İstanbul dev bir metropol. Dünyanın çoğu metropollerine oranla hala güvenli, hala temiz..! Fakat, trafiği alarm veriyor. Alt yapısı, üst yapısı alarm veriyor. Çünkü şehir doğal sınırlarını çoktan aştı. Hem fiziki, hem sosyal...
Sadece Anadolu’dan değil, dünyanın her ülkesinden göç alıyor, hem de her sosyal sınıftan.
Demokrafik yapı değişiyor. Kültürel yapı değişiyor. Kadim semtlerin sakinleri, bir bir semtlerinden uzaklaşıyor. Daha güvenli, daha sakin yerler bulmak amacıyla. Yerlerine gelenler o semtin yeni kurallarını belirliyor. Yeme-içmeden tutun da sokaktaki yürüyüşüne kadar…
Bazı semtlerde kalabalıktan ne kaldırımda yürünebiliyor, ne caddede arabayla gidilebiliyor, ne park edecek otopark bulunabiliyor.
İstanbul büyüyor, büyüyor, büyüyor.
Taşı toprağı hala altın. Öyle olmasa her gün mantar gibi biten dev gökdelenler, metre karesi bilmem kaç dolardan pazarlanan “prestij projeler” hayata geçer mi?
Velhasıl, hep birlikte dünyanın en güzel şehirlerinden birini aslını sorarsanız tüketiyoruz, bitiriyoruz. Hem de hoyratça..!
İstanbul artık “ağır” bir şehir oldu. Yükü çok ağır.
Yaşamak ağır bu şehirde.
Eve ekmek götürmek ağır.
Sokakta yürümek ağır.
Okula gitmek ağır.
Bu şehirde olmak ağır..!
İstanbul bizim gözbebeğimiz. SOS veriyor, alarm zilleri çalıyor, lakin sanki kimse umursamıyor!
Her bir İstanbullunun üzerine vazife olan, temizlikten, trafik kurallarına bütün sorumluluklarımızı belediyelere, mülki idareye atmak dışında biz ne yapıyoruz?
***
Baksanıza yarın okullar açılıyor diye belediyeler teyakkuzda, emniyet teyakkuzda, aileler teyakkuzda..!
Yaz ortasında yağan yağmur sonrası yaşadıklarımız aklımızı başımıza ne kadar getirdi, meçhul.
Yaklaşan büyük İstanbul depremi için ne yapıyoruz? Kim ne kadar sorumluluk alıyor, meçhul.
Belediyelerin, mülki idarenin, merkezi iktidarın üzerine attığımız sorumluluklar bizi sorumluluktan ne kadar kurtarıyor?
Deprem riskini ranta çevirme telaşındakilerin avuçlarını ovuşturduğu bir ortamda, hangimiz İstanbul’un derdiyle dertleniyoruz.
İstanbul, onca yağmaya, onca talana, onca özensizliğe rağmen hala cazip, hala güzel, hala bereketli!
Ama nereye kadar?
Her gün yürüdüğüm kaldırımların daraldığını görmek ruhumu daraltıyor.
* 25 Eylül’de Kuzey Irak’ta referandum var. Mesut Barzani “Referandumu iptal edecek tekliflerle gelinmedi” gerekçesiyle batılıların “ertele” teklifini geri çevirdi. Türkiye temkinli bir izlemede. Ne var ki ay sonunda yapılması beklenen Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ayın 22’sine alındı. Tarih çok mühim. Zira bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika’da Trump ile görüşecek. Ve yine Cumhurbaşkanımızın dilinden şu cümleyi duyduk, “Barzani, hassasiyetimizin nedenli ileride olduğunu (MGK toplantısından sonra) çok daha net görecek.”
Barzani’nin önünde çok kısa bir süre kaldı. Ayın 22’sine kadar Türkiye temkinli bekleyişini sürdürecek. Sonrasında Türkiye’nin tepkisinin dozunu Barzani’nin alacağı karar belirleyecek.
Çok zor bir hafta bizi bekliyor!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.