AB’de paradigma değişimi

04:0020/06/2017, Salı
G: 17/09/2019, Salı
Hatice Karahan

Üzerinden koskoca bir yıl geçti.Birleşik Krallık halkı artık Avrupa Birliği’nden ayrılma vaktidir, Brexit vaktidir dediğinden bu yana…Ve öyleydi böyleydi derken, Brexit görüşmeleri nihayet dün itibariyle resmen başladı. Yılların düğümlediği bağları söküp atmak ise, şüphesiz epeyce zor olacak. İlk duruşması 19 Haziran 2017 olarak kayıtlara geçen sürecin, tarihin en çekişmeli ayrılıklarından birine şahit olacağını şimdiden söylemek mümkün.İşte bu bağlamda, ayrılığın şiddet derecesi herkesin en merak

Üzerinden koskoca bir yıl geçti.

Birleşik Krallık halkı artık Avrupa Birliği’nden ayrılma vaktidir, Brexit vaktidir dediğinden bu yana…

Ve öyleydi böyleydi derken, Brexit görüşmeleri nihayet dün itibariyle resmen başladı. Yılların düğümlediği bağları söküp atmak ise, şüphesiz epeyce zor olacak. İlk duruşması 19 Haziran 2017 olarak kayıtlara geçen sürecin, tarihin en çekişmeli ayrılıklarından birine şahit olacağını şimdiden söylemek mümkün.


İşte bu bağlamda, ayrılığın şiddet derecesi herkesin en merak ettiği nokta… Zira Birleşik Krallık Başbakanı May’in kurguladığı seçim planının tutmaması neticesinde, işin nereye evirileceği muamması iyice kabardı. Bununla birlikte, AB’nin öyle yumuşak bir Brexit’e geçit vermeyeceğini de tahmin etmek pek zor değil. Bu hafta (22 Haziran’da) Brüksel’de AB-27 formatında bir araya gelecek olan Birlik liderleri, ajandalarındaki bu sayfayı da açarak derin tartışmalara girmeye başlayacak. Hatta söz konusu toplantıda, Londra’da konuşlanan (EBA-Avrupa Bankacılık Otoritesi gibi) AB kurumlarının hassaten ele alınacağını da ekleyeyim. Anlayacağınız Avrupa, artık Brexit için kolları sıvayacak.

TUTKAL GEREK

Brexit meselesi Londra için zorlu bir imtihan olacakken, kuşkusuz Brüksel açısından da yeni bir dönemin başlangıcı anlamına geliyor. Nitekim bölgede ne zamandır uğuldayan parçalanma söylemleri, geçen sene bu zamanlar Birleşik Krallık’tan kopup gelen haberle birlikte daha da bir perçinlendi. Şu bir gerçek ki; AB, gerek yaşayageldiği ekonomik problemler, gerekse mülteci krizi ve yükselen aşırı sağ eğilimle birlikte, bölgenin entegrasyonuna dair amaçlanan düzeyin pek de başarılamadığını bizzat tecrübe etmiş oldu. Gelinen noktada ise Birlik, potansiyel çatırdamaları engellemek için tutkal misali çözümlere ihtiyaç duyulduğunun oldukça farkında…

Hatta bu doğrultuda, son dönemde çeşitli gelecek senaryolarını tartışmaya başlayan bir AB ile karşı karşıya olduğumuzu da vurgulamakta fayda var. Nitekim bu yıl Mart ayında Avrupa Komisyonu’nun gündeme attığı 5 senaryolu rapor (White Paper), bölgeyi bir beyin fırtınasına sokmayı amaçlıyor. Sonrasında yavaş yavaş dökülen alan-spesifik görüş raporları da, ilgili çalışmaları güçlendirme gayesinde... Bu doğrultuda, acaba ne yapsak etsek de, çatlaklar yayılmadan entegrasyonu güçlendirsek diye bir düşüncenin hâkim olduğunu ifade etmek mümkün.

VİTESLER VE ÇEMBERLER

Daha önce de hafiften değinmiştim. AB birlikteliği için şart olan söz konusu tutkalların başında, bölgenin ekonomik dinamikleri geliyor. Zira gerek Tek Pazar, gerekse Euro Bölgesi’nin, geleceğin Avrupa’sında nasıl konumlanacağı çok ciddi bir mesele…

Dolayısıyla bir yandan ekonomik birliği derinleştirmeye dair eylem planları ortaya konarken, diğer taraftan da farklı senaryolar göz önünde bulundurulacağa benziyor. Örneğin, söz konusu White Paper’da geçen alternatiflerden biri, sadece Tek Pazar’ın var olacağı bir entegrasyondan bahsetmekte… Bu ise, savunmadan parasal birliğe diğer alanlarda kopuşlar anlamına gelen uç bir model elbette. Bununla birlikte, AB’nin pek çok ihtimali göz önüne aldığını da gösterir nitelikte…

Aslında konu oldukça detaylı ancak hızlı bir perspektif sunmak gerekirse, şöyle toparlamak mümkün: İçinde çeşitli sorunlar yaşayan ve özellikle üyelerin birbirine yakınsaması hedefine zaman içinde ıraksayan AB, sağlıklı bir yapıya evirilmek için farklı modelleri hesap etmeye başlayacak. Zaten Brexit de, bu hikâyenin ilk pratiği gibi bir şey olacak. Bu doğrultuda ise,
değişik hızlara açık bir “Çok Vitesli AB’nin” de, farklı üyelerce farklı alanların benimsendiği “Çemberler Avrupası” yaklaşımının da, uzun uzun üzerinde durulacağını söyleyebilirim.

Üstelik söz konusu dönüşüm potansiyelinin, Türkiye açısından da bir fırsat niteliğinde olduğunu vurgulamakta yarar var. Bu noktada ise, özellikle Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve derinleştirilmesi konusu, Brexit müzakereleri de yürürken hızla ilerletilmesi gereken kritik bir süreç mahiyetinde olacak.

KAPSAMLI BİR ANALİZ İÇİN…
İşte burada yer itibariyle sınırlı ölçüde değinebildiğim bu derin mevzuları, değerli bir AB uzmanı olan Melih Özsöz ile birlikte kaleme aldığımız bir analiz çalışmasında da epeyce irdeledik.
Dolayısıyla, ekonomi perspektifinden bir resim sunan
“AB’de Paradigma Değişimi”
isimli çalışmamızın SETA tarafından dün yayınlandığını da, bu vesileyle not düşmek isterim.

Konunun daha kapsamlı bir analizi için, bilgilerinize ve ilgilerinize takdim ederim.

#AB
#Paradigma
#Brexit
#Londra
#SETA