1995 yılında ABD Kongresi’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti ve ülkedeki büyükelçiliğinin lokasyonu olarak tanıma kararı, göreve gelen Başkanların göz ardı etmeyi tercih ettiği bir gelişme olmuştu. Oysa Trump, söz konusu tercihlerin arka planındaki saikleri ve uluslararası hukuku hiçe sayarak bu kararı hayata geçireceğini açıklamış bulunuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan öncülüğünde ve TBMM ittifakıyla Türkiye’nin ve ayrıca İslam dünyasının haklı reddiyle karşılaşan bu açıklama, Avrupalı liderlerin de sesini kattığı ve Guterres’in ifadeleri altında milletlerin birleştiği küresel bir tepkiyle karşılaştı. Bölgede zaten tarifi dahi zor olan barış ve istikrarın tesisine dair umutları tehdit eden tehlikeli niteliğiyle de, bu muameleyi görmeye devam edecek.
Donald Trump, göreve geleli henüz 1 yılını doldurmadan oldukça çalkantılı bir süreç içerisinde ve soruşturmaların gölgesinde yürümeye çalışıyor. Bu ise, özellikle tabanını ve destekçilerini beslemeye yönelik kararlarda sakıncalı adımlar atmasını kolaylaştırıyor. Kudüs vakası da bu kapsamda, kampanya döneminin çoğu henüz gerçekleşememiş ya da ilerlemekte zorlanan vaatleri arasında hızla öne çıkmış gözüküyor. Nitekim vaat kartelasına bakıldığında söz konusu kararın, mevcut ortamda hem uygulama hem de dikkat çekicilik açısından ABD Başkanı için elverişli bir seçenek olduğuna şüphe yok.
Bir yandan Paris İklim Anlaşması’ndan ve TPP’den hiddetle çekilirken diğer yandan Meksika duvarından Obamacare’e pek çok vaatte durulan Trump’ın, hem seçmenlerini doyurması hem de itibarını sağlamlaştırması gerekiyor. Hatta son günlerde bu amaca hizmet edebilecek bir madde olarak da, ABD’deki hararetli vergi çalışmalarını izlemekteyiz. Ülkedeki vergi sistemini yeniden elden geçiren Cumhuriyetçi çabalar, yakın zamanda buldumcuk misali gelecek bir zafere işaret ediyor.
2 Aralık günü sabaha karşı ABD Senatosu’nda Cumhuriyetçilerin sadece bir fire vererek kabul edilmesini sağladığı vergi yasa tasarısı, son anda ayaküstü yapılan değişiklikler içermesi yönüyle oldukça tartışılıyor. Tasarı, Kasım ayında Temsilciler Meclisi’nden geçmiş olan çalışma ile de birtakım farklılıklar gösteriyor. Dolayısıyla şimdi iki kanatta ayrı ayrı kabul edilen tasarıların, görüşmelere tabi tutulup uzlaşması için çaba harcanıyor.
Böylece ortaya çıkacak nihai versiyonun da, ay sonuna doğru Trump’ın masasında onay alması planlanıyor. İşte bu başarılırsa -ki önünde ciddi bir mâni görünmüyor- yeni kanun yılbaşında devreye giriyor olacak.
Uzlaşma sonucu ortaya çıkacak detaylar üzerinden konuşmak daha sağlıklı olur ancak kabaca bakacak olursak, hayata geçecek yeni sistem hem kurumlar hem de gelir vergisinde kesintiler sunacak. Bunların yanı sıra dikkat çeken maddelerden biri de, zorunlu sağlık sigortasına son verilmesinin masada olması…
Vergi reformundaki amaç Cumhuriyetçiler tarafından, şirketlere daha rekabetçi bir ortam sunarken ekonomiyi canlandırmak ve bireyleri mali açıdan rahatlatmak olarak tarif ediliyor. Bununla birlikte yeni yasanın potansiyel etkileri konusundaki tartışmalar, getireceği çıktılara dair farklı senaryoların çizilebileceğine işaret ediyor.
Bu kapsamdaki soru işaretlerinden biri, vergi kesintilerinin büyümeye ne derece destek vereceği yönünde… Üstelik etkiler, sektörden sektöre ve kesimden kesime değişecek. Ortaya çıkacak son metin doğrultusunda tesiri zamana yayılması muhtemel olan yeni yasanın belirgin bir canlanma getirmesi durumunda ise, enflasyonist baskılar ile para politikası adımları diken üstünde olacak.
Buna ek olarak, reformun yazacağı hikâyenin kuvveti, neticenin “neutral” olarak tanımlanan şekilde gelip gelmeyeceğini de etkileyecek. Zira yeni yasanın kamu maliyesi üzerinde açacağı büyük deliğin, akması umulan ek gelirlerle ne derece yamanabileceği önemli olacak.
Öte yandan vergi tasarısına dair bir diğer tartışma da, şu sağlık sigortası mevzuuna ilişkin. Nitekim Cumhuriyetçilerin halk için bir rahatlama olarak öngördüğü maddenin, milyonlarca bireyi sigortasız bırakarak olaya farklı bir boyut katacağı ortada...
Tabii mesele, adalet endişelerini de yakinen ilgilendiriyor. Cumhuriyetçiler çalışmanın orta gelirli aileleri ve küçük şirketleri odağa aldığını söylese de, buna dair soru işaretleri var. Özellikle kurumlar vergisi indirimleriyle firmaların ve yine bu kanalla varlıklı kesimin lehine çalışacağı düşünülen sistem, bu doğrultuda Demokratların yoğun eleştirisine maruz kalıyor.
Sonuç olarak ise söz konusu ekonomik etkilerin yönü ve derecesi, zamanla ortaya çıkacak. Bu süre zarfında Trump da, dalgalara karşı koymanın yollarını aramaya kuşkusuz devam edecek.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.