FETÖ ile mücadele ediyormuş gibi görünenlerin bir kısmının yöntem olarak FETÖ taktikleri uyguladığını gördükçe...Ve bir zamanlar FETÖ ile içli dışlı olanların bugün FETÖ savar halllerine şahit oldukça, dinimizin bize vazettiği makuliyet bahsini yeniden hatırlıyorum.Hazreti Peygamber (as) bir hadisinde,“Bir insanı çok sevme ki bir gün olur nefret edersin, bir insandan nefret etme ki olur ya bir gün seversin”diyor.Aslında beşeri ilişkilerdeki sınırları bize hatırlatıyor.Ancak bu hadis dün öyle, bugün
FETÖ ile mücadele ediyormuş gibi görünenlerin bir kısmının yöntem olarak FETÖ taktikleri uyguladığını gördükçe...
Ve bir zamanlar FETÖ ile içli dışlı olanların bugün FETÖ savar halllerine şahit oldukça, dinimizin bize vazettiği makuliyet bahsini yeniden hatırlıyorum.
Hazreti Peygamber (as) bir hadisinde,
“Bir insanı çok sevme ki bir gün olur nefret edersin, bir insandan nefret etme ki olur ya bir gün seversin”
diyor.
Aslında beşeri ilişkilerdeki sınırları bize hatırlatıyor.
Ancak bu hadis dün öyle, bugün böyle davrananlara da iyi bir örnek.
Dün, aşırı FETÖ savunucularının bir kısmı bugün aşırı FETÖ savar rolü üstlenmiş görünüyor.
Dün de yadırgatıcıydı halleri, bugün de...
Oysa işin farkında olanlar açısından yani makuliyeti bir yaşam biçimine dönüştürebilenler, “muzur ile mücadele”nin bile “kurala, izana” bağlı olduğunu bilirler.
FETÖ’nün bilinen taktik ve yöntemleriyle, FETÖ ile mücadele etmek ne insani ne ahlaki ne dini ne de milli bir tutumdur. Ve sonuç alınması mümkün değildir.
Çünkü FETÖ’nün taktikleri ne insani ne ahlaki ne dini ne de millidir.
Yalana yalan ile mukabele etmeyiz biz...
Kumpasa kumpasla mukabele etmeyiz.
Ahlaksızlığın ne olduğunu biliriz. Dinin, hukukun ve örfün gereğini yerine getiririz.
Yanlış anlaşılmasın, FETÖ ile FETÖ taktikleriyle mücadele etmemek dişe diş mücadele etmemek anlamına gelmez.
Bilakis
FETÖ’nün hayatımızdan tamamen çıkması için “davranış biçimleri”nin de tasfiyesi gerekir.
FETÖ gibi yapmamak asıl mücadeledir ve zaferle sonuçlanacak olan budur. Yoksa, FETÖ’nün davranış biçimi bize bulaşır ki asıl felaket budur.
FETÖ ile mücadele ediyor gibi yapıp, onlardan boşalan alanlara sızan ve oraları işgal edenlere bir de bu gözle bakın lütfen.
Goebbels CHP’ye hala akıl veriyor!
, kara propagandanın ya da kamuoyu yönetmenin ne olduğunu bize öğreten adamdır. Adamdır dedimse “yalan”ı kamuoyuna satan büyük sahtekar demek istedim.
Önce Goebbels’in şu sözlerini bir hatırlayalım:
“Yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa, yalana devam edin.”
“Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanır.”
“Bir insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur.”
Tırnak içindeki cümlelerin bugün için kimlere ilham verdiğine gelince...
Kamuoyunda bildik yalanları bir hatırlayın.
Örneğin, Suriyelilerin tamamının oy kullanacağı, tamamına maaş bağlandığı, sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlandıkları, üniversiteye sınavsız girdikleri gibi.
Bu tamamı yalan olan konuların belli bir Ak Parti ve Erdoğan düşmanlığı üzerinden pazarlandığını biliyoruz.
Lakin, yalanı söyleyenler ve o yalanı gerçek olarak kabul edip savunan ve dillendirenlere işin gerçeğini anlatma şansınız neredeyse yok.
Çünkü, “Bir insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur.”
Gerçek maalesef bu. Bu gerçeğin var olduğu iklimse maalesef CHP cevreleri.
Erdoğan’la ya da Ak Parti ile siyaseten mücadele edemeyeceğini baştan kabullenmişlerin yalan ve kara propaganda üzerinden yürüttükleri faullü mücadelenin geldiği nokta ne yazık ki bu.
Goebbels’in 1940’lı yıllarda Hitler’e verdiği akıl o gün Türkiye’de kimlere ilham olmuşsa bugün aynı çevrelere ilham olmaya devam ediyor.
Yaşam tarzına müdahaleyi asıl kim yapıyor
“Y
söyleminin nereden geldiğini biliyoruz. Özellikle Kemalistlerin dillendirdiği bir söylem bu. Birkaç gündür Kemalistlerin yoğunlukta olduğu sokaklardaki, kahvelerdeki konuşmalara kulak kabartma şansım oldu.
Gerçi kanaat önderi olarak kabul ettikleri köşe yazarlarını her gün takip etme imkanım var ama bu kez biraz da avamdaki karşılıklarını görme şansım oldu.
“
Yalan üzerine kurgulanan” ne varsa maalesef Kemalist çevrelerin dilinde.
Kulaklarımın duyduklarına inanamasam da farklı farklı mekanlarda farklı farklı yaş gruplarında hep aynı söylem. “Nefret” söylem dilinin ön koşulu. İkincisiyse cüretkarlık. Yalan üzerine kurgulananları savunurkenki
hallerini görmelisiniz, “mutlak doğruyu” savunuyorlar gibi!
Ha bir de yaşam tarzına müdahaleden şikayet edenlerin çoğunun vaziyeti,
“Onun gibi yaşamayana müdahale etme çabası”
yla dolu.
Nerden mi biliyorum? Ya hu bana bile taahküm kurmaya kalkıştılar. O kadar ki söylediği yalanı “Bu meseleye bir de şu yönden baksan olmaz mı” demeye fırsat bile tanımayacak
sokağına dönmüş Kemalist çevreler.
Daha önce Türkiye’yi tapulu malları gibi görenler bugün yaşadıkları çevrenin sınırlarını her geçen gün “öteki”ne kapatma eğiliminde.
“Yaşam biçimine müdahale söylemi”nin sahipleri asıl yaşam biçimlerine müdahale edenler olarak tescilleniyorlar.
Ve ne yazık ki bundan hiç rahatsız değiller.