Ufaktan dillendiriliyor ama bir devlet politikası haline dönüşmüyor. Bakıyorsunuz neredeyse herkes şikayetçi ama bir türlü önlenmesi için gerekli çalışma yapılmıyor.
Konumuz yine İstanbul ve elbette şehir kültürü.
Zaten fiziki olarak çok sıkıntılı bir coğrafyada İstanbul. Kuzeyinde ve güneyinde deniz var. Tam ortasından geçen Boğaz ile de ikiye ayrılıyor. Hal böyleyken, İstanbul’a gelmek özendiriliyor. İstanbul’da mülk sahibi olmak özendiriliyor. İstanbul’da yaşamak özendiriliyor.
Böylece fiziki olarak kapasitesinin çok üzerinde bir nüfusu bünyesinde barındırıyor. Yeni yeni semtler kuruluyor. Bugün Esenyurt diye bir yer var mesela İstanbul’da ve orada öyle abuk bir yerleşim var ki hak getire.
Yine Bahçeşehir diye İstanbul’un sayfiyesi sayılabilecek bir semti artık “bahçe” vasfını çoktan yitirmiş durumda. Beylikdüzü’nü, Büyükçekmece’yi, Ümraniye’yi filan hiç saymayayım.
Hele bir de sahil bandına dikilen ucubeler yok mu? “Yalı satıyoruz” diye başlıyorlar. “Lebiderya” diye pazarlıyorlar. Ama ne yolu var, ne insan tabiatına uygun iklimi. Bir de elbette İstanbullunun hakkına girmeleri.
Sadece Anadolu’dan İstanbul’a göçü özendirmiyorlar. Dünyanın her tarafından İstanbul’a akın var. Suriyeliler meselesiyse sosyolojimizi dönüştürecek boyutta. Bazı semtlerde “Türkçe tabelalar” çoktan tarih oldu!
***
Tüm bunlarla birlikte bir şey daha oluyor!
Birbirine saygı duyan medeni bir toplum özlemimiz var. İstanbul da medeniyetin beşiği değil miydi? İyi de ne oldu da trafikte birbirini sıkıştıranlar, altlarındaki lüks araçlarla emniyet şeritlerini işgal edenler, yaya kaldırımında birbirine omuz atanlar, yaya kaldırımlarını otoparka çevirenler bu şehrin asli unsuru oluyor.
***
İstanbul’u fiziken tükettik. İstanbul’un altını üstüne getirdik. İstanbul’un ne sur içi kaldı, ne sur dışı! Bununla birlikte İstanbul’un yerleşik kültürünü de tükettik. Ne İstanbul beyefendileri kaldı etrafımızda ne İstanbul’a özenenler!
Geriye izmaritlerini yere basan, pet şişeleri etrafa saçan… Bir öfke ve hırsla önündekinin, yanındakinin omzuna basarak öne geçmeye çalışanlar kaldı. İstanbulluluğu şimdilerde bu profil temsil ediyor. Ne yazık!
Buna benzer onlarca örnek var. Metrobüs kapısında itilen genç kızlar, metronun kapısı açıldığında arkadan hamle yapıp herkesin önüne geçen magandalar.
***
Her vesile ile kurulan cümleyi hatırlıyorum. “Eğitim şart!”
Bu çok uç bir örnek olabilir ama geldiğimiz nokta şudur:
Vakit kaybetmeden bir çözüm yolu bulunmalı. Yoksa bu şehir fiziken de kültürel olarak da çökecek.
İkincisi, yeni binaların bodrum katlarını belediyelere ödedikleri “yol işgaliyesi” cezaları ile meskene dönüştüren müteahhitlere ağır cezalar uygulanmalı. Belediyelerin üç beş kuruşa tenezzül etmesinin önüne geçilmeli. Mutlaka yatay mimari özendirilmeli.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.