Yeniden ayağa kalkabilmek için, günümüzün icaplarını yerine getirmeye çalışırken geçmişteki hatalarımızı da gözden geçirip değerlendirmeliyiz. Neden bu hallere düştük diye sormalı ve sorgulamalıyız. Şimdiye kadar bu konu üzerine ondan fazla yazı yazdım, gördüklerimin ve düşündüklerimin önemli olanlarını söyledim. Konuyu bu yazıyla bitirmek istiyorum.
Geri kalmamızın muhtemelen yine bu tasavvuf anlayışıyla da irtibatlı bir başka sebebi de, ilk çizgisinden kaymış kader anlayışıdır. Bu konuyu uzun uzadıya anlatmaya çalışmıştım. Ehlisünnet itikadına, yani Resulüllah ve onun sahabesini izleyen çizgiye göre kader anlayışı mutlak cebr ile kaderi inkâr arasında bir yerde iken, daha sonra Cebriyye’ye doğru kaydı ve insan irade ve çabasını devreden çıkaran bir meskenete ve ne yaparsan yap, hiçbir şeyi değiştiremezsin teslimiyetine dönüştü. Böyle olunca da çalışıp çabalamanın bir muharriki kalmadı.
Buraya kadar saydığımız sebeplerin ortak bir sonucu olarak Müslümanlar tarifi mümkün olmayan bir ahlaki tedenni/düşüş yaşadılar. Bu çürüme şu anda bile bütün boyutlarıyla devam ediyor. Şüphesiz kaybedilen ahlaki değerlerin en başında yer alanı da dürüstlüktür. Yani emanet, yani güvenilen ve güvenen olma. Güvenilmemek ne kadar kötü bir hasletse, güvenilmeyenler sebebiyle güvenmemek de o kadar kötü bir durumdur. Güvendiği bir dalının olmaması insanı boşluğa, kimsesizliğe, yalnızlığa, hiçliğe ve ümitsizliğe iter. Güvensizlik, ahlakı da ekonomiyi de siyaseti de bozar. Geriye ne kaldı?
Bu ahlaki tedenniyi belki de gerileme sebeplerinin en başına koymak gerekirdi. Fakat yumurta tavuk hikâyesi gibi, onlar mı bu ahlaki düşüşe sebep oldu, yoksa bu ahlaki düşüş mü onları sonuç verdi, tespiti kolay değildir. Kesin olan sadece şudur; eğer biz tekrar ahlakımızı ve en başta da emanetimizi düzelterek işe başlarsak bu düşüşten çabucak kurtulabiliriz. Aksi takdirde zebun, müstedaf/ezgin ve zelil olmaya devam edeceğiz. Bismillah deyip, şu andan itibaren, Resulüllah’ın ifadesiyle, ‘şaka ile dahi olsa yalan beyanda bulunmaktan’ vazgeçebiliriz, bunun bir manisi yok.
Bu geri kalma sebepleri arasında elbette ırkçılığı da saymalıydık. Ama hatırlayalım ki, Osmanlı güçlü iken kimse ırkçılığa taraftar bulamıyordu. Zayıflayınca düşmanları bu damarı kaşıdılar ve bizi birbirimize düşürdüler: Çünkü din zayıflayınca ırkçılık dinden daha güçlü bir motif haline gelir. Şu anda ABD maddeten güçlü olması sebebiyle bu musibeti engelleyebiliyor. Ama gücünü biraz kaybetmesi halinde içeriden çatır çatır yıkılacaktır. Ve şu anda o, bu gücünü de bizim güçsüzlüğümüzden almaktadır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.