FETÖ’nün17-25 Aralıkmüdahalesinden sonraki bir tarihti. Bir üst düzey ziyaret içinRoma’ya gidilmişti ve ben de davetliler arasındaydım. Otel lobisinde, diğer davetlilerle sohbet ederken,15 Temmuz sonrası tutuklanan bir yazarbeni kenara çekti ve şöyle dedi:“Bu AK Parti, Erdoğan, bütün cemaatleri yok edecek. Bir şeyler yapmalıyız!”Şok olmuştum,“bu da nereden çıktı”diye cevap vermiştim huzursuz bir halde.Şüphesiz“Bütün cemaatler yok edilecek” tezi bir FETÖ söylemiydi. FETÖ’ye ait hiçbir söylem iseyerlideğildi.
FETÖ’nün
müdahalesinden sonraki bir tarihti. Bir üst düzey ziyaret için
’ya gidilmişti ve ben de davetliler arasındaydım. Otel lobisinde, diğer davetlilerle sohbet ederken,
15 Temmuz sonrası tutuklanan bir yazar
beni kenara çekti ve şöyle dedi:
“Bu AK Parti, Erdoğan, bütün cemaatleri yok edecek. Bir şeyler yapmalıyız!”
Şok olmuştum,
diye cevap vermiştim huzursuz bir halde.
Şüphesiz
“Bütün cemaatler yok edilecek” tezi bir FETÖ söylemiydi
. FETÖ’ye ait hiçbir söylem ise
değildi. FETÖ’cü görünmese bile bu tezleri dillendirenler bir şekilde söz konusu
içindeydi. 15 Temmuz’da;
ile örgütlendirilen o kanlı örgüt, o istihbarat şebekesi üzerinden Türkiye’yi hedef alan açık saldırıya, işgal girişimine tanık olunca, zihin dünyamızda birçok şey netleşti.
değerlerimizle, merhametimizle
tezinin nasıl “İslam iç savaşı”
tezine dönüştürüldüğü,“İslam’ın kanlı sınırları” projesinin nasıl
“Savaş İslam’ın kalbine yerleşecek”
senaryosu haline getirildiği,
için Müslüman coğrafyada kimlerin seferber edildiği,
ve
çatışmalarının da ötesinde
ne tür yeni ayrışma ve çatışma tezleri
nin üretildiği ve servis edildiği,
Müslümanların Batı’ya öfkesinin nasıl Batı’nın lehine bizi hedef alan silaha döndürüldüğü
gibi konularda, zihinlerimiz o saldırıdan sonra daha da netleşti.
Biz
“farklılıklarımız zenginliğimizdir
” diyeduralım onlar bu farklılıkların tamamını ayrışmaya ve çatışmaya dönüştürdü bile.
z” ve
ülkelerimize, şehirlerimize, topraklarımıza, zihinlerimize yönelen
dönüştürüldü bile. Öyle ki,
ve dayanışmamız üzerinden bile jeopolitik hesaplar yapıldı.
Sırası gelmişken,
’daki
, zulmün, İslam ve Müslümanlar üzerinden yürütülen çirkin
senaryonun yeni bir halkası
olduğu,
nda yaşayan diğer Müslüman toplumlar gibi
Arakan Müslümanlarının kanı, canı, çaresizliği üzerinden yeni bir cephe
açıldığı, enerji savaşları ve jeopolitik güç mücadelesi yürütüldüğü, Atlantik ittifakının Çin’i çevreleme hesapları için bu toplumu da
seçtiği gerçeğini kenara atmayalım.
Çok
yakında Doğu Türkistan’dan Keşmir’e ve Hindistan’ın Müslüman bölgelerine Pattani’den Moro’ya yeni çatışmalar başlatılması muhtemeldir
. Doğu’da İslamofobi yoktur, bu tez Batılı bir tezdir, Batı ırkçılığından beslenir.
İslam’ın Doğu sınırlarını
da, çatışma ile, düşmanlık duvarı ile
,
girişimlerini dikkatle izlemek lazım.
“Budist katiller” söyleminin
İslamofobi’nin Doğu Cephesi’ni inşa etme
amaçlı bir söylem olabileceği, bunun da Batılı bir tez olduğu, bize
edildiği ihtimalini düşünelim.
Müslüman dünyanın Doğu ile muhtemel yakınlaşması
şimdiden sabote edilmeye başlandı. Çünkü bu savaş çok büyük, küresel ölçekte güç hesaplaşması sadece Kuzey Kore kriziyle sınırlı değil.
Biz yine cemaatlere,
na dönelim. Şahsen,
her devletin cemaatlere muhtaç olduğuna
, cemaatlerin toplumu ayakta ve diri tuttuğuna, siyasi istikrarsızlık dönemlerinde bile
toplumsal çöküşü engellediğine
, bir
olduğuna inanırım. Ancak cemaatler,
başladığı, cemaat devlet hayallerine giriştiği anda
. Çünkü
cemaat aklı, örgüt aklı devlet olduğu anda çöküş başlar
, iç çatışma başlar, yıkım başlar. Ancak cemaatleri tehdit ilan ederseniz
devleti de toplumu da ayakta tutamazsınız..
15 Temmuz’dan sonra başlatılan
da,
bugünlerde yeniden alevlenen
şması da bu bağlamdan uzaktır. Başka merkezlerin,
çevrelerin bize servis ettiği, asla yerli olmayan bir tartışma
büyütülüyor.
ya da başka başka
üzerinden yeni bir ayrışma tezi yaygınlaştırılıyor. Bu,
Türkiye için son derece tehlikeli
bir durum. Nereye varacağı asla kestirilemez ve coğrafyamıza yönelen büyük yıkım ve ayrışma projelerinden bağımsız değil.
kim bize servis ediyor, kim yönetiyor?
kimliği üzerinden bölgesel çatışma hesabı yapanlar
daha mikro düzeyde farklılıklar
üzerinden de toplumları
nın hesaplarını yapıyor.
