Batı geriler, Doğu yükselir, Türkiye güçlenir, kavga şiddetlenir

04:0022/07/2017, Cumartesi
G: 17/09/2019, Salı
İbrahim Karagül

Büyük güçlerin büyük kavgalarıolur.Öfkeleride, sevgileri de,merhametleride büyüktür. Etkileri ülke sınırlarını,bölge sınırlarınıaşar. Verdikleri kararlar küresel ölçekteizlerbırakır,hesaplar bozar.Onların büyükiddiaları, tezleri, hesapları, planları, girişimleriolur. Talimat almazlar,buyruklayönetilmezler,ittifakilişkilerinin taşeronu olmazlar, iyi niyetli önerileri biletitiz bir sorgulamadan geçirirler, şüphecidirler ve her zaman teyakkuzda,tetiktedirler.Çünkü onlarküresel aktörlerdir, yardımcıunsurdeğildirler,

B
üyük güçlerin büyük kavgaları
olur.
Öfkeleri
de, sevgileri de,
merhametleri
de büyüktür. Etkileri ülke sınırlarını,
bölge sınırlarını
aşar. Verdikleri kararlar küresel ölçekte
izler
bırakır,
hesaplar bozar
.
Onların büyük
iddiaları, tezleri, hesapları, planları, girişimleri
olur. Talimat almazlar,
buyrukla
yönetilmezler,
ittifak
ilişkilerinin taşeronu olmazlar, iyi niyetli önerileri bile
titiz bir sorgulama
dan geçirirler, şüphecidirler ve her zaman teyakkuzda,
tetiktedirler
.

Çünkü onlar
küresel aktörlerdir
, yardımcı
unsur
değildirler, başka bir ülke, güç ya da ittifakın
temsilcileri
değildirler, karar merkezidirler,
küresel iktidar alanının ana unsurları
ndandırlar.
Çok sert bir fırtına, amansız bir mücadele yaklaşmaktadır
İşte tam da burada
rüzgarlar çok sert eser, fırtınalar yaşanır
.
Orada
dostluklar
yoktur, kalıcı düşmanlıklar yoktur,
acıma
yoktur,
merhamet
yoktur, hoş görme yoktur. Herkes birbirinin
rakibidir
, sınırlayıcısıdır,
dengidir
. Oyunlar burada kurulur,
operasyonlar
buradan başlar,
güç hesaplaşmaları
burada yaşanır.
Dünyayı saran, ulusları ve ülkeleri
sarsan
bu çatışmalardır. Hele de
küresel sistemin çöktüğü
, yeni güç haritasının oluşamadığı bugünkü gibi
boşluk dönemi
nde, o seviyede çok
acımasız bir mücadele
yaşanır.
Bugün
Amerika, Çin, Rusya, İngiltere, AB
gibi güç odakları arasında
kurucu unsurlar
arasında göründüğü gibi bir
uzlaşma, dostluk, birliktelik yoktur
,
olmayacaktır
da.
Önümüzdeki dönemde bu güçler arasındaki ayrışma
çok daha şiddetli güç çatışmalarına
dönecektir. Her biri yeryüzünün birkaç bölgesinde birbiriyle vuruşacak, bu
korkunç paylaşım savaşı
nda amansız bir mücadeleye girecektir.
Batı geriler, Doğu yükselir,
Türkiye büyür, yıldızlaşır..
Türkiye’nin bugün yaşadığı tam da budur.
Türkiye artık büyük ölçekli bir ülkedir, geleceğin dünyasının yıldız ülkelerinden biridir
.
Şaşırtıcı, hesap bozucu bir yükseliş dönemi
ne girmiştir, bu da beraberinde bir
tarih hesaplaşması
, bir güç mücadelesi getirmiştir. Türkiye,
tarihsel iddialarını
bugüne taşımıştır. Bu da, coğrafya üzerindeki
hakimiyet tezleri
ni sarsmış, bazı ülkelerin
hükümranlık alanlarına müdahale
olarak öne çıkmıştır.
2050 yıllarına dönük bütün
siyasi, ekonomik tezler ve öngörüler
,
Batı’nın gerilemesine, Doğu’nun yükselmesine
,
Türkiye’nin yıldızlaşmasına
işaret etmektedir. Bugün açıktan ya da örtülü biçimde Türkiye ile çatışmacı bir ilişkiyi tercih eden güçler, ülkeler aslında bugünün değil, geleceğin Türkiye’si ile kavgaya tutuşmuştur.
