MesutBarzani’ninakılsızca oyununun kurbanıolmasını, Irak ordusunun Türkiye’nin tezleriyle de örtüşür biçimde Kuzey’e ilerlemesini, Barzani’ninişgal ettiğibölgeleri geri almasını,Türkiye’ninİdlib’e girmesini, Akdeniz’den İran sınırına uzatılan terör koridoru projesinin çökmesinihazmedemeyenler, şimdi de“İran kazandı Türkiye kaybetti”söylemiyle kamuoyunu zehirliyor.Türkiye’nin kararlı duruşuna direnemeyenler,açıktan muhalefet edemeyenler, oçokuluslu senaryonun gizli destekçiliğiniyapanlar yürütüyor
Mesut
’nin
akılsızca oyununun kurbanı
olmasını, Irak ordusunun Türkiye’nin tezleriyle de örtüşür biçimde Kuzey’e ilerlemesini, Barzani’nin
bölgeleri geri almasını,
İdlib’e girmesini, Akdeniz’den İran sınırına uzatılan terör koridoru projesinin çökmesini
hazmedemeyenler, şimdi de
“İran kazandı Türkiye kaybetti”
söylemiyle kamuoyunu zehirliyor.
Türkiye’nin kararlı duruşuna direnemeyenler,
açıktan muhalefet edemeyenler
, o
çokuluslu senaryonun gizli destekçiliğini
yapanlar yürütüyor bu kampanyayı. Onlara dikkat edin.
Barzani istihbaratına, PYD kriptolarına dikkat edin
. Çünkü bu söylemin, kampanyanın kaynağı o çevrelerdir, bu
dir, Türkiye’yi
amacı taşımaktadır.
Kürtçülükle coştur, Şiilikle korkut planı
Bugüne kadar
onlar kullandı. Şimdi
öne çıkararak
üzerinden aynı oyunu devam ettiriyorlar. Etnik kimliği de mezhep kimliğini de o
kullanıyorlar. Arkadaki
yeri geldiğinde Kürtçülük coşkusunu servis ediyor, yeri gelince Şiilik korkusunu pazarlıyorlar
.
Bu söylemin arkasında
vardır. Bütün bölgeyi etnik ve mezhep çatışmalarına boğmaya dönük
vardır. Coğrafyayı paramparça eden,
şehirlerimizi harabeye çeviren
, insanlarımıza birbirine boğazlatan
vardır.
O büyük projeler altına gizlenen
nasıl bütün ülkeleri, coğrafyayı tehdit ediyorsa,
medya ve siyasiler üzerinden pazarlanan bu söylemler
de bizi o kadar tehdit etmektedir. Dolayısıyla bu dil,
etnik ve mezhep kimliğine dayalı ayrıştırma, kamplaştırma tamamen istila projeleriyle paralel
yürütülmektedir.
Barzani kaybedince
diye ortalığı ateşe verenler, bu istila projelerinin gizli pazarlamacılarıdır.
Erbil’de İsrail bayrağı değil,Türkiye
Neymiş İran gelmiş, Haşd-i Şabi gelmiş…
Ne yani
Türkiye’yi İran tehdidinden Barzani mi koruyordu
? Şii tehdidinden Barzani mi koruyordu? Ortada bir tehdit olup olmadığına
Barzani mi, PYD mi karar veriyor?
Sınırlarımızın güvenliğini onlar mı sağlıyor?
Referandumdan sonra Erbil sokaklarında İsrail bayrağı değil de Türkiye bayrağı mı dalgalandırıldı?
Bunlar ne zamandır Türkiye’nin güvenliğini,
, dış tehditlerini tanımlıyor?
Ne zamandır Türkiye’yi savunuyor?
Ne zamandır İran cephesinde yer alıyor? Yani bugüne kadar Türkiye’yi Barzani mi koruyordu? Adam
kendini koruyamadı, birkaç saatte her şeyini kaybetti.
. Onu bugüne kadar Türkiye korumadı mı? Türkiye elini çektiği anda ne hale geldi göremiyor musunuz?
ABD ve İsrail ile birlikte Türkiye’yi kuşatan kim?
Ne demek istiyorsunuz siz?
Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinden Türkiye’yi çevreleyenler kimler?
