’de
ovasında kesin bir zaferle kapılarını açtığımız...
’de Büyük Taarruz ile cümle aleme bir kez daha “
” dediğimiz Anadolu için, bugün yine seferberlik vaktidir!
Çünkü Balkan Savaşlarından sonra zorunlu olarak çekildiğimiz
son anayurdumuz Anadolu için tehlike çanları çalmaktadır.
TERÖR ÖRGÜTLERİNİN KİMİNİ ŞEYTAN KİMİNİ CİCİ
Terör örgütleri eliyle hem içeride hem etrafımızda taş üstünde taş bırakmamacasına amansız bir şekilde saldırıyorlar.
Bu örgütlerin bir kısmını “
” gözümüze sokuyorlar, DAEŞ gibi... Bir kısımınıysa “
i” göstermek için içimize akıttıkları sözüm ona sivil toplum kuruluşlarına PR yaptırıyorlar, PYD/YPG-PKK gibi.
ARAP HAZANI ANADOLU’YA ULAŞMADAN
Suriye iç savaşıyla birlikte “Arap Baharı”nı, “Arap Hazanı”na çevirenler bölgemizde butik devletçikler kurma planlarını adım adım uyguluyorlar. (
Condoleezza Rice’ın “Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişecek” sözünü unutmadık.
)
Artık Libya yok. Artık Irak yok. Artık Suriye yok. Yakın gelecekte Yemen, Suudi Arabistan da olmayacak belki. Bu devletlerin yerine “terör örgütlerine devlet kurduruyorlar.” Parça pinçik, küçük küçük!
1990’da 1.Körfez Savaşı’nda Bağdat’a kadar geldiler ama Saddam’ı devirmeden gittiler. Giderken Kuzey Irak’ta otonom bir yapıya Çekiç Güç eliyle koruma kalkanı oldular. 2003’te 2. Körfez Savaşı’nda Saddam’ın ipini çektiler. Çünkü artık ortam oluşmuştu. Irak’ın parçalanmasının kapısı aralanmıştı.
Bugün Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi “bağımsızlık referandumu” için gün sayıyor. Bölgedeki tek destekçisi İsrail..!
Libya’da 3 ayrı hükümet 3 ayrı başkent var.
Suriye’deyse Esad’ın zulmü DAEŞ’in ve PYD/YPG-PKK terörüyle atbaşı gidiyor.
DAEŞ’i şeytanlaştırıp gözümüze sokuyorlar. “Bakın DAEŞ gelirse” diye başlayan cümlelere kafa kesme görüntüleri ekliyorlar. Ve tam o psikolojide “
Türkiye’nin güney sınırlarında DAEŞ gibi aşırı dinci bir terör örgütü mü komşumuz olsun yoksa seküler Kürtler mi”
sorusu etrafından
PYD/YPG-PKK güzellemeleri yapılıyor.
PYD/YPG-PKK’ya Suriye’nin kuzeyinde devlet kurduruyorlar.
Sekülerlik üzerinden pazarlıyorlar terör örgütlerini, “aşırı dinci” örgütleri gözümüze soktuktan sonra.
Bölgenin 2 büyük kadim devleti kaldı Türkiye ve İran! İran ile Türkiye arasındaki tarihsel mücadeleye değinecek değilim. Mezhep eksenli tartışmalara da girecek değilim.
Ama gelinen noktada, Suriye’nin parçalanması da tamamlanıyor. Sonra sıra hızla Türkiye’ye ve İran’a gelecek bunda kuşku yok.
Ve zaten içimizdeki bazıları Türkiye’nin parçalanmasına çoktan razı.
TÜRKİYE TEHLİKENİN FARKINDA
Peki coğrafyamızı hallaç pamuğuna çeviren gelişmelerden bihaber miyiz?
Bence öyle değil. Devlet adamlarımızın en azından bir kısmının bu konuda uzun zamandır gözleri açık, dikkatleri yoğunlaşmış durumda. FETÖ’cü askerlerin, polislerin onca köreltme ve körleştirme çabasına rağmen. Devletin bir kısmı olup bitenin farkında ve o yüzden devlet içinde de bir hesaplaşma yaşanıyor.
62. Hükümet’in güvenoyu alıp göreve başladığı günlerde başkent Ankara’daki bazı mahfillerin Suriye’nin kuzeyindeki “terör yapılanması”nı “meşru bir hak” gibi pazarladığını biliyoruz.
Yine aynı dönemde medyanın bir kısmının “Sekülerlik ve aşırı dincilik” bağlamında konuyu tartışıp “Sınırımızda aşırı dinci mi yoksa seküler Kürtler mi olmalı” tartışmalarını da biliyoruz.
Yine biliyoruz, devletin zirvesindeki en büyük tartışmanın kaynağının “Türkiye’nin bekası ve güvenliği konusundaki farklı düşünce”den kaynaklandığını...
ERDOĞAN “SEFERBERLİK İLAN EDİYORUM” DEMİŞTİ
14 Aralık 2016’da 22. Muhtarlar Toplantısı’nda bir konuşma yapmıştı Cumhurbaşkanımız Erdoğan...
“Tüm terör örgütlerine karşı milli bir seferberlik ilan ediyorum”
demişti.
O konuşmada,
“Ülkemizi viraneye çevirmek isteyenlere izin vermeyeceğiz. Suriye’de, Irak’ta, Libya’da daha pek çok yerde bunu yaptılar ama bize yapamayacaklar. Yıkıntıların arasında, kucağımızda çocuklarımızın, sevdiklerimizin cansız bedenleriyle, çaresizce ağlamamızı bekleyenlere, o günleri göstermeyeceğiz. (...) Vatanımızın tek bir karış toprağına dahi göz dikenin gözünü çıkarmak bizim namus borucumurdur, bunu da böyle bilelim”
derken Türkiye için tasarlanan akıbeti de ilan etmişti.
O konuşmada, Cumhurbaşkanımız
“Üst akıl dediğim şey, her gün yeni şeytanlıklarla karşımıza çıkıyor, bölgemize yeni nifak tohumları ekmeye çalışıyor”
dedikten sonra,
“Bundan sonrası önümüzdeki gerçekler ışığında yeni Kurtuluş Savaşımızı hatta yeni Çanakkale Savaşımızı verme ve zafere ulaştırma dönemidir”
diyerek çetin günleri haber vermişti.
MALAZGİRT ZAFERİ’NİN YILDÖNÜMÜNDE “BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİZ”
Yarın 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi’nin 946, 26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz’un 95’inci yıldönümü.
Malazgirt’te yurt edindiğimiz Anadolu’yu o günden bu güne kaç kez bizden almak istediler. Kaç badire geçti başımızdan. Ancak en kötü şartlarda bile Anadolu’yu savunduk. Bugün Anadolu’yu savunmanın tekrar günüdür. Malazgirt’in, Büyük Taarruz’un yıldönümünde belki de “Bir gece ansızın gelebiliriz” dediğimiz yere gitmek üzereyiz!
Bugün seferberlik günüdür.
Çünkü etrafımızı ve yurdumuzu ateş çukuruna çevirmek isteyenler hala o isteklerinde direniyorlar.
Çok geç olmadan, behemahal şimdi!