No panik!

02:5827/11/2017, Pazartesi
G: 18/09/2019, Çarşamba
Hüseyin Likoğlu

ABD’de 17-25 Aralık dosyası yeniden açılmak isteniyor. Obama döneminin soytarı savcısı Preet Bharara’nın görevden alınmasına rağmen yerine gelen Joon H. Kim tarafından dosya sürdürülüyor. Yeni savcının hazırladığı iddianameler çok eğlenceli. Türkiye para verse böyle iddianameler hazırlatamazdı. Yeni iddianameler Fetullah Gülen örgütünün 17-25 Aralık kumpaslarını gözler önüne sererken, bu kumpaslara destek verenlerin maskesini de düşürdü. Aynı zamanda 17-25 Aralık’ın arkasında ABD’nin olduğunu da

ABD’de 17-25 Aralık dosyası yeniden açılmak isteniyor. Obama döneminin soytarı savcısı Preet Bharara’nın görevden alınmasına rağmen yerine gelen Joon H. Kim tarafından dosya sürdürülüyor. Yeni savcının hazırladığı iddianameler çok eğlenceli. Türkiye para verse böyle iddianameler hazırlatamazdı. Yeni iddianameler Fetullah Gülen örgütünün 17-25 Aralık kumpaslarını gözler önüne sererken, bu kumpaslara destek verenlerin maskesini de düşürdü. Aynı zamanda 17-25 Aralık’ın arkasında ABD’nin olduğunu da günyüzüne çıkardı.


Fetullah Gülen’in yargı ve polise sızan teröristleri 17-25 Aralık operasyonu ile Türkiye’den ABD’nin intikamını almaya çalışırken, bunu yolsuzluk ve rüşvet iddiasıyla kamufle etmeye çalıştı. ABD’deki iddianamelerden işin gerçek yüzünü öğreniyoruz. Şimdi size yeni iddianameden küçük bölümler paylaşmak istiyorum.

“İşbu iddianamede yer alan suçlamaların temelinde, İran hükümeti aleyhindeki Birleşik Devletler ulusal güvenlik kontrollerini ihlâl etmeye ve bu kontrollerden kaçmaya yönelik çok yıllı gizli bir plan yer almaktadır…”

“İran ve Türkiye’de bulunan üst düzey hükümet yetkilileri, bu gizli plana dâhil olmuş ve planı korumuşlardır…”

“Birleşik Devletler Kanunnamesi (“U.S.C.”) Kısım 1701-1706 Başlık 50’de düzenlenen Uluslararası Acil Ekonomik Güçler Yasası (“IEEPA”), Başkan’a, Birleşik Devletlerin ulusal güvenliğine ve dış politikasına yönelik sıra dışı ve olağanüstü tehditleri ele alma yetkisi vermektedir…”

“Başkan, ilk olarak, 14 Kasım 1979 tarihinde çıkarılan 12170 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (“KHK”) ile “İran’daki durumun Birleşik Devletler ulusal güvenliği, dış politikası ve ekonomisine yönelik sıra dışı ve olağanüstü bir tehdit teşkil ettiğine kanaat getirmiş” ve söz konusu tehdidin üstesinden gelinmesi amacıyla ülke çapında olağanüstü hal ilân etmiştir…”

“Başkan; 15 Mart ve 6 Mayıs 1995 tarihlerinde, diğer hususlara ek olarak, Birleşik Devletlerden veya bir Birleşik Devletler vatandaşı tarafından, herhangi bir mal, teknoloji veya hizmetin, doğrudan veya dolaylı olarak, İran’a ihracını, yeniden ihracını, satışını veya tedarikini yasaklayan, 12957 ve 12959 sayılı KHK’ları; 19 Ağustos 1997 tarihinde ise, önceki kararnameleri (toplu olarak “KHK’lar”) açıklayan, 13059 sayılı KHK’yı çıkartmıştır…”

“KHK’lar, Birleşik Devletler Hazine Bakanına, KHK’ları uygulamak için gerekli kural ve düzenlemeleri çıkarma yetkisi vermekteydi. Bu yetki uyarınca Hazine Bakanı, KHK’ların getirdiği yaptırımları uygulamaya koyan, İran’la İlgili İşlemlere İlişkin Düzenlemeleri (2013 yılında İran’la İlgili İşlem ve Yaptırımlara İlişkin Düzenlemeler (“ITSR”) şeklinde yeniden adlandırılmıştır) çıkarmıştır…”

Evet bu ifadeler aynen ABD’nin yeni savcısının yazdığı 6 Eylül 2017 tarihli iddianamesinde yer alıyor. Mesele neymiş? İran’a yönelik yaptırımların delinmesi. Fetullah’ın polis ve yargıç görünümlü teröristleri bize meseleyi ne olarak yutturmaya çalıştı? Yolsuzluk ve rüşvet…

ABD’nin Reza Zarrab’ı, namı diğer Rıza Sarraf’ı 15 Temmuz öncesi ABD’ye getirtip, tutuklatmasının amacı, başaracağı darbeden sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Yassıada benzeri yargılamalar yapmaktı. Ama Pensilvanya’da yapılan hesap 15 Temmuz’da millet tarafından yerle bir edildi. ABD, Reza konusunda ne yapacağını kara kara düşünürken, Türkiye, ihanet hesaplarının en önemli aparatı Metin Topuz’u enseledi. Topuz enselenince panikleyen ABD, Reza meselesini yeniden sahaya sürdü.

Reza meselesi sahaya sürülünce Türkiye’de özellikle ekonomide bazı çevreler karalar bağlamaya başladı. “Yok efendim ABD bize şöyle şeyler yapacak, böyle yaptırımlar uygulayacak.” Paniğe gerek yok. ABD’nin yapabileceği ne varsa zaten yaptı, yapıyor. Diyelim ki Reza Zarrab üzerinden Türkiye’ye yüklü miktarda para cezası kesti. Hiç önemli değil.

Yukarıda alıntı yaptığım iddianameye baktığımızda karşımıza ABD Başkanı Jimmy Carter’ın 1979 tarihinde yayımladığı KHK çıkıyor. Yani ABD 38 yıl öncesinin kararnamesi bizi mahkum edecek de bizim elimiz armut mu toplayacak?

Diyelim ki ABD, Türkiye’yi 10 milyar dolar para cezasına çarptırdı. Bizde şu an OHAL var. Biz de KHK yayımlayabiliyoruz. Biz de 15 Temmuz darbecileri ve arkalarındaki güçler hakkında tazminat davaları açılması ile ilgili bir KHK çıkarırız. Pensilvanya’da ikamet ettirilen terörist başı Fetullah için ABD’ye 20 milyar dolar ceza keseriz. ABD’nin bize kestiği 10 milyar dolarlık cezayı mahsup ettikten sonra üste kalan 10 milyar doları bahşiş olarak bırakırız. “No panik, yes we can.”

#ABD
#FETÖ
#Türkiye