ABD ve İsrail ile Türkiye’yi kuşatma altına alacak koridor için çalışan kimler?
Parçalanmış Türkiye haritaları
yayınlayanlar kimler? Bütün bunları
tçilik söylemleriyle pazarlayan kimler?
Türkiye hepsini seyredecek, kendine yönelen silahları görmeyecek,
sınırlarının sıfır noktasında savaşa hazırlananlara
bir şey demeyecek, Irak ve Suriye parçalandıktan sonra
açılmasını bekleyecekti, öyle mi?
Bunu yapacak bir devlet var mı bu dünyada?
Bu kadar hoşgörülü bir millet var mı? Bu kadar savunmasını ihmal edecek bir ülke var mı? Birileri
Batılı orduları yardıma, istilaya çağırırken
suskun duracak kimse var mı?
PYD’yi açıktan savunamadığınız için, Barzani’nin kaybedişinin bedelini Türkiye’ye ödetmeye çalışıyorsunuz, “Sünni Barzani’ye karşı Şii Haşd-i Şabi” tezi ile kamuoyunu zehirliyorsunuz şimdi
. Kirli bir propaganda yürütüyor, Türkiye kamuoyunu İran’a karşı kışkırtıyorsunuz.. Herkes bilsin,
, yemeyecektir.
Büyük bir hesaplaşma bu: Etnik kimlikle alakası yok!
Kuzey Irak
, ardından
Türkiye sınırına doğru harekete geçmesi,
Kerkük işgalini sona erdirmesi
, Sincar’ı denetim altına alması, Barzani birliklerinin
, Haşd-i Şabi’nin Irak ordusuyla hareket etmesi,
’ın ABD işgaline alan açması,
Suriye’nin kuzeyini işgal etmesi, Barzani’nin
gelmesi…
Bunların etnik kimlikle, mezhep kimliği ile alakası yoktur!
Sadece bize böyle
.
Bazılarımıza etnik milliyetçilikle, bazılarımıza Sünnilikle, bazılarımıza Şiilik’le savaşla pazarlıyorlar
. Bizler, etnik ve mezhep kimliğine sıkıştırılmış bir bakış açısına mahkum ediliyoruz ve orada
düşüyoruz, orada kaybediyoruz.
İstilacı safındaysan düşmansın: İşte gerçek ayrışma burasıdır..
Birinci Dünya Savaşı sonrası
projeleri uygulanıyor. Ülkeler tehdit altında,
coğrafyanın tamamına yönelik saldırılar
dalga dalga geliyor. Bu büyük hesaplaşmada
bazıları istilacıların safında
yer alıyor
.
.
Gerekçeniz ne olursa olsun, söyleminiz ister etnik milliyetçilik ister mezhepçilik olsun,
o safta yer alıyorsanız coğrafyanın düşmanısınız, istilacılardansınız, dış tehditsiniz
. Batılı istilaya, bölgesel parçalanmaya, bölge için savaşlara ve ayrışmalara karşı duruyorsanız, coğrafyanın yerlilerisiniz. Bu haldeyken kimse etnik kimliğinize, mezhep kimliğinize bakmaz, bakmamalı.
Dünya Savaşı ile bütün
Batılı ordularla yüzleşmiş bir milletiz
. Dört kıtada bedel ödemiş bir milletiz.
Selçuklu’dan beri Anadolu’da bir milletin devamlılığını, devletler silsilesini sağlamış, tarih yapıcı rol üslenmiş bir milletiz
. Bu bir siyasi kültürdür, bir birikimdir.
ndan sıyrılabilmenin yollarını bulabilmiş milletler, bu küçük,
, orada teslim olmaz. Tehlikenin ne olduğunu, nereden geldiğini, zor zamanlarda nasıl kararlar alınacağını bilir.
PKK/PYD’yi gizlice savun, Türkmenleri düşman ilan et!
Şimdi,
tarihin keskin dönüşlerinden bir
ini daha yaşarken, Türkiye olarak,
dar anlamda etnik tezlerle, sorunlu bir mezhep kamplaşmasıyla hareket etmeyeceğiz
, edemeyiz. Bize Barzani
diyenler, bu desteğin kendileri tarafından kötüye kullanılmasından sonra söz hakkı yoktur.
