Huber’deki iftardan bende kalanlar

04:0020/06/2017, Salı
G: 17/09/2019, Salı
Hasan Öztürk

Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın davetlisi olarak Huber Köşkü’ne gittiğimizde bu kadar kalabalık davetlinin olacağını bilmiyordum… Ama şaşırmadım.Çünkü…Özellikle 16 Nisan referandumundan sonraki dil ve söylem… Ve 21 Mayıs’taki Ak Parti 3. Olağanüstü Kongresi’ndeki konuşmadaki vurgular yeni bir sürecin başladığını ya da başlatılmak istendiğinin ipuçlarıydı.Huber Köşkü’ndeki medya mensuplarına yönelik iftar yemeği için havuz başına doğru yağmur altında yürürken“Acaba kimler var davetliler arasında”diye

Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın davetlisi olarak Huber Köşkü’ne gittiğimizde bu kadar kalabalık davetlinin olacağını bilmiyordum… Ama şaşırmadım.

Çünkü…

Özellikle 16 Nisan referandumundan sonraki dil ve söylem… Ve 21 Mayıs’taki Ak Parti 3. Olağanüstü Kongresi’ndeki konuşmadaki vurgular yeni bir sürecin başladığını ya da başlatılmak istendiğinin ipuçlarıydı.


Huber Köşkü’ndeki medya mensuplarına yönelik iftar yemeği için havuz başına doğru yağmur altında yürürken
“Acaba kimler var davetliler arasında”
diye düşünmüyor değildim.

Merakım biraz sonra gitti. Çünkü yağmur nedeniyle havuz başından kapalı alana alınan masalarda tanıdık yüzlerle selamlaşmaya başlamıştık bile.

Davete 170 civarında gazeteci katılmıştı. Her gruptan yeterince isim davet edilmişti; gördüm. Uzun zamandır ortalıkta görünmeyenleri de, eleştiri dozunu bazen abartmışları da Huber’deki iftarda gördüm.

Huber’deki iftarın bana gösterdiği başka bir şey daha vardı.

O da
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, taraflar arasındaki çekişme ve mücadeleye rağmen “Türkiye paydası” etrafında birleşebileceği gerçeğini bir kez daha göstermesiydi.
Zaten konuşmasının bir yerinde,
“Ne konuşuyorsam, aynı şeyi konuşmak zorunda değilsiniz ama bir şeyi özellikle rica ediyorum o da şudur: Yerli ve milli olarak ülkemizin ve milletimizin menfaatinin olduğu yerde bana göre diğerleri teferruattır”
dedi.

Davetlilerin çeşitliliği, oturma düzeni ve yapılan konuşma üzerine birlikte aynı masada oturduğumuz gazetecilerle bu iftara nasıl bir anlam yükleyebiliriz diye tartıştık.

NTV’den Nermin Yurteri,
“Balkon iftarı”
dedi. Kanal D’den Barış Tunay, “Gazeteci olsam bu iftar için
Balkon iftarı
manşeti atardım” diye söze karıştı.

Gerçekten de Huber’deki iftar bir anlamıyla medya için açılmış yeni bir beyaz sayfaydı.

Cumhurbaşkanımız tarafından yapılan anlamlı jestlerle doluydu.

Ahmet Albayrak’ından Zekeriya Karaman’ına, Turgay Ciner’inden Aydın Doğan’ına, Serhat Albayrak’ından Mustafa Çelik’ine medya patronları Cumhurbaşkanımız ve hanımefendi ile aynı masada iftar yaptı.

Bütün grupların genel yayın yönetmenleri, Ankara temsilcileri, yazarları, ekran yüzleri birlikteydi.

Yemek sırasında masaları dolaşma şansım da oldu.

Gördüğüm o ki oturma düzeni de özel çalışılmış. Zira
köşelerinde birbiri aleyhine yazı yazmış, ekranda birbiri aleyhine söz söylemişlerin bir kısmı özenle aynı masaya; hatta yan yana oturtulmuştu.
Ve bu
fiili durumdan çok da rahatsız görünmeyenler, aralarındaki buzları eritmek için birbirine laf atıyordu.

İftar sonrası, her bir davetliyi tek tek uğurlayan Cumhurbaşkanımız o uğurlama esnasında mutlaka hatır sormayı da ihmal etmedi.

Küresel Barış Vizyonu
isimli kitap ile “Recep Tayyip Erdoğan” imzalı kalem ise o gecenin hatırası olarak bizlere hediye edildi.
Huber’den ayrılırken, aklımda özellikle Aydın Doğan medyasının bu geceden sonra yayın politikalarında nasıl bir duruş sergileyeceklerine ilişkin sorular vardı.
#Huber Köşkü
#İftar
#Recep Tayyip Erdoğan
#16 Nisan 2017