Malazgirt’te açılan o kapı: Bugün de karşımızda Roma var, Bizans var

04:0028/08/2017, Monday
G: 17/09/2019, Tuesday
İbrahim Karagül

Yerliolana, gerçek olana,bize aitolana döneceğiz.Siyasi genetiğimize,coğrafya algımıza, tarihi zenginliğimize döneceğiz. Geçmişimizin, bu coğrafyada yürüttüğümüzmücadelelerin bütün birikimini, bütün başarılarını, bize verdiği bütündersleribugüne taşıyacak, buradan yeniden varoluş, yeniden diriliş,yeniden yükselişbaşlatacağız.Büyük Selçuklu’ya,Anadolu Selçuklu Devleti’ne,Osmanlı’ya döneceğiz.Türkiye Cumhuriyeti’nin budevletler silsilesinin devamı olduğunun,Osmanlı’dan sonraki adımıolduğunun bilinciyle,

Y
erli
olana, gerçek olana,
bize ait
olana döneceğiz.
Siyasi genetiğimize
,
coğrafya algımıza
, tarihi zenginliğimize döneceğiz. Geçmişimizin, bu coğrafyada yürüttüğümüz
mücadelelerin bütün birikimini
, bütün başarılarını, bize verdiği bütün
dersleri
bugüne taşıyacak, buradan yeniden varoluş, yeniden diriliş,
yeniden yükseliş
başlatacağız.