Türkiye artık ABD’nin stratejik
ortağı değil, bölgedeki rakibidir
ABD ile Suriye ve bölgedeki yaşanan ayrışma,
Washington’ın PKK ve diğer terör örgütleriyle açık ortaklık kurup Türkiye’yi dizginlemeye, sınırlamaya, hatta savaşı Türkiye içlerine servis etmeye
dönük girişimleri bu yüzdendir.
Türkiye artık ABD’nin stratejik ortağı değil, bölgedeki rakibidir
. Dışarıdan, çevreden,
Güney’den Türkiye’yi vuran ABD’nin en büyük intihar saldırısı 15 Temmuz’du
r. Ülkemizi
içeriden
vurmayı denemiş, başarısız olmuştur. Yeni küresel güç haritasının şekillenmesine da bağlı olarak ABD’nin
dışarıdan kuşatma
,
çevreleme
planları da başarısız olacak,
iflasla
sonuçlanacaktır.
Bugün
PKK’ya ne kadar silah verse, Türkiye ile savaş için ne kadar yığınak yapsa
, ülkemizi güneyden vurmak için ne kadar hazırlansa da, ABD bu planı hiç bir zaman başaramayacaktır. Çünkü bu
tehdit bir biçimde tanımlanmıştır!
Kontrol edemeyince
açık düşman oldular
Avrupa Birliği
ile yollarımızın ayrılması da,
Almanya ile yaşanan çekişme
de bu yüzdendir. Türkiye’nin sıradan bir AB üyesi olamayacağı, AB’nin çekirdek ülkelerinden
talimat
almayacağı
, onların himayelerine ve
merhametine
sığınmayacağı
artık bir gerçektir. Türkiye büyümüştür, güçlenmiştir,
AB’ye ihtiyacı yok
tur, Almanya ya da İngiltere’nin
korumasına
da muhtaç değildir.
Artık
AB ile oyalayıp Türkiye’yi kontrol altında tutma dönemi kapanmıştır
. Türkiye bu defteri kapattığı için de Almanya başta olmak üzere AB ülkelerinin büyük çoğunluğu
açık düşmanlık
yolunu seçmiştir. Şimdiki taktikleri
korkutma, yıldırma, sindirme
üzerine kuruludur. Yönetirken korkutmayı bile becerememenin verdiği bir
hazımsızlık
her yönüyle hissedilmektedir.
Berlin’in
PKK ve FETÖ üzerinden Türkiye’yi köşeye sıkıştırma
manevrası Türkiye’nin
sert reaksiyonu
ile boşa çıkmıştır.
İçeride birilerinin
, bazı çevrelerinin hala AB ile Türkiye’yi dövme dönemi de kapanmıştır. Bundan sonra
güç oyunları
vardır ve Türkiye bu oyunu oynayacaktır.
BAE, ihaleler, kirli işler ağı
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)
gibi bölge ülkeleri,
terör ör
gütleri ve yine bölgedeki bazı çevrelerin Türkiye karşıtı
örtülü operasy
onları da bu büyük hesaplaşmanın parçasıdır. Onlar, Türkiye’yi sınırlandırmak için bir
ihale almışlar, kirli işlere talip olmuşlardır
.
Merkez güçler ve taşeronları
, Türkiye’nin
elinin uzandığı
her yere saldırmakta, oraları
istikrarsızlaştırmak
ta, ülkemizin hareket alanını daraltmaya çalışmaktadır.
Bu, çok büyük bir projedir
. Proje için Müslüman dünyanın bütün mahremi, değerleri, onurunun yerle bir edilmesi bile göze alınmıştır.
Coğrafyanın hainleri
Mescid-i Aksa’yı sattı!
Suriye’deki berbat durum ile
Mescid-i Aksa
’nın başına gelenler, işte bu
büyük çatışmanın bir parçası
dır. Bölgedeki güçlerin, kendi aralarındaki kavgalar ile
merkez güçlerin kendilerine dağıttığı ihaleler
le uğraşmaları yüzünden coğrafyada çok büyük bir
boşluk
oluşmuştur.
Mescid-i Aksa
provokasyonu
bilinçli
bir şekilde hazırlanmış,
BAE ve bölgedeki bazı güçler Kudüs’ü satmıştır
.