Son tartışmanın böyle bir senaryonun ürünü
olduğu konusuna dikkat çekmek istiyorum.
deşifre oldu,
tasfiye oluyor. Öyleyse
yeni kimlikler, yeni cepheler
, yeni çatışma alanları inşa etmek onlar için bir zarurete dönüşüyor.
Bunu yapıyorlar,
bu tartışmayı hazırlayıp bize servis ediyorlar biz de üstüne atlıyoruz
. Oysa bunun yerine tartışmayı
kimlerin yönettiğine, neyi amaçladığına
, Türkiye toplumuna ne tür bedel ödeteceğine dikkat kesilmemiz lazım.
Biraz geçmişe gidelim. ABD’nin bu konuda hazırladığı bir çok projeden
ni hatırlatalım. Sadece bu bile, nasıl bir oyunun kurbanları haline getirildiğimiz konusunda her şeyi gözler önüne sermeye yetecektir.
2007 yılında meşhur
’ın hazırladığı ve bu tarz araştırmalara yılda
ayıran muhafazakar Smith Richardson Vakfı’nın finanse ettiği
“Sivil Demokratik İslam: Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler”
başlıklı bir çalışma yapıldı. O zamanlar bunu çok tartıştık.
Rapor, “İslam ve Müslümanlar, Batı demokrasisi, değerleri ve küresel düzene entegre edilemezse
ihtimalinin yüksek olduğu” teziyle İslam ve Müslümanların nasıl kontrol altına alınacağına dair
sunuyor.
88 sayfalık raporu kaleme alan
, dönemin ABD Başkanı George Bush’un Basra Körfezi ve Güney Asya Danışmanı
’ın karısı. ABD’nin Türkiye dahil, bölgedeki çalışmalarıyla bire bir örtüşen rapor, 11 Eylül’den bu yana
“ulus inşası”nı terk eden ABD’nin, İngiltere ve İsrail’le birlikte “din inşası”na başladığı
na yönelik iddiaların açık göstergesi.
Raporda Müslümanlar;
“fundamentalist, geleneksel, modernist ve laik
” olmak üzere dört kategoriye ayırılıyor ve şöyle bir strateji öneriliyor:
“Anti-emperyalist ve sosyalist düşüncelerinden dolayı laiklere güvenilmez. Fundamentalistlere ve geleneksel Müslümanlara da.. Fundamentalist ve gelenekseller arasında oluşabilecek yakınlık engellenmeli.
Birbirleriyle savaşmaları teşvik edilmeli
. ABD ve Avrupa için güven telkin edilenler sadece, kitleleri yönlendirmede Kur’an’ı sınırlandıran modernist Müslümanlardır. Bu grup desteklenmelidir. Fundamentalistler zayıflatılmalı ve yok edilmelidir.” Özetle bu. Biraz daha açalım:
Önce modernist ve laik Müslümanları destekle
. Bunun için: Modernist
liderler, modeller ve kad
rolar oluştur. Eserlerini yayınla ve dağıt. Kitlelere hitap etmelerini sağla. İslami eğitimde düşüncelerini öne çıkar. Gençlere İslam öncesi ve İslami olmayan tarih bilinci aşıla. Laik kültürel kurum ve etkinlikleri güçlendir.
Geleneksel Müslümanları fundamentalistlere karşı destekle
. Bunun için: Aralarındaki
anlaşmazlıkları teşvik et
. İki kesim arasında oluşacak ittifakı engelle. Modernistlerle gelenekselleri birbirini yakınlaştır. Geleneksel kurumlarda modernistlerin sayısını artır. Gelenekseller arasında farklılıklar ortaya çıkar.
Hanefi mezhebi ile diğer mezhepler arasındaki farklılıkları büyüt
.
Fundamentalistlerle savaş
. Bunun için: Onların İslam yorumunu ve çelişkilerini sorgula.
Şiddet eylemlerinin sonuçlarını abart
. Bu kesim içindeki liderlerin
gibi olumsuz durumlarını ortaya çıkarmaları için
gazetecileri cesaretlendir
. Bu mesajlar için gençleri, dindar geleneksel toplulukları, Müslüman azınlıkları ve kadınları hedef al. Eylemlerine sempati beslenmesini, kahramanlaşmalarını önle.
Seçici bir şekilde laikleri destekle
. Bunun için: Fundamentalizmin ortak düşman olduğuna dair o
cesaretlendir. Laik Müslümanların
ABD karşıtı güçlerle, milliyetçilerle ve solcularla ittifak kurmalarını engelle
. İslam’da din ve devletin ayrı olduğu ve bunun imanı tehlikeye atmadığı düşüncesine destekle.
“Batılı İslam” tezini des
tekle. Burada
Alman İslamı, Amerikan İslamı, Türk İslamı, Malay İslam
ı gibi kavramların ve
“ortak bir İslam dünyası olmadığı”
na dair kanaatin yaygınlaştırılması isteniyor.
Aklımızı başımıza alalım..
Bugünkü cemaatler tartışması,
bu projeden ne kadar bağımsız?
Herkes neyi tartıştığını, neye taraf ya da karşı olduğunu, kimler adına söz söylediğini, kimlerin silahını kimlere doğrulttuğunu bir kez daha düşünsün!
Yani, aklımızı başımıza alalım...
#İslamiyet
#Cemaatler
#Türkiye
#ABD
#İsrail