İran izlenimleri

04:006/10/2017, Cuma
G: 18/09/2019, Çarşamba
Hatice Karahan

Donuk bir havada indiğimiz Tahran’da, saatleri 30 dakikalık o tuhaf farkla ileri alıyoruz. Soluduğumuz boğukluğun havadan mı yoksa ortamdan mı kaynaklandığını henüz ayırt edemeden, havalimanından çıkıyoruz bile. Heyeti bekleyen ve içi motiflerle kaplı olan araçlarla koyulduğumuz yolda ilerledikçe, havalimanında çarpan o ilk his daha da oturuyor sanki. Geçtiğimiz güzergâhlarda, nasıl söylesem o retro hava güçlenerek esmeye başlıyor.Çok geçmeden yağmurun da düşmeye başladığı şehrin yapısı, adeta 80’lerin

Donuk bir havada indiğimiz Tahran’da, saatleri 30 dakikalık o tuhaf farkla ileri alıyoruz. Soluduğumuz boğukluğun havadan mı yoksa ortamdan mı kaynaklandığını henüz ayırt edemeden, havalimanından çıkıyoruz bile. Heyeti bekleyen ve içi motiflerle kaplı olan araçlarla koyulduğumuz yolda ilerledikçe, havalimanında çarpan o ilk his daha da oturuyor sanki. Geçtiğimiz güzergâhlarda, nasıl söylesem o retro hava güçlenerek esmeye başlıyor.


Çok geçmeden yağmurun da düşmeye başladığı şehrin yapısı, adeta 80’lerin Türk filmlerinden kopup gelen bina tarzlarıyla doluyken, ara ara yükselen bir modernlik de barındırmıyor değil. Ortası ağaçlıklı yolun iki tarafındaki araçlar, bir doğudan bir de batıdan iki otomobil firmasının hâkimiyetini taşırken, önde gelen iki yerli İran markası da bolca göze çarpıyor. Otobüsler bakımsız görünümleriyle toplu taşımayı sağlıyor ancak reklamla kamufle olmuşları da var. Öte taraftan motosikletler de az değil. Trafikte ciddi yaygınlıkta kullanımı olan motosikletler, kendilerine ayrılmış yerlerde sokaklar boyunca yoğunluk oluşturuyor. Çeşit çeşit insanıyla da sayısız detay barındıran Tahran, -sosyoekonomik bir açıdan tek cümleyle özetlemek gerekirse- İran’ın ciddi bir gelişime duyduğu gereksinimini resimliyor. Bu bağlamda şehirde, yıllarca ambargo yemiş ve içine kapanmış bir ekonominin ihtiyaçları gizlenemezken, aynı zamanda “öldürmedi güçlendirdi” misali mesajları da atlamamakta fayda var.

GÖZLER DC’DE

Üzerine daha önce de çok kez yazdım. İran ekonomisinde, bankacılık sistemi başta olmak üzere alınacak uzun bir yol var. En basitinden misal, bir kredi kartı geçiremediğiniz bir ülkeden bahsediyoruz. Bu anlamda, nükleer anlaşma sonrası doğan umutların gerçek olmasına ve İran’ın dünyaya açılmasına net bir şekilde ihtiyaç var. Lakin gelin görün ki; o mevzuda ABD kökenli sıkıntılar sürerken ekonomideki büyük potansiyelin gerçekleştirilebilmesine dair soru işaretleri noktalanamıyor. Bununla ilgili olarak da, önümüzdeki 15 Ekim tarihi kritik bir aşama olacak gibi. Nitekim söz konusu tarih, Beyaz Saray’ın nükleer anlaşmanın İran tarafındaki uygulamasına dair yeni tespit ve kararını Kongre’ye iletmesi için son gün… Dolayısıyla iletilecek kararın içeriği ile sonrasındaki 60 günde işiteceklerimiz, Tahran için kritik öneme sahip.

Tabii iş bununla da bitmiyor. “İran ile meselemiz, nükleer anlaşmanın da ötesinde” mesajını dile getiren Trump yönetimi, “Washington-Tahran Hattı” başlıklı yazımda bahsettiğim gerginliğe ve bunun özellikle Devrim Muhafızları üzerinden getireceği olumsuz ekonomik yansımalara da kapıyı kapatacak gibi değil. Kısacası, İran’ın ekonomik toparlanmasını sürdürebilmesi ve sağlıklı bir seyre girebilmesi açısından, gözleri DC’den çevirmek mümkün değil. Zira olay çok taraflı etkilere de maruz…

DÜNDEN BUGÜNE

Sonuç olarak ise, İran ekonomik işbirliklerine muhtaç… Bu anlamda Türkiye ile bağları güçlendirmek de, en makul seçenekler arasında geliyor. Aslına bakılırsa, yine bir zamanlar yazdığım ifadeyle; Türkiye-İran ilişkilerindeki birikim de, Kasr-ı Şirin ile çizilen sınır da, bugün bazı ülkelerin kendi tarihinden bile köklü. Ziyarette anlatılırken işittiğim üzere, zamanın Şah’ı zamanın Osmanlı Padişah’ından öyle iltifat görür ve hediyeler alırmış ki, sonunda bu armağanlar için yeni bir saray yaptırmak durumunda kalmış. Latife bir yana, tarih boyunca iyi olduğu kadar kötü yaşanmışlıklar da var ancak aradaki hassas dengenin itinayla sürdürüldüğü neticede bir gerçek.

Ve bu gerçek çerçevesinde, hem jeopolitik hem de ekonomik ilişkilerin sağlıklı bir şekilde sürmesine hizmet eden yakın görüşmelerden biri de, işte bu Çarşamba günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tahran ziyaretiyle gerçekleşti. Günübirlik düzenlenen programda, Erdoğan’ın mevkidaşı ile yaptığı görüşmelerin yanı sıra heyet buluşmaları da yer aldı.

Kuzey Irak başta olmak üzere bölgesel gelişmelerin istişare edildiği ziyarette, ekonomi tarafında savunma sanayiine dair karşılıklı işbirlikleri gündemin önemli maddelerinden biri oldu. Ve Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin de gerçekleştirildiği programda, belli başlı anlaşmalar da imzalandı. Bunlar arasında, ticaret ilişkilerini güçlendirmek amacıyla Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın taraf olduğu anlaşmanın yanı sıra, iki ülkenin Merkez Bankaları arasında yerel paralarla alışverişe dair bir mutabakat zaptı da var. Şu anda hâlihazırda ticarette yerel para kullanımında uygulamada öne çıkan ortaklarımız arasında, İran’ın geldiğini de burada not düşeyim.

Bununla birlikte ikili ilişkiler kapsamında, yürürlükteki tercihli ticaret anlaşmasının da daha pürüzsüz ve etkili bir hale getirilmesi gerekir. Ek olarak, ticarete ivme katmak şüphesiz gümrük kapılarından da geçiyor. Bununla ilgili olarak ise, yine Tahran’daki görüşmelerde çalışmaları hızlandırma ve genişletme kararı çıkmış durumda.

Kısacası üzerinde anlaşılan hususlar ekonomik bağları güçlendirme umudu taşıyor ancak her iki kanatta da bu çalışmalara dair sıkı bir takip ve ilgi şart.

#İran
#Tahran