“makul” gösterilmişse
, bugün de söz konusu büyük tehdit,
aynı mahir çevreler tarafından karartılıyor, üstü örtülüyor
, Türkiye’nin dikkatlerinden uzak tutuluyor. O zamanlar bu işin kamuoyundaki operasyonunu
kimlerin yaptığını
biliyoruz.
“Don, gömlek, atlet” yazılarını aşamadık
Şimdi bakıyorum
aynı çevreler Türkiye’nin dikkatini bu “yakın tehdit”ten uzak tutmak için azami gayret sarfediyor
. Medyada, bunları tartışması, milleti uyarması gerekenler
“don, gömlek, atlet”
tartışmasıyla gününü gün ediyor, bir tür
zihinsel karartma
uyguluyor.
Türkiye’nin “ölümcül” sorunları
para kazandırmıyor, şöhret getirmiyor
olmalı ki,
büyük büyük yazarlardan, çok bilmişlerden bu tehlikeye ilişkin tek cümle okuyamıyoruz
.
Şu düzeysizliğe bakın, ortada tek cümle yok
Yazanlara, dikkat çekenlere, uyaranlara
“İran ekseni”
,
“Rusya ekseni”
,
“Esed’le masaya oturma”
gibi
sığ, düzeysiz, cahilce
ithamlarda bulunup işi
sulandırmak
, uyarıları boğmak gibi bir
rol
üstleniyorlar. Suriye’de o kadar büyük bir oyun oynanıyor ki,
“Esed” bir faktör bile değil
artık.
Sadece “Türkiyeli” olarak düşünememe hastalığı
korkunç boyutlarda.
Entelijansiyamız, eli kalem tutanlarımız, TV yorumcularımız ne coğrafyayı ne de dünyayı takip ediyor
, anlıyor! Gazete ve TV’lerin haberlerinin
bir adım sonrasına ilişkin cümle üreten
, neredeyse, kalmadı.
Oysa
dünyada “eksen” diye bir şey kalmadı
. Başıboş bir güç kavgası, hareketliliği sadece bizim coğrafyayı değil, bütün ülkeleri hatta merkez güçleri sarsıyor. Uluslararası düzeyde
hiç bir sınır, denge, teamül
yok artık. Son derece tehlikeli bir dünyaya sürükleniyoruz.
Bir nevi
haydut dünya düzensizliği
söz konusu. Bu halin
hangi ülkeye ne tür faturalar çıkaracağını
öngörmek bile mümkün değil. İşte bu yüzden Türkiye’ye çıkarılabilecek faturalara dikkat çekmek için çok çaba harcıyoruz.
Koridor coğrafyayı istila, Türkiye’yi imha planıdır..
O koridor Türkiye’yi imha planıdır
. Tamamlanmamalı, o harita gerçeğe dönüşmemelidir. Bu,
milli bir meseledir
.
Kişileri, çevreleri, siyasi anlayışları aşan
bir şeydir. Bu haritayı
Kürt etnik kimliği
ile açıklamak saçmalıktır. Tehdit bütün ülkelere, coğrafyaya yöneliktir.
Çokuluslu bir güç bölgeye yerleşmektedir, bir yabancı istila söz konusudur
. O yabancı
istila ile ortaklık kuran herkes coğrafyada işgalcidir, istilacıdır
, coğrafyanın düşmanıdır.
PKK/PYD
bu anlamda işgal gücüdür, Batılı istilanın
tetikçisidir
.
Milletimizi uyarmalı, sağlam durmalıyız..
Tarihin kırılma dönemlerin vardır. Coğrafyanın her köşesini etkiler, her şey yeniden şekillenir.
Bütün haritalar
ona göre yeni biçim alır.
Birinci Dünya Savaşı
’ndan sonra bir kırılma dönemi daha yaşıyoruz. Bu dönem yeni bir
yıkım, parçalanma, çözülme olmasın
, olmamalı. Bizce tam tersi,
yeni yükseliş dönemi
olmalı, olacak da.
Öyleyse, küçük tarafgirliklerimizi,
küçük hesaplarımızı
bir kenara bırakıp, seferber olmalıyız.
Milletimizi uyarmalı, Türkiye ve coğrafyaya yönelik yeni istilanın önünde duracak bir söz, söylem geliştirmeli, sağlam bir zeminde durmalıyız
. Bu, kaçamayacağımız bir sorumluluktur. Dünya savaşları dönemini biraz okuyan herkes, böyle durumlarda
küçük ihmallerin
, kararsızlıkların ne
büyük yıkımlara
neden olduğunu görecektir.
2019 öncesi fırtına,
milli direnç ekseni
O koridor,
Cumhuriyet dönemi boyunca karşı karşıya kaldığımız en büyük tehdittir
. Bir adım sonrası
“Türkiye cephesi
”dir. Bu öz savunma refleksinizi ABD’ye ya da bir başka ülkeye
devredemez
,
“koridorun içerideki ortakları”
nın oyununa gelemeyiz.
Malazgirt zaferinin yıl dönümünde
, yüzyıllar sonra, bu
tarihi/siyasi genetiği
göz önüne almalı, kararlarımızı ona göre vermeliyiz.
Yeni bölgesel koalisyona, Türkiye için hazırlanan
2019 öncesi fırtınaya
ve Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan
yeni harita ve “Türkiye cephesi” çalışmalarına
dikkat etmeli, adeta
teyakkuza
geçmeliyiz.
Unutmayın bu bir milli mücadeledir, Türkiye’nin beka sorunudur
. Bir
milli direnç ekseni
şekillendirilmelidir.
#Türkiye
#Suriye
#Irak
#İran
#ABD
#Kürt Koridoru
#Enerji Koridoru