Pastanenin neredeyse caddenin ortasına doğru attığı masalardan birine oturmuşlardı. İkisinin elinde de cep telefonu, okuma- yazmayı yeni söken taze öğrenci heyecanında, gördüklerini birbirleriyle yardımlaşarak sökmeye çalışıyorlardı.
Biraz önce “içine ne koyuyorsunuz-“ diye sorup sonra “ben esasında onu şöyle yapıyorum siz de öyle yapıyor musunuz en azından bardağa taze dal reyhan koysanız, reyhan yok mu e o zaman bir dal taze nane koyun, taze nanenin pastanede ne işi mi var, efendim limonata için pastanede ne işi var demiyorsunuz o halde hizmetinize dikkat edeceksiniz” ikazları ile sipariş ettikleri limonatadan bir yudum bile almadan, öyle başları ekranda...
“Ben bunu biliyorum” dedi ak saçlarını tepesine topuz yapmış olan.
Yarı kırçıllı kısa saçlara sahip olan, “gözlerin ilerleyince onları da bilemeyeceksin” dedi.
Topuzlu, “E o zaman mesele bilme meselesi değil görme meselesi .Biz şimdi bununla niye uğraşıyoruz ki!” diye itiraz etti, gönülsüz giriştiği işi terk etme fırsatını yakalamışçasına.
“Niye uğraşmayalım geçen gün küçük toruna emoji gönderiyorum diye affedersin pislik göndermişim.”
“Ayyy yapma! Pisliğin ne işi var emoji olarak?”
“Ne işi olacak gençler biliyorsun çok b.lu konuşuyor. Sevgilerini bile sen manyak mısın diye ifade ediyorlar. Onlardan birinde görmüştüm. Ben onu pasta ikramı sanıp.”
“Her şeyi b.oklu, püsürüklü, manyak diye ifade ettikleri için gerçekten manyak bir durum olduğunda söyleyecek hiçbir kelime bulamıyorlar.”
“Aynen.”
“Ay deme öyle. Sinir oluyorum ben bu aynenlere.”
“Niye sinir oluyorsun ki, teknoloji öğretiyor bize aynen demeleri. Bak şurada emoji dili sökmeye uğraşıyoruz.”
“Sahi niye uğraşıyoruz!”
“Niye uğraşmayalım ben küçük torunu çok seviyorum. Onun dünyasından uzak bir yerde durmak istemiyorum. Bana bir film izletti. Oskar’a adaymış. Bir akademisyen kıza uzaylılar emoji öğretiyor. Geleceğin dili bu olacak nine dedi.”
“Niye sana nine diyor. Niye nine demesine izin veriyorsun ayol!”
“İzin vermek ne, ben istedim. Böylesi daha adil daha eşitlikçi. İki kızım bir oğlum var. Torunların kimine anneanne kimine babaanne olmak istemiyorum. Hepsi nine desin. Dedeler, herkes için dede.”
“Tamam nineciğim sence biz bu nine halimizle bu işi bu gün halledebilecek miyiz? Bak halledemeyeceksek ağzımızın tadıyla şu limonata daha fazla ısınmadan içelim bir güzel.”
“İçeriz. Sıkıntı yok. Ama her güne beş emoji sözüm var. Sen benimle çalışmayacaksan ben kendi kendime çalışırım.”
“E beş tanede bırakacaksan... Tamam. Hadi bari... Benim ne yapmamı istiyorsun tam olarak?”
“Zaten ben güleni, ağlayanı, sinirliyi, öfkeliyi biliyorum.”
“Yeter işte bunlar. Daha ne bileceksin ki! Benim torun bana en çok kalpli öpücüğü gönderiyor.”
“E sen ona ne gönderiyorsun?”
“Ne göndereceğim? Ben sen miyim! Aynısından bir de ben ona gönderiyorum.”
“Bak şimdi! Biraz önce ben aynen dedim diye kızıyordun ya! Sen de emoji ile aynen kanka yapıyorsun.”
“Kanka ne demek ya hu. Bizim yaşımıza yakışıyor mu böyle tabirler? Tamam, tamam asma suratını, hadi beş tane çalışıp kalkalım. Herkes sanki bizi dinliyor gibi geldi. Vidyomuzu filan çekerler. Şimdi ortam dinlemesi diye bir şey var. Vasfiye Hanım’ın torunu, Vasfiye Hanım ile arkadaşını çekmiş pastanede. Altına da yorum yazmış ‘babaannem diye demiyorum taş gibi kadın. Arkadaşı ile taş gibi bir sohbetin içinde’ diye.”
“Ne diyorsun? Vasfiye Hanım taşları hakkında konuşulmasından hiç hoşlanmaz.”
“Hoşlansa ne hoşlanmasa ne” On beş gün önce Türkiye’nin en taş babaannesi diye gündem olmuş torunun gönderdiği vidyo. Biliyorsun Vasyfiye Hanım her türlü taşı kendine takı yaptırır. Bu romatizmaya, bu kemik erimesine, bu sinire iyi geliyor diye. Hakikaten o günkü hali pek “taşlı”ymış. Aman kulağına gitmesin vidyoyu görünce ben bile güldüm.”
“Bizde taş da yok tuş da. Hadi biz sözlüğümüzü çalışmaya başlayalım. Bak çok şeker bir şey. Küçük torun üzüldüğümü görünce bana bir emoji sözlüğü hediye etti. Kimsede yok bundan nine dedi. Benim için internetten toparlamış sonra da böyle kitapçık yapmış.”
“Ne diye öğrenmeye çalışıyorsun o zaman?”
“Kitapçıktan bakınca hızlı olmuyor. Çok vakit alıyor. Hem tam olarak ne dediğimi bilmek istiyorum...”
“Şuradaki adamı görüyor musun? Bak şimdi sırtını döndü. Ben huylandım o adamdan. Gözünü üzerimizden hiç ayırmıyor sanki...”
...
Yukarıda okuduğunuz hikayenin sonunu sizlerden bekliyorum.
Bu proje, bir metni okuma, metnin izinden gitme konusunda enteresan veriler sunacak.
Nitekim ilk öykü “Cennetlik arkadaşımız için plaket töreni” için son yazmaya doyamadınız. Birbirinizden habersiz olarak birbirine benzer sonları itina ile yazdınız, ilginiz için çok teşekkür ederim.
Lakin “Yumruk Yumruğa” öyküsü için kayda değer iki son geldi. İlerde yayınlayacağım başka öykülere belki hiç son göndermeyeceksiniz. Benim için bu dahi veri hükmünde.
Yeni öykü yayınlandığımda bir önceki öykünün sonuna dair yazılmış metinlerinizi maalesef değerlendirmeye alamayacağım. Birden fazla öyküye son yazmanız halinde içlerinden sadece birini seçebileceğimi belirtmek isterim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.