Büyük Selçuklu
’ya,
Anadolu Selçuklu Devlet
i’ne,
Osmanlı
’ya döneceğiz.
Türkiye Cumhuriyeti
’nin bu
devletler silsilesin
in devamı olduğunun,
Osmanlı’dan sonraki adımı
olduğunun bilinciyle, yüz yıl sonra
yeniden bir tarih dönüşü
başladığını, bu dönüşün bize yeni alanlar açtığını,
o siyasi genetiği sahaya sürme
imkanı verdiğini,
Malazgir
t’te açılan o kapı gibi
yepyeni bir kapı açtığını
bileceğiz.
946 yıl sonra aynı
yerden başlıyoruz
1071 Malazgirt Zaferi’nin,
946 yıl önce
bize açtığı kapıların bir benzerinin bugün de söz konusu olduğunu,
dünya tarihinde benzer bir kırılmanın yaşandığını
, müthiş bir
güç değişimi
nin söz konusu olduğunu, bir
tarih dönüşü
ne tanık olduğumuzu bileceğiz.
Küçük düşünmenin
, küçük hesap yapmanın,
küçük beklentilerle avunmanın
bu büyük hesaplaşmada kaybetmek olduğunu, bize kurulan bir
tuzak
olduğunu, bizi daha da
küçültecek
bir hesap olduğunu, yakın çevremizde bunun açık seçik göründüğünü bileceğiz.
Artık
çokuluslu ittifaklardan
, eksenlerden, Batı’nın himayesinden,
onlara sığınarak oluşturulan siyasi yol haritalarından
,
onların stratejik değer tanımlarından
, siyasi ve ekonomik projelerinden bize bir fayda olmayacağını, bunlardan
kurtulma zamanının geldiğini
, yaşanan küresel konjonktürün bu yolda Türkiye’ye
olağanüstü hareket alanı
açtığını, çok
akıllı adımlarla
bu boşluğun büyük bir
güç inşasına
, sıçramasına izin vereceğini bileceğiz.
Düşmanın en büyüğü ile,
istilanın en kanlısı ile
yüzleşmek kaderimiz..
Artık vesayet yönetimlerinin, onların doğru-yanlışlarının,
ısmarlama liderlerin ve siyasi kadroların
,
bu ülkenin yabancısı entelektüel akıl ve çevrelerin
, ülkesine ve milletine düşman
güvenlik kadrolarının
, on yıllarca ülkeye
müdahale için beslenen cemaat veya benzer yapıların
etkisinden kurtulma, iki yüz yıldır Batı’nın müdahale aracı haline gelen yapıları ve
o geleneği yok etmeyi
bileceğiz.
Yerine
milli, yerli, bize ait bir akıl, bir duruş, bir direnç hattı, bir adalet söylemi, bir siyasi dil
oluşturmayı bileceğiz.
Tarih boyunca,
düşmanın en büyüğü ile, krizlerin en güçlüsü ile, ihanetin en ağırı ile mücadele etmiş, istilanın en kanlısına direnmiş
, her istilayı savuşturmayı başarmış ve sonrasında
çok büyük yükseliş dönemler
i başlatmış bir siyasi geleneğin mirasçıları olarak,
bir kez daha en büyük düşmanlarla, yeryüzünün merkez güçleriyle hesaplaşıyor
oluşumuz
, onların ardı ardına karşımıza geçmesi ve bizi zayıflatmaya dönük tazyiklere girişmesi
bir kaderdir
.
Malazgirt’te dünyanın
merkez gücünü yendik
Bin yıllık Anadolu tarihinde
üç büyük şok
yaşayan bizler,
Haçlı
istilasına,
Moğol
istilasına,
Birinci Dünya Savaşı
istilasına tanık olan bizler,
ilk iki istilanın üstesinden gelip
parlak bir gelecek inşa etmeyi beceren bizler,
üçüncü şokun etkileriyle
hala yüzleşiyoruz. Bunu da yeneceğiz, bunun da üstesinden geleceğiz,
o yirminci yüzyılı biz, kendimiz kapatacağız
.
Malazgirt’te Bizans’ı dize getiren akıl ve coşku, Malazgirt’te Roma’yı ezen bir güç ve liderlik vardı.
O Malazgirt
coğrafyayı değiştirdi
, dönemin küresel güç haritasını değiştirdi,
İslam atlasını
değiştirdi. O yürüyüş yüzyıllarca
Avrupa’nın merkezine, kalbine
kadar devam etti.
Malazgirt’in, Bizans’ın
intikamı için geldiler…
Malazgirt’te açılan o kapı ancak Viyana’da kapatılabildi
. Ve bütün dünyanın, zamanın bütün güçlerinin karşı saldırısıyla Anadolu’ya kadar geriledi.
Batı’ya yürüyüşümüz de, Doğu’ya geri çekilişimiz de yüzyıllar sürdü.
Ve biz, coğrafyamızın tüm insanları, o yolun tüm yolcuları Anadolu’ya sığınık.
Ama onlar, bizleri Anadolu’dan da çıkarmak istediler.
Bizans’ın intikamını almak
istediler.
Malazgirt’in intikamını
almak istediler. Bizi
Kafkasların ötesine
sürmek, bin yıllık tarihi
hafızadan silmek
istediler. İslam topraklarının neredeyse tamamını
talan
ettiler. Merkez siyasi otorite çöküp
coğrafya sahipsiz kalınca
her yere garnizon devletçikler kurdular.
Son kale, son vatan:
Peki Malazgirt bugün
ne anlatıyor bize?
Direndik, Anadolu’yu kurtardık
. Orayı
vatan olarak yeniden inşa etti
k, yeniden
merkez
belirledik. Orayı bütün insanlık için
son direniş kalesi
ilan ettik. 20. Yüzyıl boyunca da onu korumaya çalıştık. Koruduk da..
Bizleri Malazgirt’in ötesine süremediler
. O kapıyı yüz yıllarca sonra bile Malazgirt’te kapatamadılar.
İşte bu direncimiz, işte Anadolu’yu son kale ilan edişimiz, bugünün yükseliş tarihinin temelini oluşturdu.
Tarih tersine döndü, rüzgâr tersine döndü
, biz tarihe yeniden dön dük. Bugün Malazgirt’i işte bunun için önemsiyoruz.
Orada yenilen Bizans’tı, çağın en büyük gücüydü, onun için önemsiyoruz
. Bugün
aynı durumla, aynı güç fotoğrafıyla
karşı karşıya olduğumuz için, bugün için
bize bir şeyler anlattığı için
, benzer bir kırılma noktasında olduğumuz için, vereceğimiz kararlar benzer sonuçlar doğuracağı için önemsiyoruz.
Zamanın en büyüklerine kafa tutma geleneği bu..
Zamanın en büyük güçlerine kafa tutmak bir siyasi genetiktir
. Bu milletin
tarih yapıcı
özelliğidir, öncülüğüdür, mücadele ruhudur. Beraberindeki
her dinden, her milletten insanla, adalet içinde, merhamet içinde omuz omuza
o büyük mücadeleye girişmek, yol yürümek bir
onurlu
mücadele yöntemidir. Malazgirt’ten bu yana devam ettirdiğimiz bir
çizgidir
.
Bugün sadece Türkiye için değil, coğrafya için, bütün dünya için
her şeyin yeniden biçimlendirdiği tarih aralığı
dır. Bu aralıkta kim, ne tür adımlar atarsa, bu adımların
yüzlerce yıllık geleceği
ni şekillendireceğini bilmelidir. Türkiye, Birinci Dünya Savaşı sonrası direnişin, Anadolu’yu son kale yapan iradenin
bir adım ötesine ulaşmayı başarmalıdır, başaracaktır
da.
Dalga dalga üzerimize gelen saldırıları
doğru anlamalıyız!
Bugün ülkemize karşı
dalga dalga
gelen saldırılar, etrafımızı boşaltıp coğrafyada yalnız bırakma çabaları bundandır.
15 Temmuz bundandır, terör bundandır, Suriye’nin kuzeyinden kuşatma planları bundandır, NATO içinden gizli gizli vurmaları bundandır
, ABD’nin terörle ortaklık yapıp Türkiye’nin
belini kırma
çabaları bundandır, Avrupa’nın topyekûn
Türkiye düşmanlığı
bundandır.
Bu gerçeği anladığımız ölçüde bir
gelecek
kurmayı başaracağız. O yükseliş dönemini bu şekilde başaracağız.
Onlar bizi hala Malazgirt’in Doğu’suna sürmek, O kapıyı ebediyyen kapatmak, Viyana’nın intikamını almak için vuruyorlar
. Bin yıllık tarihin hesabını görmeye çalışıyorlar. Oysa bizim hesaplarımızı,
hedeflerimizi, gelecek planlarımızı
, o tarih dönüşünün nerelere uzanacağını
göremiyorlar
.
Bugün de karşımızda
Roma var, Bizans var
Unutmayın, Malazgirt’te Bizans vardı. Bugün de karşımızda Bizans var. Roma İmparatorluğu var
. Ama bu toprakların
Alparslan’ları bitmez
. Bunu yüzlerce yıldır öğrenemediler. Hala aynı
körlükle
adımlar atıyorlar.
Dünyanın en güçlü orduları da ge
l
se
, en büyük istila seferleri başlatılsa da o kapılar hiçbir zaman kapanmayacak.
Ve bunu
21. Yüzyılda bir kez daha
öğrenecekler…
#Bizans
#Roma
#Malazgirt
#Büyük Selçuklu
#Anadolu Selçuklu
#Türkiye Cumhuriyeti
#Osmanlı