Hiçbir dini, mezhep kimliği olmayan PKK ve PYD’ye tek söz söylemeyenlerin, Irak’ta mezhebi Şii olan Türkmenleri “düşman” göstermelerine kanacak kadar aklımızı kaybetmedik
. Onlar Kerkük’te Türkiye bayraklarıyla yürürken, bu kampanyayı yürütenler sınırlarımıza
, askerlerini yığıyorlar.
Biz bu olaylara
ni kimliği ile bakamayız. Biz coğrafyaya ve kendimize yönelen tehditlere, saldırılara karşı
belirlerken daha
büyük güç hesaplaşmasını, tarih hesaplaşmasını öne alırız
. Tarihi sorumluluklarımızı,
öne çıkarırız.
Barzani küçük bir figürandır
Barzani’nin
bir günde bozguna uğraması
nın, ellerindekini büyük oranda kaybetmesinin, kendini kışkırtan
ABD ve İsrail tarafından yüzüstü bırakılmasının
, Talabani çevresiyle ayrışmasının da etnik kimlikle alakası yoktur.
O, küçük bir figüran olarak
büyük oyunların içinde yer almaya, devletler oyununda rol kapmaya, dostlarının uyarılarını hiçe sayarak
konjonktür hesaplarından medet ummaya çalıştı ve kaybetti.
İşin vahametini ve ciddiyetini kavrayamadı,
her şeyin üstesinden gelebileceğini zannetti. Onu kışkırtan ABD ve İsrail de, işte o etnik milliyetçi söylemleri kullandı.
Irak ve Suriye’nin kuzeyinde yabancı bir coğrafya, bir garnizonlar kuşağı
oluşturmaya çalıştı.
Etnik milliyetçiliğin yetmediği yerde mezhepçilik pazarla!
Bu amaçla
PKK’yı besledi, bu amaçla PYD’yi her yere taşıdı
, bu amaçla Irak’ın kuzeyini Bağdat’tan koparmaya çalıştı. Bütün bunlar için en elverişli söylem Kürt milliyetçiliği idi ve
bütün coğrafyayı Kürt milliyetçiliği ile tehdit etti
.
Aynı ABD, coğrafyayı yeniden dizayn etmeye girişen güçler,
etnik milliyetçilik yetmediği durumlarda mezhep kimliği
ni devreye aldı, bu amaçla DEAŞ’ı kurdu,
Akdeniz’den İran sınırına
kadar
PKK/PYD ve DEAŞ üzerinden bir koordinasyon
oluşturdu, birbirini tamamlayan iki örgütü bütün bölge ülkelerine karşı kullandı, Suriye ve Irak’ı parçalamak için bir silaha dönüştürdü.
“Türkiye Kalkanı” ciddi bir projedir
: Irak ve Suriye’nin kuzeyine
ular yerleşmekte, bir garnizon kuşağı oluşturulmaktadır.
Türkiye de, İran da, Irak da aynı tehditle yüz yüzedir
. Bu yüzden
, ilk kez
ortaya koymuştur. Bu
dır.
yapılacak şey bellidir.
Fırat Kalkanı ve İdlib operasyonuyla başlattığı projeyi devam ettirmeli, Suriye’nin kuzeyindeki tehdidi yok etmek için birkaç bölgeye daha müdahil olmalıdır
. Irak’la işbirliği içinde
Musul/Kerkük’ten Türkiye sınırına
olan bölgeyi denetim altına almalı, yabancı güçlerin hareket alanını daraltmalıdır.
Türkiye, Akdeniz’den İran sınırına kadar bir “Türkiye Kalkanı” inşa etmelidir.
Türkiye, 1991 Körfez savaşından bu yana ilk kez güçlü adımlar atmakta,
ilk kez güvenlik stratejisini millileştirmektedir
. Mesele Türk-Kürt meselesi değil, jeopolitik meseledir, adımlar buna göre atılmalıdır. Ve
hiçbir gücün, hiçbir yaygaranın, hiçbir ajitasyonun Türkiye’nin siyasi aklını, devlet aklını sulandırmasına izin verilmemelidir.
#Türkiye
#Irak
#Barzani
#Erbil
#Kerkük