İhracatın karşı tarafı

04:0028/07/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
Hatice Karahan

Dış ticaretten bahsederken ihracatçıya odaklanmak, sadece Türkiye’de değil dünya çapında da adettendir. İhracat performansını güçlendirme hevesi ise, aslında ithalatçının davranışını iyi analiz etmeyi de gerektirir.Nitekim ithalatçı da neticede pasif bir taraf değildir. Aksine karar mekanizmasının ana aktörüdür. İşte bu nedenle de, ithal eden tarafın pazarınıza ve ürünlerinize bakış açısının kritik olduğu, gayet açık ve nettir. Hatta bunun içinde de envaı unsur saymak mümkündür. Tecrübeden imaja

Dış ticaretten bahsederken ihracatçıya odaklanmak, sadece Türkiye’de değil dünya çapında da adettendir. İhracat performansını güçlendirme hevesi ise, aslında ithalatçının davranışını iyi analiz etmeyi de gerektirir.


Nitekim ithalatçı da neticede pasif bir taraf değildir. Aksine karar mekanizmasının ana aktörüdür. İşte bu nedenle de, ithal eden tarafın pazarınıza ve ürünlerinize bakış açısının kritik olduğu, gayet açık ve nettir. Hatta bunun içinde de envaı unsur saymak mümkündür. Tecrübeden imaja kadar birçok başlığın altındaki detaylar, karşı yakadaki talebi bir şekilde etkiler.

Şimdi burada mekanizmanın detaylarına girmeyeceğim ancak bunun öneminden yola çıkarak ilişkide olduğumuz pazarları anlamanın öneminin altını çizmemiz şart. O halde bu yazıya vesile olan ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından geçtiğimiz günlerde kamuoyuna açıklanan bir çalışmanın detaylarını sunmak oldukça yerinde olacaktır.

ALGI ÇALIŞMASI

TİM Ekim 2016’da yukarıda bahsettiğim meseleye ışık tutmak amacıyla bir çalışma başlatmıştı. “Türk İhraç Ürünleri Algı Araştırması” isimli bu çalışma, 26 ülkede 6 sektör grubundan 2.520 firmanın satın almadan sorumlu yöneticisini muhatap alarak yürütüldü.

Hangi sektörlerdir bunlar derseniz hemen sayayım: Otomotiv-gemi yat, gıda, tekstil-halı-deri, kimyevi maddeler, elektrik-makine ile metal-cam-seramik-orman olarak kategorize edilmiş gruplar.

Ve bu çerçevede söz konusu yöneticilere, ihracatımıza yönelik algılarını çeşitli açılardan tartmayı amaçlayan sorular soruldu. Çıkan netice oldukça kapsamlı ancak öne çıkanları burada kısaca özetlemek isterim.

MEMNUN MUSUNUZ?

Evvela, “Türk ihraç ürünleri ile ilgili memnuniyet” derecesi ile başlayalım: Çıkan sonuç %61 oranında bir genel memnuniyete işaret ediyor.

Bu kapsamda, görüşülen satın alma yöneticilerinin %24’ü arada derede kararsız kalmışken, %11’lik bir kesim ise memnuniyetsizliğini dile getiriyor.

Tabii memnun kalma durumları, ülkeden ülkeye de değişiyor. Mesela ABD’li firmaların memnuniyeti %62 ile ortalamaya yakın. Daha yüksek memnuniyet duyanların başında ise, %85 ile İngiltere geliyor. Onu sırasıyla %77 ve %74 ile Fransa ve Hindistan takip ediyor. Sonrasında ise %73 ile Azerbaycan ve Türkmenistan var. Ürünlerimizden memnun kalanlar sıralamasında bazı AB’liler olduğu kadar, Çin, Rusya ve İran gibi pazarlar da ortalamanın üzerinde yer alıyor.

Genel memnuniyet ortalamasının altında kalan pazarlar arasında ise %49’luk en sondaki konumuyla Hollanda göze çarparken, onu sondan başa doğru Kanada ve G. Afrika izliyor. Söz konusu olumsuz tarafta, mesafesi nispeten uzak ya da penetrasyonumuzun zayıf olduğu pazarlar ağırlık taşırken, Almanya gibi güçlü bir pazarın da %57’lik memnuniyet belirttiği gözleniyor.

TERCİH EDER MİSİNİZ?

Hal böyleyken “Peki Türk ihraç ürünlerini tercih eder misiniz?” denildiğinde ise, pozitif yanıt verenlerin oranı %55 oluyor.

Koşullar uygun olursa (birçok ülke içinden) neden olmasın diyenlerin payı ise, %37.

Bu bağlamda Türk ihraç ürünleri için görüşleri sorulanlar arasında, Mısır, İran ve BAE gibi ülkelerde çok kuvvetli bir yönelim dikkat çekiyor mesela.

Hatta işin içine “neden olmasın” diyenleri de katarsak, bu pazarlara Azerbaycan ve İtalya gibi güçlü potansiyelleri de ekleyebiliriz.

Hatta hatta bu noktada, “tek geçerim” diyenlerde de hoş oranlar göze çarpmıyor değil.

Öte yandan tam tersi taraftan bakarsak da, Avustralya’da %16, Polonya’da %12 gibi oranlarda “asla” yanıtı verenler de mevcut.

NEYE GÖRE?

Pazarlar bazında görünüm kabaca bu şekilde özetlenebilecekken, burada sektörel dinamikler de elbette devreye giriyor. Nitekim ülkeden ülkeye değişen memnuniyet seviyeleri, sektörlerden de haliyle etkilenmek durumunda...

Bununla birlikte sektörlere ilişkin “genel” memnuniyet, pazarlar bazındaki kadar ayrışmıyor. Zira bir elektrik-makine sektörü %65 ile memnuniyette en yüksek notu alırken, çalışmada en düşük notları alanlar %61 ile kayda geçiyor.

Bunun yanı sıra, akla sektörel performansları aşan mevzular da geliyor. Örneğin, Türkiye’den benzer ürünleri ithal eden iki ülkeden biri çok memnun da diğeri neden mırın kırın? İşte bu noktada, ürünün özelliklerinden ziyade başka hangi dinamikler devreye giriyor? Peki, o dinamikler Türkiye kaynaklı mı yoksa karşı tarafın iç dinamiklerinden mi mütevellit?

İşte kanaatimce bu tür sorulara da cevap bulmak ve iyi bilgilenmek gerekiyor. Nitekim ithalatçının bakış açısında, kaliteden iç talebe, bürokratik engellerden rekabetçiliğe kadar çok çeşitli etkenler mekanizmada farklı farklı etkilere sahip oluyor. Dolayısıyla ince detayları bu köşeye sığamayacak kadar hacimli olan çalışmanın çıktılarını, ihracatçı firmalarımızın ve ilgili paydaşların incelemesinde ve içselleştirmesinde fayda olduğu kanaatindeyim.

#Türkiye
#Ekonomi
#İhracat