Çünkü onlar,
efendilerinin talimatları
doğrultusunda bütün
silahlarını
bölgeye, birbirlerine, kendi insanlarına ve ülkelerine yöneltmiştir. İşte tam bu boşlukta İsrail
Kudüs’ün ve Suriye’nin bir bölümünün işgali
sürecini başlatmıştır. Bazı bölge ülkeleri
yeni sömürge dalgası
için cepheye sürülmüş, bir işgal gücü haline getirilmiştir
.
Düşmanın en büyüğü,
en güçlüsü, ihanetin en alçağı
Türkiye, bir kez daha
düşmanın en büyüğü ile, en güçlüsü ile, ihanetin en alçağı ile
yüz yüze gelmiştir.
Haçlı Seferleri
’nden bu yana bu hep böyle olmuştur.
Birinci Dünya Savaş
ı’nda da böyle olmuştu. Yüz yıl sonra aynı tarih
bir kez dah
a yaşanmaktadır.
Ama bu sefer,
gerileyen
bir ülke,
çöken bir devlet
değil,
yükselen ve tarih değiştiren bir ülke
söz konusudur. Bu yükselişin, coğrafyayı nasıl sarsacağı, küresel güç haritasını nasıl etkileyeceği bilindiği için de,
hem dışarıdan hem de bölgeden
yoğun tazyikler başlamıştır.
Bu çatışma çok şiddetlenecek, bu hesaplaşma yüzyılımıza damgasını vuracaktır
. Çünkü Türkiye artık
merkez güçtür
, oyun kurmaktadır, hesap bozmaktadır, coğrafyaya bir
yol
çizmektedir. 20. yüzyılın sonunda Batı’nın başlattığı
Yeni Kuşatma Yüzyılı,
Türkiye tarafından
Hesaplaşma Yüzyılı
’na çevrilmiş, bir adım sonrasının ise
Meydan Okuma Yüzyıl
ı olacağı netleşmiştir.
Yüzyılın mücadelesi bu,
diz çökmek yok!
Şu an yaşanan, bu
büyük yürü
yüşü durdurmayı hedefleyen
yeni bir Haçlı saldırısı
dır. Bu yüzden mücadele
yüzyılın mücadelesidir
, sadece Türkiye’nin değil coğrafyanın mücadelesidir.
İçerideki ihanet
çevrelerine, bölgedeki ihanet odaklarına
azami dikkat
etmek gerekir. Çünkü 15 Temmuz’da olduğu gibi,
bir sonraki kurgu yine onlar üzerinden servis edilecektir
.
Türkiye büyük güçler kavgası yaşamakta, çok sert bir mücadele vermektedir.
Hiç kimse bu kavgada ülkemize bir suç, ayıp, eksiklik atfedemez. Teslim olmak, yönetilmek, rehin alınmak, esir olmak isteyenler Türkiye’ye rol biçem
ez. Bunlar, bu çevreler
15 Temmuz’un uzantıları
, dışarıdan gelen tehditlerin
iç işgalcileri
dir.
Çünkü teslim olmak
parçalanmaktır..
Eğer bu coğrafyadaki
bin yıllık tarihimizde yeni bir çıkış
yakalayacaksak bu
kavganın üstesinden g
elmek zorundayız.
Ülkemiz, milletimiz, geleneğimiz
bu
iddianın
sahibidir ve bundan vazgeçmeyeceğiz. Öyleyse kavganın üstesinden gelmeyi bileceğiz. Bunun tersi diz çökmek, teslim olmak,
küçülmek, parçalanmak
tır.
Biz
bunu asla kabul etmeyeceğiz
. Yükselişe geçtiğimiz için, iddialarımız olduğu için,
kendimize inandığımız için bizi vuruyorlar
. Bu kavganın başka da hiçbir sebebi yok.
Kavgadan kaçan
biz olmayacağız
Küresel güç haritasındaki değişimlere, eğilimlere bakılırsa,
bugün bizi en fazla vuran güçlerin duraklama dönemi yaşadığını, bazılarının çöküş dönemine girdiğini
görürüz. Öyleyse bu geçiş döneminde direnmekten, daha da güçlenmekten,
olağanüstü bir askeri güç biriktir
mekten başka seçeneğimiz yoktur.
Kavgadan kaçan biz olmayacağız
.
#Mescid-i Aksa
#Kudüs
#Filistin
#İsrail
#ABD
#Türkiye
#PKK