Barzani istilacılarla iş tutmak zorunda mı

04:0015/09/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
Hasan Öztürk

Mesut Barzani bir savaşı göze alabilir mi? Yazıyı yazdığım saatlerde cep telefonuma sürekli bölgeden mesajlar gelmeye devam ediyordu. Sanırım bu mesajlar 26 Eylül sabahına kadar artarak devam edecek.KUZEY IRAK ÇÖLE DÖNMEZ MİKuzey Irak yönetimi İsrail’in ve Amerika’nın kışkırtmasıyla Irak merkezi hükümetiyle ya da Türkiye ve İran ile savaşı göze alabilir mi?Türkiye’nin hava sahasını kapatması halinde… Veya Mersin ile İskenderun limanlarında kısıtlamaya gitmesi durumunda…Kuzey Irak bir çöle dönmez

Mesut Barzani bir savaşı göze alabilir mi? Yazıyı yazdığım saatlerde cep telefonuma sürekli bölgeden mesajlar gelmeye devam ediyordu. Sanırım bu mesajlar 26 Eylül sabahına kadar artarak devam edecek.


KUZEY IRAK ÇÖLE DÖNMEZ Mİ
Kuzey Irak yönetimi İsrail’in ve Amerika’nın kışkırtmasıyla Irak merkezi hükümetiyle ya da Türkiye ve İran ile savaşı göze alabilir mi?
Türkiye’nin hava sahasını kapatması halinde… Veya Mersin ile İskenderun limanlarında kısıtlamaya gitmesi durumunda…
Kuzey Irak bir çöle dönmez mi?
Dahası, yarın Türkiye Habur’daki kamyon ve TIR trafiği ile ilgili keyfe keder bir karar alsa…
Habur’daki trafik yüzde 70 azalsa… Zaten ekonomik kriz yaşayan Kuzey Irak’taki sıradan insanların Barzani iktidarına bakışı değişmez mi?
“En büyük tedarikçimiz Türkiye. Bir hafta kapıları kapatsa biteriz”
diyen Mesut Barzani’ni bu gerçeği bugünlerde ıskaladığı muhakkak. Çünkü arkasına aldığı güç ona her türlü garantiyi veriyor görünüyor!
Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen
PKK/PYD-YPG koridoru
Türkiye’nin
beka
sına yönelik bir
tehdit
olarak algılanmışken, o koridorun
Barzani kontrolündeki Kuzey Irak ile entegrasyonunun da konuşulması Kuzey Irak’ın da bir tehdit unsuru olarak görülmesini gerektirmez mi?
Ancak Türkiye’de bu konuda bir sessizlik hakim. Meseleyi
sadece Kerkük’ün de referanduma dahil edilmesine tepki koymakla sınırlandırmak ne derece doğrudur?

Ya da sadece Türkmenlerin hakları veya Kürtlerin dışındaki diğer halkların hakları bağlamında ses vermek meseleyi küçültmez mi?

TÜRKİYE’NİN BEKASI PARAYA
KURBAN EDİLEBİLİR Mİ
Tam da burada şu soruyu soramaz mıyız:
Kuzey Irak ile Türkiye’de kimler ne tür işler yapıyor ki büyük mesele küçük bir mesele olarak algılatılıyor..? Bu ticari işlerin boyutu ne kadar ki Türkiye’nin beka meselesi, sessizliğe mahkum ediliyor?
Peki
Türkiye’nin bekası ticari ilişkilere ya da daha açık ifadeyle paraya kurban edilebilir mi?

Şayet Kuzey Suriye’deki koridoru tehdit olarak tanımlamışsak ki tanımladık … Ve Kuzey Irak’taki referandum sonrasında bu iki yapının birleşme ihtimali varsa… Ki var…

O halde, Türkiye’nin güney ve güneydoğu komşularında olup bitenleri birlikte değerlendirmek gerekir.

