Muhammed b. Selman’ın ılımlı İslâm’ı (2)

04:0019/11/2017, Pazar
G: 18/09/2019, Çarşamba
Hayreddin Karaman

Bir daha ifade edeyim:Allah Teâlâ birden fazla ve birbirinden farklı din (İslâm) göndermedi, Allah bir, din bir, ümmet de birdir, birlik içinde olmalıdır.Dini temel ve vazgeçilmez kaynaklarından usulüne uygun olarak anlayan sahâbe, onların çırağı tâbiûn ve onların talebesi üçüncü nesil uleması daha sonrakilere hakikati bulma, doğru anlama ve ilâhî murada uygun yaşamanın şaşmaz ölçütlerini vermişlerdir. Bu usul ve ölçütleri kullanarak her asırda müminlerin anlama, problem çözme, meydan okumalar karşısında

Bir daha ifade edeyim:

Allah Teâlâ birden fazla ve birbirinden farklı din (İslâm) göndermedi, Allah bir, din bir, ümmet de birdir, birlik içinde olmalıdır.

Dini temel ve vazgeçilmez kaynaklarından usulüne uygun olarak anlayan sahâbe, onların çırağı tâbiûn ve onların talebesi üçüncü nesil uleması daha sonrakilere hakikati bulma, doğru anlama ve ilâhî murada uygun yaşamanın şaşmaz ölçütlerini vermişlerdir. Bu usul ve ölçütleri kullanarak her asırda müminlerin anlama, problem çözme, meydan okumalar karşısında sarsılmadan yolunda yürüme ihtiyacını karşılamak mümkündür.


On dört asırdan fazla bir zaman içinde ümmetin kahir çoğunluğunun iman, ibadet, hayat düzeni ve ahlâk yaşantılarına bakıldığında birden fazla İslâm’ın olmadığı, bir tek İslâm’ın farklı anlayışlar ve ikincil farklı yöntemler sebebiyle detaylarda farklılaştığı, bunun da ümmet için bir rahmet, bir zenginlik olduğu görülecektir.

Meselâ Selef denilen ilk nesil, iman esaslarını, Kur’ân’da ve sağlam hadislerde geçtiği gibi düzenleyerek ifade etmişler, aklın yetkili olmadığı konularda detaylandırma, aklen delillendirme ve derinleştirme yoluna gitmemişlerdir. Daha sonra gelen Ehl-i Sünnet ve cemaat âlimleri (başta İmam Eş’ârî ve Mâtürîdî), ümmete meydan okuyan batıl dinler, inançlar ve inkârlara karşı İslâm’ın iman esaslarını savunmak maksadıyla (böyle bir ihtiyaç baş gösterdiği için) detaylandırma, aklî yönden delillendirme ve tartışma yoluna girmişlerdir.

Sözde Selef yolunu takip eden Vehhâbîler (kendilerini ed-Da’vetü’s-Selefiyye” diye ifade ediyorlar) kendilerinden başkalarını -Eş’ârî ve Mâtürîdî dahil- Ehl-i Sünnet olarak görmüyorlar, şirk ile alakası olmayan söz ve davranışları şirk olarak değerlendiriyorlar, ümmetin büyük kitlesini dışlayarak dini dar bir çerçevenin içine yerleştiriyorlar.

25 Mart 1975 günü kendi yakını bir genç eliyle şehit ettirilen Kral Faysal inkılâp sayılacak ıslahat yapmış, ümmetin bütününe olabildiğince açılmış, Suriye, Mısır ve başka yerlerden âlimleri ülkesine davet etmiş, onlara üniversitelerde ders verdirerek Vehhabî taassubunu yumuşatmaya çalışmıştı. ‘Ilımlı’ kelimesi kirlendiği ve onu sevmediğim için “orta yol veya mutedil” İslâm anlayışı diyeceğim; işte buna yaklaşmaya çalışan asıl Kral Faysal idi, fakat sömürücü ve sömürgeci iri devletlere göre onun en büyük “kusuru” Filistin davasına sahip çıkması, İsrail zulmüne karşı mücadele bayrağını açması, ümmetin birliği için çaba göstermesi, Vehhâbiliği yumuşatmaya meyletmesi… idi ve bu yüzden o mutedil değil, radikal Müslümanlardan sayılıyor, yok edilmesi gerekiyordu.

Peki, bu Muhammed b. Selman onların deyişiyle nasıl ılımlı Müslüman olacak?

Dini anlama, ümmeti birleştirme yolunda Kral Faysal’ı takip ederek mi, yoksa ABD’ye sırtını dayayıp ümmetin bağımsızlığını ve servetini gözü doymaz kapitalist sömürgecilere peşkeş çekerek mi?

İkincisine ilk gününden itibaren ABD’ye sağladığı büyük menfaatlerle başladı sayılır. Yine onun dümen suyuna takılarak BAE, Mısır ve ötekilerle beraber ümmeti bölme, iki kampa ayırma ve neredeyse karşılıklı savaş durumuna geçme yoluna girdi. Bunları kabul etmek, meşru görmek, onaylamak mümkün değildir, ama işin garibi, ümmetin bir bölüğüne savaş ilân eden ve bunun fetvasını da gözü gibi vicdanı da arızalı olan hocadan alan adam, ümmet düşmanlarına göre “ılımlı” oluyor; ümmet olarak birlik olalım ve hep birlikte ümmetin dinine ve dünyasına saldıranlara karşı mücadele edelim diyenler “sert, şiddet yanlısı, hatta terörist” oluyorlar.

Dini Selef ve sonraki Ehl-i Sünnet imamları gibi doğru ve daha geniş çerçeveli anlama, tekfiri ve şiddeti dışlama bakımından bir inkılâp (Vehhabî ilkelerinde büyük değişim) iddiası ise kolay olmasa gerektir (Keşke olabilse).

#Muhammed b. Selman
#Suudi Arabistan
#Ilımlı İslam