Küfür ile şükür arasında...

04:009/06/2017, Cuma
G: 17/09/2019, Salı
Fatma Barbarosoğlu

Son yıllarda oruç tutanlar, oruç tutmayanlara neden oruç tuttuğunu izah ediyor. (Eskiden tersi olurdu. Oruç tutmayanlar mazeretini dile getirirdi.) İbadetlerimizi iman etmeyenlere anlatarak vakit kaybediyoruz.Ya da ibadet etmeyenlerin neden isyan ettiklerini aşikar kıldıklarına öfkelenerek vakit kaybediyoruz. Öfkelenmek yerine Rabbim hepimizi hidayete erdir, hidayetimizi tamama erdir diye dua etmek en güzeli.Ramazan boyunca oruç tutmayanlara dikkat kesilmenin bir anlamı yok. Yaşadığımız dünya böyle

Son yıllarda oruç tutanlar, oruç tutmayanlara neden oruç tuttuğunu izah ediyor. (Eskiden tersi olurdu. Oruç tutmayanlar mazeretini dile getirirdi.) İbadetlerimizi iman etmeyenlere anlatarak vakit kaybediyoruz.

Ya da ibadet etmeyenlerin neden isyan ettiklerini aşikar kıldıklarına öfkelenerek vakit kaybediyoruz. Öfkelenmek yerine Rabbim hepimizi hidayete erdir, hidayetimizi tamama erdir diye dua etmek en güzeli.


Ramazan boyunca oruç tutmayanlara dikkat kesilmenin bir anlamı yok. Yaşadığımız dünya böyle bir yer değil.

Başkalarına dikkat kesilmekten kendimizi göremiyoruz.

Niye? Çünkü ettiğimiz ibadetin lezzetine vasıl olamıyoruz. Başkasını ikna ederken kendimizi ikna etmeye çalışıyoruz.

Başkaları kim?

Bu ibadetleri haşa “ilkel” bulanlar. Namaz için jimnastik yapmak daha iyi diyenler, oruç için fakirlerin halini aç durarak anlamaya çalışmaya kalkmak yerine, fakirlere “ayakkabı” almanın daha doğru olduğunu söyleyenler.

Ayakkabı bahsini unutmuş muydunuz? Eskiden müftü “sonradan sosyal bilimci” bir akademisyen, 28 Şubat sürecinde oruç tutmanın kendince anlamsızlığını ispat etmek üzere, dikkat çekmek isteyen çocuk edasında görüşler ortaya koyuyordu, fakirlere ayakkabı almak oruç tutmaktan daha iyidir görüşü de bunlardan biriydi.

Rabbim bizi şaşıranlardan eyleme duası eşliğinde, şaşkın şaşırmış işte deyip geçmek lazım.

İbadetlerin elbette sosyal bir boyutu vardır. Ama asıl olan ibadetlerin sosyal boyutu değildir. İbadetten maksat bizim kul olarak şükrümüzü eda edip Allah’a yakın olmamızdır.

Müslümanın bütün ibadetleri şükür odaklıdır. Oruç tutmak, namaz kılmak, hacca gitmek, zekat vermek şükretmek ile alakalıdır.

Şükrün başlangıcı ise Kelime-i Şehadet'tir. Çünkü Allah Teala her birimizi, kalbimize imanın hakikatini yerleştirerek yaratmıştır. Kelime-i Şehadet bizim bu hakikate sahip çıkmamızdır.

Şükür ile küfür arasındaki bağlantıyı “İslam’ın Vizyonu” adlı eserde Sachiko Murata ve William C. Chittick şu şekilde anlatıyor: “Kur’ani bakış açısından ve genel olarak Müslüman anlayışına göre küfr’ün –hem iman, hem de şükrün karşıtı olarak- iki anlamının pratikte birbirinden ayrılması mümkün değildir. İman bir şükür şekli olmaktan başka bir şey değildir... Küfür teriminin özgün anlamı bir şeyi gizlemektir. Şükürsüz olan insanlar kendilerine yapılan iyiliği, sözünü bile etmeden, gizleyen insanlardır.”

Soru şu: İmsak ile iftar arasında aç durarak ne kadar şükrediyoruz?

Tanık olduğumuz daha ziyade şikayet dili: “Git başımdan oruç başıma vurdu zaten. Oruçlu olduğum için kafam hiç çalışmıyor. Sahura kalktığım için uykumu alamıyorum...”

Cümleleri çoğaltmak mümkün.

Ne kadar şükrettiğimiz üzerinde düşünmek için şükrün çıkıla çıkıla bitmeyen basamak olduğunu, bizim çıkmaya devam etmemiz gerektiğini idrak etmemiz lazım.

İmam Gazali’nin şükür konusundaki öğütleri orucumuzun neden eksik ve neşesiz olduğunu çok iyi izah ediyor:

“Kul her nefes alışverişinde Allah’ın yeni bir nimeti ile karşılaşır, bunun şükrünü yerine getirmesi gerekir. Şükrün başlangıcı (en alt derecesi) nimet verenin Allah olduğunu bilmek, Allah’ın verdiğine razı olmak, Allah’ın verdiği bu nimetlerden herhangi birini O’na muhalefette kullanmamaktır. Şükrün zirve noktası ise, hiç kimsenin gerçek anlamda Allah’a hakkıyla şükredemeyeceğini içten içe hissedip itiraf etmektir. Çünkü Allah’ın kuluna şükretmeyi nasip etmesi de şükür gerektiren bir nimettir. Öyleyse şükretmek için de şükretmek gerekir, bunun ise sonu gelmez. Allah kulunu dost edindiğinde kulunun şükür yükünü üzerinden alır, yaptığı az şükre razı olur, kulunun güç yetiremeyeceği kısmı ondan kaldırır.”

Oruç tutabildiğimiz için şükretmeliyiz, yiyecek ekmeğimiz, içecek suyumuz olduğu için. Başımızın üstünde bir dam, aklımızın başımızda olduğu için şükretmeliyiz.

İnşallah şükrünü şükre ekleyenlerden oluruz.

Meraklısı için not:
Yıllardır özellikle yüksek lisans ve doktora öğrencileri eski yazılarım, söyleşilerim konusunda benden yardım istiyordu. Her ne kadar onları yayınlanmış kitaplarıma yönlendirsem de “dijital kuşak” taleplerinin hemen o an ekran üzerinden yerine getirilmesini bekliyor. Zaman zaman iyi ama sizin niye bir “siteniz yok” diye sitem edenlerle dahi karşılaştım. Artık bir “
” var. Mektuplarınızı da bu site üzerinden gönderebilirsiniz. Adresim şöyle:
#Oruç
#İbadet