BARZANİ GÖZ GÖRE
GÖRE İNTİHARI SEÇTİ
3 Eylül’de bu köşede
“Barzani göz göre göre neden intiharı göze aldı”
başlıklı bir yazı yazdım. Yazının sonunda da,
“Coğrafyamızda sınırları yeniden çizmek isteyen, yeni yeni butik devletler kurarak enerji koridorlarını ve güç odaklarını kontrol altında tutmak isteyenlerle bu coğrafyanın kadim sakinleri arasındaki meydan muharebesi şiddetlenerek devam ediyor. Bakalım, bu bölgeye sonradan gelip nüfuz oluşturanlarla buranın çocukları arasındaki savaşın galibi kim olacak?”
diye sormuştum.

O günden bu güne Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin aldığı referandum kararının hem bölgeye hem Türkiye’ye ne tür etkileri olacağı konusunda daha belirgin kanaatler oluştu.

Görünen o ki 25 Eylül’de Kuzey Irak’ta yapılacak
“Bağımsızlık referandumu” eninde sonunda bu kararı alan iradeyi de buruşturup tarihin çöp sepetine atacak. İradenin sözcüsü Barzani üstü örtülü bir darbe ile iktidardan alaşağı edilmiştir.
Ve tarihe sadece “Bağımsızlık referandumunu yapan adam” olarak geçme niyetindedir. Bunu öncelikle bilelim.
Hal böyleyken dün gazetemiz
Yeni Şafak’ta Prof. Zekeriya Kurşun
’un
“Ortadoğu”
ya ilişkin çok önemli bir yazısı vardı.
GELECEK BU COĞRAFYANIN
YERLİLERİNİNDİR

Zekeriya Kurşun, “Yıllardır dışarıda beslenen PKK ve şimdi de onun uzantıları ile Türkiye sınırında oluşturulan yapılar, DAEŞ’in Türkiye karşıtı söylem ve eylemleri hatta Kuzey Irak’taki yeni arayışlar da bu çerçevede okunmalıdır” dedikten sonra şu tespitte bulunuyor,

“(…)Fakat bu coğrafyadaki bütün değişkenliklere rağmen değişmez bir jeopolitik vardır. Bu değer sadece coğrafya ve tarih ile değil aynı zamanda toplumsal yapıda da kendine yer bulmuştur.

Son yüz yılda bölgede düzeni kuran ama istikrarı sağlayamayan medeniyetin alternatifi olan
değişmez jeopolitik değer
bu coğrafyada
medeniyetler oluşturmaya imkân veren kadîm yapıdır.
Bunu 1913 yılında Osmanlı
Kudüs mutasarrıfı Ahmet Macid
’in Dahiliye Nezaretine yazdığı ve büyük anlam taşıyan ifadeleri ile özetlemek mümkündür. (…) bütün değişkenlerden bağımsız olarak o şöyle diyordu:
‘Burası cevelangâh-i Musa’dır, burası mehd-i İsa’dır, burası mahall-i Mirac-i Hz. Muhammed’dir.’
Kısacası hangi düzen kurulursa kurulsun, hangi strateji uygulanırsa uygulansın bölgenin geleceği Ahmet Macid’in hatırlattığı bu değerlere bağlıdır ve
bölge bunlara önem verenlerin elinde yeniden yükselecektir.
Barzani
bu coğrafyanın bir evladı olarak işgalcilere karşı güçlü bir duruş gösterebilirdi. Kuzey Irak Bölgesel yönetimi, yıllardır tedarikçisi olan Türkiye ve diğer komşularıyla ve bölgenin diğer kadim halklarıyla barış içinde yaşamayı tercih edebilirdi.
Ancak,
bugün İsrail’in ve Amerika’nın telkinleriyle “İşgalcilerin işbirlikçisi” olmayı kabul etmiş görünüyor..!
Ne diyelim,
bu coğrafyanın kadim halkları işgalci Moğollarla iş tutanları değil, Kudüs’ü fetheden Selahattinleri bağrına basmıştır.
#Kuzey Irak
#Barzani
#Referandum