Uluslararası Çalışma Örgütü ILO, World Employment Social Outlook 2017 Raporu’nda dünya işgücü piyasasına dair trendlere ışık tutarken küresel işsizlik oranının inadından bahseder. Tahminler, 2017 yılı sonunda dünya ekonomisinin 3,4 milyon yeni işsize daha ev sahipliği yapacağı ve böylece toplam işsiz sayısının 201 milyona çıkacağı yönündedir. Hatta 2018 yılı için de, 2,7 milyon ek işsiz beklentisi not düşülür.
Bu çerçevede dünya genelindeki işsizlik oranının düşmesine temel engelin, yükselen ekonomiler olduğu söylenebilir. Nitekim gelişmiş ülkelerde yavaş da olsa düşme eğilimini sürdüren bir oran gözlendiği malum. Oysa yükselen cephede, özellikle son yıllarda emtia kaynaklı şoklar yaşayarak halden düşen ekonomilerin işgücü piyasalarındaki zararları çok net. Öte yandan yükselenlerin genel anlamda dünya ekonomisinin lokomotifi oldukları da koskoca bir gerçek ancak nüfuslarındaki yoğunluk söz konusu verilerin iyileşmesine öyle kolay elvermiyor.
İşte biz de Türkiye olarak, küresel emek piyasası resminde bu son kategoride konumlanıyoruz. Büyüyen, iş yaratan ancak işgücüne yetişmekte zorlanan bir ekonomi niteliğindeyiz. Bu doğrultuda kabaca ifade etmek gerekirse, işgücüne katılımdan daha hızlı istihdam sunmadıkça, işsizlik oranını anlamlı bir şekilde düşürmek mümkün olmayacak.
Geçen hafta açıklanan Ağustos dönemi işgücü istatistikleri ise, enteresan bir şekilde taze istihdamın taze işgücüne katılımı geçtiği bir tablo ortaya çıkardı. Nitekim yıllık bazda işgücü 1 milyon 266 bin kişi artarken, istihdam 1 milyon 355 bin kişi artmış gözüküyor. Hacimli bir işgücü büyümesini geçmeyi başarmış bir istihdam performansı, doğrusu kolay rastlanacak cinsten değil.
Bu kapsamda Temmuz döneminde %10,7 olan işsizlik oranı da, Ağustos’ta %10,6’ya gerilemiş oluyor. Gözlerimizi mevsimsellikten arındırılmış seriye de çevirelim dersek, oradaki oranda da 0,3 puanlık bir düşüş var. Hatta tarım dışı işsizlik oranında da, 0,5 puanlık hızlı bir dönemsel iniş dikkat çekiyor.
Mevsimsellikten arınmış verileri açmaya devam edelim.
Bu doğrultuda tarım dışı istihdama baktığımızda, Temmuz’dan Ağustos’a geçen dönemde yılın en yüksek artışının kaydedildiği göze çarpıyor. Burada kayda geçen 239 bin kişilik istihdam artışı, Temmuz’da yaşanan düşüş sonrasında oldukça hızlı bir toparlanma anlamına gelirken, önemli ölçüde (105 bin kişiyle) hizmetler sektöründen destek almış görünüyor. Bununla birlikte bu gelişime sanayi sektörünün de 74 bin kişilik ek istihdam eşliğinde, aylar sonra nispeten iyi bir katkı sunduğu anlaşılıyor.
Keza bu dönemde inşaat sektöründe de 59 bin yeni iş yaratılmış. Öte yandan bir önceki dönem artış gösteren tarım istihdamı, Ağustos’ta yeniden başını aşağı vermiş ve ekonomideki istihdam gelişimini olumsuz etkilemiş gözüküyor. Sonuç olarak ise Ağustos döneminde ekonomide, tarım haricindeki ana sektörlerden destek görmüş sağlam bir istihdam hikâyesi var.
Tabii halen işsizlikte tek hanelere inme gereksinimimiz de ortada. Bu ise, ancak sürdürülebilir güçlü istihdam artışlarıyla başarılabilecek.
Bununla birlikte işsizliği, ortalama görüntüsü bir yana, toplumsal yayılımı açısından da incelemek ve oranı tetikleyen unsurların üzerine gitmek gerekiyor. Bu kapsamda, yine ILO raporunun da dikkat çektiği üzere, işsizlikte iki ana uçurum göze çarpıyor. Bunlardan biri yaş iken, diğeri de cinsiyet temelli…
Örneğin 2016 verilerine göre; dünyada genç ve yetişkin işsizliği oranları arasında 8 yüzde puan kadar bir mesafe var. Tabii bu ortalama bir veri ve ülkelere/bölgelere göre söz konusu mesafeler açılıp kapanıyor. Dünya gençleri, tek kelimeyle dezavantajda… Ve Türkiye’nin de, mustarip olduğu bu derdi çözmesi gerekiyor. Nitekim bizdeki son veriler de, genel ile genç işsizlik oranları arasında 10 yüzde puanlık bir farka işaret ediyor.
Dünyanın dert edindiği bir diğer mesele olan kadın işsizliğinin de, Türkiye’deki yansımaları net. Piyasadaki ortalama işsizlik oranı %10,6 iken, kadın nüfus %15’te duruyor. Erkek ile kadın işsizlik arasındaki makas ise, Ağustos itibariyle 6,6 puan. O halde buradaki uçurumu kapamak da, odaklanılması gereken bir diğer husus.
Öte yandan elbette bu rakamlar, düpedüz her şeyi de anlatmıyor. Misal, sektörlerle oturup konuştuğunuzda, işverenin “iş veremediği” sayısız vakaya da şahit oluyorsunuz. İş beğenmeme, işten kısa sürede ayrılma veya eğitimle iş arasındaki yetenek uyumsuzluğu gibi kişisel ve yapısal sebepler de, resmin olumsuz şekillenmesine çanak tutuyor.
Kısacası bir makaleye yine hakkıyla sığamayan işsizlik meselesi, hızlı iş yaratma temposunun yanı sıra çok boyutlu bir bakış açısıyla tedavi edilmeye muhtaç.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.